Yalçın Topçu: Bizim için Ankara neyse, Erbil, Kerkük Bağdat da odur

Yalçın Topçu: Bizim için Ankara neyse, Erbil, Kerkük Bağdat da odur

Türkmen Basın Ajansı'na konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Başdanışmanı Yalçın Topçu, “Sınırlar çizdiler ama, gönüllerde herhangi bir sınır söz konusu değil. Ankara neyse, Erbil, Kerkük Bağdat da odur bizim için.” dedi

Türkmen Basın Ajansı (TBA)'na açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Başdanışmanlarından Yalçın Topçu, çizilmiş olan sınırların gönüllerdeki sınırlar karşısında bir anlam taşımadığına işaret ederek Ankara'nın Erbil, Kerkük ve Bağdat 'tan hiçbir farkının olmadığını belirtti.

İşte Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Yalçın Topçu'nun Türkmen Basın Ajansına verdiği o röportaj...

• Türkmenlere hep en yakın isimler içerisinde yer alan Yalçın Topçu, Ortadoğu’da yaşayan Türkmenlerin geleceği hakkında ne düşünüyor?

Ortadoğu’da yanan ateşi biraz daha alevlendirmek belki görünüşte emperyalistlerin işine geliyor gibi olabilir ama durdurulmasa, bu ateş bütün dünyayı kasıp kavuracaktır.

Aklıselim bütün batılılar da bu bölgede sağlanması şart olan barışın, bütün insanlığın hayrına olduğu düşüncesinde .İşte bu çevreler artık bir an önce bu zulmün durması ve barışın sağlanması için harekete geçmeli ve kendi hükümetlerinin yakalarına sarılmalıdırlar.

Yıllardır Irak coğrafyasında yaşanan sonrasında Suriye’ye sıçrayan bu insanlık ayıbı katliam ve zulmün durması, bir an evvel barışın gelmesi için her aklı başında olan devlet ve millet, dünyanın geleceği için gerekeni artık hemen yapmalıdır.

Bu bölgedeki istikrarsızlık ve kargaşa kısa vadede emperyalistlerin işine gelebilir ama uzun vadede ekonomi ve güvenlik anlamında bütün dünya için ciddi sıkıntılar oluşturacaktır. Küresel emperyalistler, genelde medeniyet coğrafyamızın tamamında, özelde ise bu bölgede, önce ,”İslamsızlaştırma”, sonra da “İnsansızlaştırma” planları yaptılar. Mezhep ve etnik farklılıkları kaşıyarak, radikal düşüncelere sahip olan Müslümanları birbiriyle savaştırdılar

Ümmet şuurunu, kardeş olduklarını unutan müslümanlar, kan dökme ve vahşete baş vurdular. Emperyalistler şu anda, “çayın taşı ile çayın kuşunu vurmak”ta adeta. Dolayısıyla sözde İslam dini adına, etnik ırkçılık adına vahşet ve cinayetlere şahit oluyoruz. Emperyalizmin oyunu ile kardeş kardeşi öldürüyor.

Herkesin kendine göre bir İslam anlayışı var. “İslamsızlaştırma” projesi neticesinde, ikinci merhale olan, “İnsansızlaştırma” projesi bu gün bölgede devrede olup şu anda “jenositi” andıran katliamları yapıyor.

Son 20 yılda bölgede milyonlarca insan savaşlarda kaybedildi, yine milyonlarcası da evsiz yurtsuz, ekmeksiz, vatansız kaldı. Bölge insanı için savaş kader haline geldi. İnsan ve insanlık adına nerdeyse hiçbir değer kalmadı .Bölge insanından küresel emperyalistlere ram olması isteniyor. “Ya bize teslim olursunuz ya da sizi yok ederiz” deniliyor kısaca.

Onlar için yer üstünde yaşayanlar değil yer altında var olan zengin enerji kaynakları önemli. Direnç gösteremeyen, değerlerinden kopmuş, birliği bozulmuş Ortadoğu, Emperyalistlerin istediği Ortadoğu’dur.

Yüzyıllardır bu bölgede yaşayan Türkmen kardeşlerimize gelince, Küresel Emperyalistlerin Türkmen kardeşlerimize de, diğer unsurlardan pek farklı bir bakışları söz konusu değildir.

