Hükümet bunların farkında mı?

Bir gün önce Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Mahir Ünal çok sert bir açıklamayla Ana Muhalefet Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu eleştirdi. Bu eleştirinin ana başlıkları şu şekildeydi; “Kılıçdaroğlu Türkiye düşmanları ile el ele. Erdoğan düşmanlığı ve nefreti hiçbir etik, kural tanımaz boyutlara ulaşmış, devlete ve millete ihanet noktasına varmıştır. Kaset komplosuyla gelen ve hayatının hiçbir döneminde bedeli ödenmiş bir başarıya sahip olmayan Kılıçdaroğlu’nun siyasetin gündemini işgal etmesi artık sıkıcı bir hale gelmiştir.”

Bu minvalde ve bazı haklı temel noktalara dayanan eleştirilerle devam ediyor beyanat. Diğer bir başlık ise şu: “Kılıçdaroğlu lider değildir ve liderimizin de muhatabı değildir.”

Yine bundan bir gün önce (14.09.2017) Soner Yalçın “Türkiye’de kartlar yeniden karılıyor” başlığında bir yazı kaleme aldı. Benim ondan günler önce dillendirdiğim (özetle, Akşener tutmayacak) iddiamı da kapsayan bir görüş ortaya koydu. (Yeni bir) “kahraman yaratacaklar” diye ara başlık açan Yalçın, şunları söylüyordu: “ABD’nin Avrasya ile başlatmak üzere olduğu “yeni soğuk savaş” sürecinde yeni partiler/ yeni oluşumlar/ yeni liderler ortaya çıkacak, çıkarılacak. 15 Temmuz darbesi bunun denemesiydi. Başarısız oldular. Fakat yeni adımlar atılacağı mutlaktır.”

Yeni liderler yaratılacağı konusunda Yalçın’la hemfikirim. (Yeni partiler ise kurulmaya başladı zaten. Yeni oluşum olarak ne düşünülüyor (Fetö’nün yerine) bu da ayrı bir başlık ve soru.) Zira Sayın Mahir Ünal’ın da vurguladığı üzere Kılıçdaroğlu bir lider değildir. Akşener’in neden tutmayacağı konusunda ise şunu demiştim, oradan buradan tırtıkladıklarınla bir oluşuma gidilmez, bu tırtıklar da yama olmaz. Benim bu bodoslama tespitimin benzerini Yalçın şu kelimede özetlemiş. “Köksüzlük”. Yani köksüz bir partinin temeli neye/nereye dayanacak? Kökleşmek için Akşener damar yollarını nereden bulacak? MHP mi, CHP mi, AK Parti mi? Oralarda kökleşmeyi başaramayan partililer, bu yeni partide nasıl ona istediği kök salmayı sağlayacak? Kaldı ki Sayın Akşener’in kendisi de köklü bir zeminden gelmiyor. Farklı partilerde görev alarak siyasi hayatını sürdürdü. (Elbette böyle de siyaset yapılabilir. Bunu eleştirmiyorum, bir tespitte bulunuyorum. Bu şekilde bir parti oluşumuna giden ismin (liderin) başarılı olamayacağını savunuyorum.) Bu manada MHP’den ayrılan isimler arasında en akılcı hamleyi Sinan Ogan yapmıştır. Yine de köklerine tutunmuştur.

Tüm bunları tek bir noktada toparlarsak, o yaratılacak olan lider Akşener olmayacaktır. Akşener bir lider vasfına sahip olabilir, kitleleri de heyecanlandırabilir fakat hangi kitleler? Böyle bir kitleye hangi partiden hangi tabanları dahil ederek, hangi zaman ölçeği içinde ulaşacak? MHP mi? İstifalar sizi yanıltmasın, halkın yani kendi seçmeninin istifa ettiğine dair bir veri yok elde. Öyleyse bu lider milliyetçi-muhafazakâr (bozkurt işaretine mesafeli(!) bir milliyetçilik) içinden olmayacak. Akşener sadece milliyetçi oyları bölme (ya da MHP’yi bitirme) vazifesini üstlenmiş olarak kalacak. (Vazifenin bu olması, başarıya ulaşacağı anlamına gelmez. Bunu da not düşelim.) Belki de ondan beklenen asıl vazife bu.

Çünkü yolunun açılması istenen asıl isim geride.

