ABD Bankaları Ne Kadar Kötü Durumda?
ABD bankalarının gerçekte ne kadar kötü durumda olduğu konusunda tahvil derecelendirme kuruluşları ile hisse senedi analistleri arasında bir anlaşmazlık var. Bu makale, bankaların karlılığı, kredi riski ve ekonomik görünümü ile ilgili farklı bakış açıları
Ağustos ayı boyunca tahvil derecelendirme kuruluşları, ABD bankalarının kredi riski ve karlılık konusunda ciddi sorunlarla karşı karşıya olduğunu iddia ederek piyasalarda paniğe neden oldu. Ancak bankaları izleyen hisse senedi analistleri, tahvil tarafındaki meslektaşlarının bankaların gerçek durumunu yanlış anladığını savunuyor. Onlara göre, banka hisselerinin fiyatları ve kazanç raporları, bankaların tahvil derecelendirme kuruluşlarının öne sürdüğünden çok daha iyi bir konumda olduğunu gösteriyor. Peki, ABD bankalarının gerçekte ne kadar kötü durumda olduğunu kim biliyor?
Tahvil Derecelendirme Kuruluşları Neden Endişeli?
Tahvil derecelendirme kuruluşları, ABD bankalarının kredi riski ve karlılık konusunda endişeli olduklarını açıkça dile getirdiler. 7 Ağustos’ta Moody’s Investors Service, 15 büyük ABD bankasının not görünümünü negatife indirdi. Moody’s, bankaların ticari gayrimenkul kredilerinde artan temerrüt riski, yüksek faiz oranlarının net faiz marjlarını baskılaması ve ekonomik büyümenin yavaşlaması nedeniyle karlılıklarının düşeceğini öngördü. Moody’s ayrıca, bankaların kredi daralması yaşadığını ve ekonomik toparlanmayı desteklemek için yeterli kredi sağlamadığını belirtti.
Moody’s’in ardından Standard & Poor’s da 10 Ağustos’ta 10 büyük ABD bankasının notunu düşürdü. S&P, bankaların ticari gayrimenkul portföylerinin değer kaybettiğini, faiz oranlarının yükselmesinin borçlanma maliyetlerini artırdığını ve ekonomik görünümün belirsizliğinin kredi kalitesini olumsuz etkilediğini söyledi. S&P ayrıca, bankaların sermaye yeterlilik oranlarının yeterli olmadığını ve stres testlerinin gerçekçi olmadığını ifade etti.
Fitch Ratings de 14 Ağustos’ta 18 büyük ABD bankasının not görünümünü negatife çevirdi. Fitch, bankaların ticari gayrimenkul kredilerindeki temerrüt oranlarının artacağını, faiz oranlarının yüksek seyretmesinin net faiz gelirlerini azaltacağını ve ekonomik aktivitenin zayıflamasının kredi talebini düşüreceğini belirtti. Fitch ayrıca, bankaların sermaye yaratma kabiliyetlerinin sınırlı olduğunu ve potansiyel zararları karşılamak için yeterli provizyon ayırmadıklarını vurguladı.
Hisse Senedi Analistleri Neden İyimser?
Hisse senedi analistleri ise, tahvil derecelendirme kuruluşlarının bankaların durumunu abarttığını düşünüyor. Onlara göre, banka hisselerinin fiyatları ve kazanç raporları, bankaların tahvil derecelendirme kuruluşlarının iddia ettiğinden çok daha iyi bir performans gösterdiğini kanıtlıyor. Örneğin, SPDR S&P Bölgesel Bankacılık Endeksi, yılbaşından bu yana neredeyse %25 düşüş yaşasa da, Mayıs’tan Temmuz’a kadar %35’e yakın değer kazandı. Bu dönemde, bankaların ikinci çeyrek karları, tahminleri %5 oranında aştı. Bankaların net faiz gelirleri ve marjları, bir yıl öncesine göre artış gösterdi. Ticari gayrimenkul kredilerindeki temerrüt oranları ise, çoğu bankada %1’in altında kaldı.