Bu toprakların asli unsurlarından olan Türkmenler de bu savaşlarda çok mağduriyet ve zulümler yaşadı. Bölgenin en bağımsız ve bağlantısız unsurudur esasında Türkmenler.

Tek gücü kendi yüreği ve Türkiye’dir Türkmenlerin. Önce kendi aralarında hiçbir mezhep farkı gözetmeksizin birlik sağlamaları lazım. Öte yandan her ne olursa olsun peygamberimizin kavmini, Nurettin Zengi ile Selahattin Eyyubi’yi ve hepimizin kardeş olduğunu, aynı davanın yolcuları olunduğunu da asla hatırdan çıkarmasınlar. Sömürgecilerin amacıdır, kardeşi, kardeşe kırdırmak. Çok şükür Türkmenler bu konuda şimdiye kadar olgun ve soğukkanlı davrandılar. İnşallah bundan sonra da böyle devam edecektir.

Türkmenlerin Irak ve Suriye’de toprak bütünlüğünü en fazla savunan kesim oluşu bile onların ne kadar soğukkanlı ve makul olduklarını gösteriyor. Yüzlerce yıldır yaşadıkları topraklarda barış ve huzurun ne büyük nimet olduğunu Türkmenlerden daha iyi bilecek kimse yoktur diye düşünüyorum. Türkmenler bu topraklarda ‘bey’dir ama beylik kibriyle hareket etmediler hiç. Bu asaletlerinden başka unsurların da çok şey öğrenmeleri gerekir diye düşünüyorum.

Türkmenler hem topraklarına sadıktır hem de dostlarına. Bir günlük arkadaşlığa bin yıllık dostluğu terk etmezler, fırsattan istifade nedir bilmezler. O yüzden ‘bey’dirler ve alınları açık başları dik yürürler. Hür ve müstakil olarak bu topraklarda ‘bey’ gibi yaşamaya da devam edeceklerdir. Bunun garantisi önce, Allah sonra Türkiye Devletidir.

• Türkiye’nin sabit veya belirli bir Türkmen siyasetinin olmadığı iddia ediliyor, bu konuda ne demek istersiniz?

Ben şahsen fazla yanlı ve hakkaniyetten uzak değerlendirme olarak görüyorum. Ayrıca provokatif bir söylemdir bu. Birleri sanki Türkiye ile Türkmenlerin arasına mesafe koymaya çalışıyor gibi ama bu mümkün değildir.

Türkiye Devleti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın duruşu ortadadır. Türkiye’nin önceliğidir Türkmen meselesi. Yüzyıl önce bu topraklar bir ve beraberdi. Batı emperyalizmi bizleri kopardı birbirimizden. Sınırlar çizdiler ama, gönüllerde herhangi bir sınır söz konusu değil. Ankara neyse, Erbil, Kerkük Bağdat da odur bizim için.

Türk Devletinin de milletinin de kızıl elma kitabının baş köşesinde yazılıdır Türkmenler. Türkmenlerin her türlü sıkıntısında Ankara yanlarındadır. Kıyamete kadar da olmaya devam edecektir. Ankara’nın bölgeye yönelik siyasetinde ülkelerin toprak bütünlüğü konusu, barış ve huzurun anahtarıdır. Türkmen bölgesinde atılan her adımda Türkiye’nin dahli vardır, Türkmenlerin hak ve hukukunu koruma refleksi söz konusudur. Bu konu her türlü hesabın üstündedir.

Bölgede yaşayan Türkmenlerin kendi aralarında birlik ve beraberliklerini sağlaması hem kendilerini hem Bağdat’ı, hem Ankara’yı, hem de bölgeyi daha güçlü kılacaktır. Yeni Türk dış politikasının temel parametresi Ankara merkezli stratejilerdir. Bundan sonra bölgede daha aktif bir Türkiye olacaktır.

• Türkiye Suriye’ye ve daha sonra Afrin’e giremez, bataklık gibi benzetmeler sıkça dile getiriliyordu, nitekim girdi. Bundan sonraki adım ne olur?