Kim bu isim? Soner Yalçın’ın iddia ettiği gibi AK Parti içinden mi çıkacak? Bu da seçenekler arasında ve kartları karanlar (üst akıl, gizli odak, kopasıca parmak.. -bu ifade eski yazılarımdan, malum, hep bu odakların bir de düğmesi vardır ve basarlar.. bastıkları anda da bütün tabileri her bir köşeden harekete geçerler-) böyle bir ismi de düşünüyor olabilirler ve henüz net birinin üzerinde karara varmış olmayabilirler, alternatif olarak bir köşede  da olabilir fakat bana göre böyle bir isim olsa bile bunun sahneye çıkarılması zayıf bir ihtimal.

Öyleyse bu isim sol tabanın içinden çıkacak.

Şöyle diyor Soner Yalçın. “Batı için dün Sol/Sosyalizm öcüydü. MHP vb. kullanıldı. Bugün AKP/İslami Hareketler öcü.” Bu mantıktan hareketle Batı’nın kullanacağı taban bu sefer de Sol/Sosyalizm olmaz mı? Öyleyse bu yeni yaratılacak olan kahraman lider neden Akşener olsun veya neden AK Parti’nin içinden çıksın? 

Mahir Ünal Kılıçdaroğlu “bir lider değildir” dedi. Liderlikle ilgili ulaşılmış bütün verileri, tanımları inceleyin bu tespitin haklı olduğunu göreceksiniz. Zaten tabandan itibaren partide çalışarak, kitleleri coşturarak, sırasında bazen şiirle bazen bir şarkıyla bütün salonu hüngür hüngür ağlatmayı başararak, sırasında bazen bıçkın bir delikanlı misali “artistlik yapma lan!” diyerek (bunun halkta karşılığı büyük oranda var, eleştirseniz de var) posta koyup, dünyanın gözü önünde başka bir lidere kulaklık savurtarak, oldukça spontane, olduğu gibi, her şeyi meydanda (yiğidin malı meydanda olur’a atfen) yani şeffaf, şöyle gümbür gümbür gelmedi biliyorsunuz partinin başına. Birileri zemini hazırladı, kartları kardı ve partinin başına getirildi. Tabanın şikayetlerine kulak verirseniz, bunu bizzat kendileri dile getiriyor zaten. Kitleleri coşturamadığında, meseleleri doğru bir biçimde yönetemediğinde ve iyi bir muhalefet örneği sergilemediğinde çoğunlukla hemfikirler. Bir liderden çok “şaka gibi” bir imaja sahip olduğu da eleştiriler arasında. Hal böyle olunca bana göre kartları karanlar çoktan karar verdi onun gitmesine. (Tabanın bu sesine de kulak vererek.) Fakat yerine isimde tam karara varamadılar. Bu sırada da olayları olgunlaştırıyorlar. Belki sokak hareketleriyle belki de darbe vs. illegal bir biçimde, bu ısmarlama kahraman lideri yaratacaklar. Tam bu esnada da -Kılıçdaroğlu’nun zaten gitmesine karar verilmişken- bunu Hükümet’in yapmasını bekliyor olabilirler. Çünkü dışarda hiçbir fonksiyonu olmayan Kılıçdaroğlu içerde olursa, çok değil birçok fonksiyona sahip olur. O yeni kahramanın çıkış gerekçesini oluştururken, aynı zamanda kitleleri de mağduriyet başlığı altında mobilize edebilir. Yani kartları karanlar her zaman olduğu gibi bir değil, birkaç kuşu birden vurma hedefinde olabilir. Tabi tüm bunlar olurken, yaşanan gelişmelerin yükü de hükümetin üstüne kalır.

Soner Yalçın bu yeni kahraman(!) liderin Macron gibi yaratılacağını söylüyor. Burada soru şu o zaman. Macron’u yaratan (kendi ifadesiyle; Jacques Attali, “Macron’u ben yarattım”) bir Yahudi idi. Peki bizdeki Macron’u kim yaratacak?

(Muhalefetin demokrasimiz açısından güçlü olmasını bir Türk Vatandaşı olarak her şeyden çok isterim. Fakat kartları karanların yarattığı ısmarlama kahramanlara itirazım var. Her zaman da olacak.)

Önceki ve Sonraki Yazılar