Hisse senedi analistleri, bankaların karlılıklarının ve kredi kalitelerinin, ekonomik büyümenin devam etmesi ve faiz oranlarının düşmesi durumunda daha da iyileşeceğini öngörüyor. Onlara göre, ekonomik görünüm, tahvil derecelendirme kuruluşlarının beklediğinden çok daha olumlu. Örneğin, Goldman Sachs baş ekonomisti Jan Hatzius, ABD’de resesyon olasılığını %15’e düşürdü. Hatzius, ekonomik verilerin güçlü olduğunu ve enflasyonun kontrol altında olduğunu belirtti. Ayrıca, Federal Reserve’in faiz oranlarını gelecek yıl düşürmesini beklediğini söyledi. Bu da bankaların borçlanma maliyetlerini azaltacak ve net faiz marjlarını artıracak.
Mart ayındaki banka iflasları faiz oranlarıyla ilgiliydi. Fed’in Mart 2022′de Fed fon faiz oranını Kovid-sonrası ilk artırmasından bu yana faiz oranlarındaki artış, bankaların geçen yıldan önce daha düşük oranlarda yazılan trilyonlarca dolarlık tahvile sahip olmasına neden oldu ve faizler yükseldikçe bunların değeri düştü. Bu, bazı bankaların bilançolarında tehlikeli, başarısız olan bankalar için ise ölümcül delikler açtı. Cetina, ticari gayrimenkulle birlikte yüksek finansman maliyetlerinin ileriye dönük risk “katmanları” oluşturduğunu söyledi. ″İkisi de sorun ve aynı anda oluyorlar” dedi.
Fed, bankaların fonlama sorunlarına kısa vadeli bir çözüm getirerek devreye girdi ve bankaların çoğunlukla ABD’deki menkul kıymetlerinin defter değerleri arasındaki farkı kapatmalarına yardımcı olmak için tasarlanan Banka Vadeli Fonlama Programı adı verilen bir program kapsamında 100 milyar dolardan fazla finansman sağladı. Hazine tahvilleri ve bunların yeni, daha yüksek faizli bir piyasada piyasa değeri. Odeon Capital’den deneyimli analist ve Fed eleştirmeni Dick Bove, bu durumun bankaların sermayeleri zarar görmemiş gibi hareket etmelerine olanak sağladığını söyledi.
Bove, “Sermaye orada olmazsa banka kredilere daha fazla para yatıramaz” dedi. ″İnsanlar bunu anladıklarını söylüyorlar ama anlamıyorlar.”
Faiz oranının banka kârları üzerindeki etkileri
Tahvil derecelendirme kuruluşları, faiz oranlarındaki artışın banka kârlarının kaynağı olan net faiz gelirini ve uzun vadeli borç verme kapasitesini tehdit ettiğini belirtti. Nitekim ikinci çeyrekte çoğu bankanın faiz gelirleri ilk çeyreğe kıyasla düştü ve Yokum üçüncü çeyrekte daha da düşeceğini söylüyor. Net faiz marjı da (bankaların genellikle mevduatlar olmak üzere fonlar için ödediği oranlar ile krediler ve diğer varlıklar üzerinden tahsil ettikleri tutarlar arasındaki fark) aynısını yaptı.
Ancak düşüşler, bankaların gelir kayıplarını başka yerlerde telafi etmesine neden olacak kadar küçüktü. Morgan Stanley, ortalama bölgesel banka stokunun kazançların ardından %8 arttığını, bankaların kar tahminlerini ortalama %5 aştığını söyledi. Çoğu banka, tahvil kurumları harekete geçmeden önce rapor verdi.
Sonuç
ABD bankalarının gerçekte ne kadar kötü durumda olduğu konusunda tahvil derecelendirme kuruluşları ile hisse senedi analistleri arasında bir anlaşmazlık var. Tahvil derecelendirme kuruluşları, bankaların kredi riski ve karlılık konusunda ciddi sorunlarla karşı karşıya olduğunu iddia ediyor. Hisse senedi analistleri ise, bankaların tahvil derecelendirme kuruluşlarının öne sürdüğünden çok daha iyi bir konumda olduğunu savunuyor. Bankaların orta vadeli kaderleri, ekonomik büyümenin devam edip etmeyeceği, faiz oranlarının düşüp düşmeyeceği ve ticari gayrimenkul piyasasının nasıl gelişeceği gibi dış faktörlere bağlı olacak. Bankaların ekonomik toparlanmayı desteklemek için yeterli kredi sağlayıp sağlamadığı da önemli bir soru olarak karşımıza çıkıyor.