Artık bütün dünya görüyor ki Türkiye kendisine yönelecek terörist faaliyetleri ininde yok etme kudret ve iradesini gösteriyor ve bundan sonra da kimse Türkiye’ye kaba tabirle racon kesemeyecektir. Türkiye gereği neyse onu anında ve misliyle gösterecektir. Kimsenin toprağında gözümüz yok ama bizim toprağımıza, egemenlik hakkımıza göz dikenin de haddini bildirmek hem hakkımız hem de boynumuzun borcu vatani ve insani görevimizdir. Türkiye BM kararlarından hareketle meşru müdafaasını yapıyor. Neresi olursa olsun, kimden gelirse gelsin Türkiye bundan sonra hiçbir şeyi sineye çekmeyecek, karşılığını misliyle gösterecektir. Yaklaşık 40 yıldır terörle mücadele ediyoruz. Dostlarımız diye bildiklerimiz terör bataklıklarını kurutacak yerde yeşertme derdindeler. Bıçak kemiğe dayandı, iş başa düştü. Terör yuvalarını dağıtmak hem bölgenin istikrar ve güvenliği hem de ülkenin huzuru için elzemdir, şarttır. Terörün ve teröristlerin kökünü kazıyıncaya kadar nerede inleri varsa oraya gidilip, inlerine girilecek, gereği yapılacaktır.

• Türkmeneli’ni ziyaret etmeyi düşünüyor musunuz?

Elbette, en kısa zamanda gelmek isterim. İlk gençlik yıllarımızdan beri, Kerkük, Musul, Tuzhurmatu kısaca Türkmeneli bizim için bir sevdadır. Bizim medeniyet coğrafyamızın her bir metrekaresi hem kutsal hem de her anlamda çok zengindir. Biz kokarız, biz yaşarız, bizden söyler, gönülden dinler, kalpten konuşuruz. Yerli Düşünce Dergisi ve Derneği yönetimi ile kapsamlı bir program çerçevesinde gelmeyi düşünüyoruz inşaAllah.

• Son olarak, Mayıs’ta gerçekleştirilecek Irak Parlamentosu seçimleri için hazırlıklar başladı ve Türkmenler, Kerkük, Erbil, Musul, Diyala, Selahattin gibi illerde farklı stratejilerle önemli katılım gösteriyor. Türkmenleri yakından bilen birisi olarak bu hususta ne gibi önerileriniz olabilir?

Meşru ve demokratik zeminde mücadele etmeyi her zaman önemseriz. Bu noktada Irak Parlamentosu’nda güçlü bir Türkmen varlığı, Irak’ın da işini kolaylaştıracaktır. Partilerin, şahısların değil, vatanın, milletin faydasının gözetilmesi gereken bir dönemdeyiz. Türkmenler de bu seçimlerde daha fazla temsil gücü edinebilmek için Irak kanunlarına riayet ederek meşru her yolu denemelidirler.

Güçlerini dağıtmadan birlikte hareket etmelidirler. Türkmenlerin birliği, bölgede dirlik, birlik demektir, güvenlik ve özgürlük demektir. Güçlü bir Türkmeneli, Bağdat’ında, Ankara’nın da bölgenin de huzur ve güvenliği demektir. Türkmenler bu ateş içinde mutlaka birlik olmalı.

Hepimiz aynı elin parmaklarıyız. Bir olun, iri olun, diri olun, hep birlikte Türkmeneli olun ve Irak toprak bütünlüğü içinde hak ve özgürlüklerinizi kazanıp güvenlik ve refah içinde birinci sınıf Türkmen asıllı Irak vatandaşı olarak yaşayın. Aday olan kardeşlerime şimdiden başarılar dilerim.

Mayıs seçimleri sonunda inşallah sağ duyunun hakim olduğu, çekilen bunca acı ve zulümden ders almış, gerçek düşmanını tanımış, Kürt, Arap, Türkmen, Sünni ve Şii’nin kardeş olduğu şuurunu taşıyan, aynı Peygamberin Ümmeti ve Ancak ve Ancak kardeş olduğunun bilincinde bir Irak parlamentosu oluşur.

Bu parlamentoda inşallah Türkmen kardeşlerimiz güçlü bir şekilde temsil yetkisini Mayıs’ta yapılacak seçimlerinde kazanır. Dost ve Kardeş Irak’a artık, Güvenlik, Özgürlük, Refah, Adalet ve Barış gelir İnşaAllah.

Haber: Mehmet Ferit Erbiloğlu

Tbajansı.com