‘Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır’

17-25 Aralık seçilmiş iktidara Darbe girişimi sonrasında, emniyet içerisindeki yapı temizlenir diye umarken, meğer o karmaşayı kullanıp yerini mökkemleştirmiş Fetullahçı Terör Örgütü.

Darbe girişiminin o kaotik günlerinde, Organize Daire’nin başına getirilen bir müdürün ağabeyinin etkili bir YARGI İMAMI olduğunu yazdığımızda, paranoyak yaftası yemiştik. İlerleyen süreçte sadece ağabeyinin değil, kendisinin de Emniyet bünyesinde etkili bir ABİ olduğu anlaşıldı.

Peki ya o kaotik günlerdeki toz bulutları fırsata çeviren diğerleri…

Mesela Emniyetin tepe yönetiminde yerini sağlamlaştıranlar!..

Bunlarla ilgili iddialar da gırla. Üstelik araştırdıkça, Emniyeti bir ahtapot gibi sarmış örgütün tüm unsurlarıyla faaliyetlerini sürdürdüğünü, kendilerinden olmayan ve hatta kendileri ile mücadele edenlere her türlü kumpası düzenlediklerini görüyoruz.

En bildik yöntemleri de “Fetullahçı” yaftası yapıştırıp tasfiye etmeleri.

Bunu çok zaman iktidara yakın medyadaki “operasyon gazeteler” üzerinden yapıyorlar hem de.

İlginç olan ise; bu operasyon için sürekli aynı gazetenin seçilmesi ve o gazete ile Emniyet’in tepe yönetimindeki bir ismin “sıkı-fıkı” ilişkisi.

Bu isim de öyle sıradan biri de değil; Fetullahçı terör örgütü mensuplarının korunup kollandığı, örgüt mensuplarıyla mücadeleyi öncelik sayanların ise kumpaslarla tasfiye edildiği süreçlerin en önemli aktörü.

Nereye elini atsan altından bu isim çıkıyor.

Mesela POLSAN ile Bolu’daki Fetullahçı bir grubun akçeli ilişkilerine baktığınızda bu isim var.

Ömürleri boyunca Fetullahçılarla ilişkisi olmamış ve hatta onların zulmüne uğramış yüzlerce komiser yardımcısının hayatlarının karartılması ve teşkilat içerisinde cüzzamlı muamelesine maruz kalmasına neden olan tenzil-i rütbe sürecinde de başrolde aynı isim.

Şimdi Danıştay’ın verdiği kararla yeni bir tenzil-i rütbe furyası başladı. Ve buradan uyarıyorum ki; bu onurlu insanlara vurulan Fetullahçı yaftası kimsenin altından kalkamayacağı ağır bir yük getirebilir; o da insan ömrü…

Hiçbirinin psikolojisi normal değil!

Ellerini havaya kaldırıp “Haram yemedik” şovu yapacak, “sıfır” tişörtleriyle poz verecek kadar namussuz da değiller üstelik. Çünkü ne elleri başkalarının hakkına uzanmış, ne de devletin mahrem bilgilerini “sıfırlayan” casusluğa meyletmişler…

Çığlıklarını kimse işitmediği, işitenler üç maymunu oynadığı için çaresiz ve bitkinler.

Sadece onlar mı?

Buna bir de 2013 yılında Polis Meslek Yüksek Okulunu kazanarak eğitime başlayıp, 2015 Haziran’ında mezun olan, ancak yukarıda zikrettiğim üst düzey emniyetçinin başrol oynadığı İç Güvenlik Paketi ile getirilen sözlü mülakatta hakları gasp edilenler var.

İlginçtir ki; o mülakatla elenen 1803 kişinin büyük bölümünün, Fetullahçı Terör Örgütüyle uzaktan yakından ilişkisi yok. Hatta örgütün dershanelerinde eğitim görüp yurtlarında kaldığı halde o mülakatı geçip polisliğe atananların olduğu bile söyleniyor.

AK Parti’de Fetullahçı Örgütle mücadele samimiyetine kamuoyunun bile kefil olacağı bazı isimlerin referans olmasına karşın elenenleri duysanız dudaklarınız uçuklar.

Ama bugün Fetullahçı Terör Örgütü için tekrar cübbe giyeceğini söyleyip “gölgesinde serinleyen sırlarla” tehdit eden söğüt ağaçlarının referans oldukları ise mülakatta eksiksiz başarılı olmuş.

Dahası var…

Okullarda Fetullahçı öğrencilerle kavgalı ne kadar mezun varsa hepsi elenmiş neredeyse. Üstelik 30 saniye kadar süren mülakatlarda.

Mülakatta başarılı olma kıstası da galiba; aday Denizlili ise en iyi Denizli Horozu gibi ötmek, Aydınlı ise en iyi Zeybek oynamak, Ankaralı ise en iyi Angaranın Bağları söylemek sayılmış.

Fetullahçıların her kılığa girdiği bilinirken, bu mülakatlardan kimin başarılı çıkma şansı olabilir sizce? Ya da Putin’in eşinin adının sorulacağını “soru hırsızlığı tescilli olanlardan” başka kim öğrenmeyi akıl edebilir?

İşin traji-komik boyutunu bir kenara bırakıp bir başka skandala uzanalım.

Sözüm ona Fetullahçılar’ı engellemek adına bir mülakatı bu kadar karmaşıklaştırınca sonuç açıklamak da olağan bir süreçle gerçekleşmez tabii. Nihayet öyle oldu…

19-20-21 Haziran’da yapılan mülakat sonuçlarının 25 Haziran’da açıklanacağı ilan edilmişti. Daha sonra bu tarih uzatılarak 29 Haziran’a denildi. Bu tarihte de açıklanamayan mülakat sonuçları, 30 Haziran gece yarısı 1:30’da açıklandı. Ve yangından mal kaçırırcasına, açıklanan sonuçlar kısa bir zaman sonra sistemden kaldırıldı.

Belli ki birileri listeler üzerinde “sızıntı” istemiyordu.

Öyle ya; onlarca yıldır devletin kılcallarına sızanlar, aort damarı korumayacaklar mıydı?

Nitekim yüzlerce vatan evladını ekarte edip, Putin’in eşinin ismini bilecek kadar sosyal, Denizli Horozu’nun ötüşünü tıpatıp yapacak kadar mahir, Angaranın Bağlarını en iyi söyleyip üstüne bir de en iyi kıvıracak kadar meziyetli olanlar kazandırılmıştı.

İçlerinde gerçekten hak edenler vardı elbette; ama eminim onlar da bu sosyal, mahir ve meziyetli şakirtleri meşrulaştırma aracı olarak kullanıldıklarını bilseler, haklarından feragat ederlerdi o pis oyun deşifre olsun diye.

Emniyetteki bu kirli yapının, kendi mensuplarını korumak adına, siyasi iktidarın gözünü boyamak için düzenlediği kumpasları yazmaya devam edeceğim elbette.

Çünkü inancım der ki; “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır”.

Önceki ve Sonraki Yazılar