Akademisyen çift, Türkiye'nin ilk mRNA aşısı için ter döküyor
mRNA aşı çalışmaları nedeniyle, 7 ay önce, bulundukları Malatya ve Diyarbakır'daki üniversitelerden geçici görevlendirmeyle Konya'ya yerleşen Doç. Dr. İbrahim Halil Yıldırım ile eşi Dr. Seval Cing Yıldırım, günlerini laboratuvarda geçiriyor.
İnönü Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoteknoloji Ana Bilim Dalında görevli Dr. Öğretim Üyesi Seval Cing Yıldırım ile Dicle Üniversitesi Genetik Ana Bilim Dalında görev yapan eşi Doç. Dr. İbrahim Halil Yıldırım, aşı çalışmaları için Konya'ya geldi.
Selçuk Üniversitesi tarafından kendilerine tahsis edilen lojmana yerleşen Yıldırım ailesi, mRNA aşısında büyük bir özveriyle çalışıyor.
Doç. Dr. İbrahim Halil Yıldırım, yeni tip corona virüs (Covid-19) vakalarının görülmesinden sonra Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Genetik Bölümünde Doç. Dr. Nadir Koçak ile "gerekirse ücretsiz izin kullanırım" düşüncesiyle hareket ederek aşı çalışması yapmaya karar verdiklerini anlattı.
Yıldırım, eşi İnönü Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoteknoloji Ana Bilim Dalında görevli Dr. Öğretim Üyesi Seval Cing Yıldırım'ın da mRNA aşı çalışmalarına katılması dolayısıyla 11 yaşındaki kızları Ayşe Damla ile Konya'ya geldiklerini belirtti.
"AYRI ŞEHİRLERDE OLMAMIZA RAĞMEN KIZIMI DAHA ÇOK GÖRÜYORDUM"
Ailesinin Malatya'da yaşadığını, kendisinin de hafta sonları Diyarbakır'a gittiğini ifade eden Yıldırım, "Daha önce ayrı şehirlerde olmamıza rağmen kızımı daha çok görüyordum, şimdi Konya'dayız ama kızımı daha az görüyorum. Proje sürecinde haftada 1-2 gün eve gidiyorum, onun dışında hep laboratuvardayız." dedi.
Kızının salgının dünyayı nasıl etkilediğinin farkında olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Yıldırım, anne ve babasının da aşı çalışmalarında yer almasının gururunu yaşadığını söyledi.
Mesleki olarak salgınla mücadelede yapabilecekleri her şeyi yapmak için çalışmalara başladıklarını vurgulayan Yıldırım, "Biz bu işe girerken 'elimizden geleni yapmak' değildi amacımız, üstümüze düşeni yapmaktı. Bizim alanımızda da üzerimize düşenin bu olduğu kanaati oluştu. Yapabileceğimiz şeyleri sıraladık. Aşı öncelikliydi, bunu ailelerimize, kızıma anlattım. Kızım da ehemmiyetini anladı ve birlikte karar verip bu sürece girdik" diye konuştu.
Seval Cing Yıldırım da 11 yaşındaki kızı Ayşe Damla ile onun bakımıyla ilgilenen anneannesinin de Konya'ya geldiğini aktardı.
Eşi ile laboratuvarda yoğun tempo ile çalıştıklarını dile getiren Yıldırım, "Kızımız Ayşe aslında küçüklüğünden beri bizim bu yoğun tempomuza alışkın. Laboratuvar ortamlarına da çok alışkın. Burada da laboratuvarda yüksek lisans ve doktora öğrencilerimizle, gençlerle çalışıyoruz. Ayşe de anneannesinin yanında evde kalıyor." şeklinde konuştu.
Yıldırım, ekip olarak günün büyük bölümünü laboratuvarda geçirdiklerini vurgulayarak, şunları kaydetti:
"Çoğunlukla laboratuvardayız. Eve yemek yemek ve uyumak için gidiyoruz. Eşim çok uzun mesailer geçiriyor, eve hiç uğramadığı günler oluyor. Laboratuvarda çalışmalar yoğun devam ediyor. Ben de geç vakitte eve gidiyorum. Çocuğun ödeviyle ilgilenip yatıyoruz. Evde çok fazla zaman geçiremiyoruz. Hafta sonları, tatillerde de laboratuvara geliyoruz."
"PROJENİN HEM ÜLKEMİZ HEM DÜNYA İÇİN ÖNEMLİ BİR PROJE OLDUĞUNUN FARKINDA"
Kızının ekibe moral verdiğini aktaran Yıldırım, şunları kaydetti:
"Kızımız Ayşe, bu süreci iyi biliyor. Bu projenin hem ülkemiz hem dünya için önemli bir proje olduğunun farkında. O yüzden bize gereken desteği gösteriyor. Resim malzemeleri Malatya'da kaldığı için biraz üzülüyor ama burada ona moral takviye etmeye çalışıyoruz."
Ayşe Yıldırım da 5. sınıf öğrencisi olduğunu ifade ederek, şöyle konuştu:
"Annem ve babam vakitlerinin çoğunu laboratuvarda geçiriyor. Babam bazen laboratuvarda kalıyor. Ben derslerime giriyorum. Anneannem ve kedim Pekmez ile vakit geçiriyorum. Evden uzak olmak biraz tuhaf ama Konya'da olmak çok güzel. Evime gitmek isterim. İnsanların maske takması, hijyenlerine dikkat etmesi ve kalabalık ortamlardan uzak durması gerekiyor."