İNANÇ YILAN
Halkbank
Biz yaptıktan sonra düşünürken, onlar çok sonra ne yapacaklarına karar verdikten sonra ilk adımı atarlar. Yani Zarrab’ın ABD’de tutuklanması “Şunu tutup, iyice hırpalayalım da herkese ders olsun” güftesiyle bestelenen bir şarkı değildir. Halkbankası G.M. Yardımcısının tutuklanması ise şuan içine itildiğimiz “yalnızlık” durumunun bir adım ötesi olan “sanıklık” aşamasına geçiş güzergahında ki son halkaları tamamlamaktır. Avrupa’ya ders verdik, sıra ABD’de diyerek çığıran yandaşlar ile darbe öncesinde ki provokatif haberlerine tam gaz devam eden Odatv, akit tv ve benzerleri görev ve sorumluluklarını başarıyla yerine getiriyorlar.
Dün Haberturk yayının konuklarından Cem Küçük’ün “Zarrab, Türk devletinin projesidir, bizim adamımızdır” derken fantezi de sınır tanımaması bir tarafa, kontrolsüzlüğünü ve ölçüsüzlüğünü de göstermiştir. Amacı ve hedefi muamma bu açıklamalarla 17–25’i sürekli gündeme taşıyarak Cem Küçük ve benzerlerinin ulaşmak istediği sonucu merak ediyorum. 26.12.2015 tarihinde Samsun’da yaptığı açıklamalarla 17–25’i bilerek veya bilmeyerek haklı çıkarmağa uğraşan Cem Küçük’ü sürekli ekrana taşıyan Akit TV ile sönüp sönüp parlayan yıldızı ekranından mahrum bırakmak istemeyen Haberturk’ün asıl niyetlerini elbet bir gün öğreneceğiz. Ben şimdilik sadece tarihe not düşeyim. Ancak görünen o ki, Liberallerle yol ayrımına geldiğinden beri Ak parti için bu tür fanatiklerle sansasyonel konu başlığı olmak daha uzun süre devam edecek gibi. Ancak unutulmamalıdır ki bir taraftarın yorumlarından iş çıksaydı, tribün liderleri spor programlarında pozisyon yorumlarlardı!
Gelelim Odatv’ye... Yukardaki kanadın karşında kendini konumlandıran Odatv’yi anlamak için Soner Yalçın’ı tanımak gerekir ama şuan bunun için yeterince zamanım yok, ileride bir gün “erken dönem kumpas haberleri/kitapları nasıl yazılırmış” kısmında açıklarım. Çünkü son zamanlar da Cumhurbaşkanı Erdoğan için yabancı basından yükselen “Diktatör” haberlerine sayfalarında bolca yer veriyor.
İlginç olansa haber kaynakları. Bunlardan birincisi Foreign Policy dergisidir. Temel disiplini “Bağımsız Devletlere”, ABD güdümünde ki küresel sermayenin hakimiyetini kabul ettirmek olan bu derginin yayın politikası gereği Küreselleşme karşısında konumlanan herkese bir sebeple çamur atmasıdır. (Ayrıca Foreign Policy’de en azından mart 2017 sayısında ben bu tür bir habere rastlamadım. Odatv ve Şivan Okçuoğlu’ndan ricam haberin linkini paylaşmaları)
Ve en sevdikleri kelime de 19. Yüz yıl itibariyle İngiltere’nin işgale hazırlandığı her ülke için ısrarla vurguladığı “Diktatör’ dür. Malumunuz bu kelimenin sihirli arkadaşlarıyla bir araya gelerek oluşturduğu “Diktatörün zulmü altında ezilen halka özgürlük” cümlesi İngiltere tarafından, Avrupa karşıtı politikaları sebebiyle Arabi Paşa’yı (Urabi Paşa) bahane ederek Mısır’ı işgal için de kullanılmıştır. İşgal sonrası Arabi Paşa, İngilizler ve Avrupalı müttefiklerince önce idama mahkum edilmiş, sonra Milliyetçi Mısırlıların öfkesini daha fazla üzerlerine çekmemek için affedilip sürgüne gönderilmiştir. (Arabi Paşa’nın Osmanlı ile ilişkisi ayrı bir yazı konusudur)
Odatv’de günümüzde bu teranenin bilinçli veya bilinçsiz temsilcisi olarak malum dergi de dahil Batılı yayın organlarının iftira ve iddialarını bolca servis ederken CIA – MOSSAD ortaklığının ürünü olan Michael Rubin’in darbe çağrılarına da ayrıca ehemmiyet vermekten geri kalmıyor. 2001 – 2004 arasında Irak’ın işgali sonrası sivil koalisyon yönetiminde da görev alan ve bölgeyi bu gün ki haline getiren Rubin’in, Erdoğan hakkında söylediklerine Soner Yalçın’dan başka kim sahip çıkabilirdi ki.
Bugün Erdoğan’a diktatör diyen batının dün aynısını neredeyse benzeri gerekçelerle Atatürk’e söylediğinden bihaber mevcutlar da için için seviniyor. Tıpkı İngiliz iş birlikçisi bölücülerin Atatürk hakkında uydurduğu iftiraları sahiplenen muhafazakarlar örneğinde olduğu gibi...
Not: Erken dönem kumpas yayıncılığı olarak adlandırdığım “Behçet Cantürk’ün Anıları” kitabını okuyanlar iyi bilir uyuşturucu kaçakçılarından Ordu ve emniyete karşı nasıl operasyon çekildiğini. İlahi takdir işte yıllar sonra bu seferde Kadın Satıcılarının tanıklığından da kendisine kumpas düzenlendi. Ne diyordu eskiler “Etme kulum, bulursun Zülum”...
“Gerçi anlayana sivri sinek saz, anlamayana Davulcu atlasa az” diye başka bir tabir daha vardı ama neyse, yazmayayım da ayıp olmasın. Annem kızıyor sonra “okurken yüzüm kızarıyor” diye...