AVAZTÜRK ve mensupları hiçbir örtülü savaşın aparatı değil, olmayacak da!

Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun, geçtiğimiz günlerde “çelik yeleksiz” gerçekleştirdiği “Diyarbekir” ziyaretine eşlik eden gazetecilerle sohbetinde dile getirdiği “Çözüm Süreci” açıklamasını sitemizde haberleştirince kıyamet koptu.

İşin açığı önce tereddüt etmedik değil! Acaba sayın Başbakan böyle bir ifadeyi kullanmadı mı diye bile düşündük.

Oysa, o ziyarete eşlik edenler, haberimizdeki ifadelerin birebir kullanıldığını teyit ediyorlardı.

Teyitli ve kayıtlı bilgiye göre sayın Başbakan tamı tamına şu cümleyi kurmuştu:

“2013 Mayıs’ına dönülürse, o zamanki gibi PKK tüm silahlı unsurları Türkiye dışına çıkarıp ülke içinde tek bir silahlı unsur kalmazsa, her şey konuşulabilir."

Bir gazeteci için görmeden geçilecek ifadeler değildi bunlar. Sadece son 1 yılda verdiğimiz yaklaşık 500 şehidin sebebi olarak gösterilen sürecin yeniden başlatılacağının ilanıydı. Açıklamayı tarafsız habercilik ilkeleri çerçevesinde haberleştirirken, sosyal medyadaki şahsi hesaplarımızdan da yapıcı ve naif üsluplardan oluşan ifadelerle tenkit ettik.

Vay sen misin eleştiren ve haberleştiren!

Fitneci ilan edildik önce…

Kesmedi hain yaftası vuruldu.

Hızını alamayanlar Paralelci diyecek kadar küstahlaştı hatta.

Bunlara itibar etmedik. Çünkü birçoğu için sosyal medya rant kapısı olmuş. Attıkları ve attırdıkları her twit için ücret aldıkları söyleniyor. Hatta birkaç tetikçi üzerinden itibar suikastı deneyen sosyal medya kahyası bile varmış. Belirlenen hedefi linç etmek için götürü bedelle iş alanlardan bile söz edilirken itibar etmememiz de gayet doğaldı.

Ancak daha 24 saat geçmeden işin renginin farklı olduğunu gördük. Kendi sözlerini haberleştirdiğimiz ve şahsi hesaplarımızdan eleştirdiğimiz için sayın Başbakan da çok öfkelenmiş meğerse.  

Mikrofonu ilk gördüğünde mealen söyledikleri aynen şu: “Bizim terörle mücadele samimiyetimizi sorgulayıp çözüm süreci fitnesi çıkaranların arkalarında kimlerin olduğunu biliyorum takibimdeler.”

Hoppalaaa… Terörle mücadele samimiyetini sorgulamak da ne? Terörle mücadeledeki başarının getirdiği bir noktada çözüm sürecinden söz edilmesini eleştirmiştik oysa.

Terörle yürütülen kararlı ve etkili mücadele sonucu örgüte olan korkusunu yenip, devlete güveni pekişen Kürtlerin, Çözüm Süreci söylemleriyle tekrar örgütün kucağına itilmesinden endişe ettiğimizi dile getirmiştik.

Küçük çıkar grupları dışındaki tabanın, yeni bir Çözüm Süreci ile birlikte AK Parti dışında bir adres arayışına itilme riskini hatırlatmıştık.

Sayın Cumhurbaşkanı da bizimle aynı endişeye bürünmüş olmalı ki; sayın Başbakan’ın gazetecilere yaptığı “Çözüm Süreci” açıklamalarını haberleştirmemizden sadece 24 saat sonra Kızılay Genel Kurulu’nda çok sert ifadelerle “Çözüm mözüm yok” diye anlaşılacak çıkışlar yaptı.

Satırı satırına kullandığı ifadeler aynen şuydu sayın Cumhurbaşkanı’nın: “Terör örgütü yöneticileri ve güdümünde hareket edenler zaman zaman müzakere görüşme ve çözüm gibi laflar ediyor. Ortada müzakere edilecek bir şey yoktur, böyle bilinsin.”

İşin aslı, bu açıklamalardan sonra sosyal medyadaki o mankurtlaştırılmış tetikçi tayfanın, sayın Cumhurbaşkanı için de “fitne” isnadında bulunacağını beklemedik değil. Şükür ki bu densizliğe kadar evrilemediler.

İroni bir tarafa, sayın Cumhurbaşkanı’nın açıklamalarını pür dikkat dinleyen sayın Başbakan’ın, bugünkü grup toplantısında, en azından kendi sözlerinde tevile gideceğini beklerken sükut-u hayale uğradık.

Sayın Başbakan’ın, kendi kullandığı ifadeler üzerine oluşan ortamı sakinleştirmek yerine, hedef gösterme ısrarına, mesnetsiz ithamlarla sanal düşmanlar üretme ve cephe açma inadına hayretler içerisinde tanık olduk.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da keskin ifadelerle reddettiği Çözüm Süreci fantezilerine karşı duruş sergileyen bizler dahil herkese atfen, “Son günlerde şahsım ve hükümetimizin terörle mücadeledeki kararlılığını sorgulamaya çalışan bazı fitne tacirleri harekete geçti” ifadelerini kullanıyordu. Bununla da yetinmeyip, “Suret-i Hak’tan görünüp”, “Ankara’dan dışarı bile çıkamayanlardan”, “7 Haziran gecesi sus pus bekleyen baykuşlardan” “Küçük çıkar hesabı yapanlardan” oluşan hayali düşmanlardan söz edip, aslında farkında olmadan AK Parti’ye fitne tohumunu ekmek için pusuda bekleyenlere en kullanışlı malzemeleri veriyordu.

Üstelik, Çözüm Süreci fantezilerine karşı çıkan sosyal medyadakilerin arkasında da bunların olduğu iddiasında bulunup, takip ettiğini söylüyordu.

Demek ki; ülkeyi kan gölüne çevirmeyi planlayan konvansiyonel terörün önümüzdeki günler için planladığı kanlı bombalı saldırılarda kullanılmak üzere ülkeye soktuğu canlı bombaları takipten artan zamanı varmış, ne diyelim…

Burada yazmaktan hicap duyduğum çok daha başka imalardı aslında söylenenler. Bu nedenle lafı eğip bükmeden ele dümdük söylemeliyim ki; AVAZTÜRK de AVAZTÜRK ekibi de liderlik tahkimi için yürütüldüğü bugün daha net ortaya çıkan örtülü bir savaşın aparatı değildir, asla da olmayacaktır.

Herkes planını projesini ona göre yapsın.

Ellerindeki sosyal medya tetikçilerinden iyi aparat bulamayacaklarını da iyi bilsinler.

Ve ülkeyi yönetme sorumluluğunda olanlar için gün, yapıcı ve iyi niyetli eleştiri yöneltenlere dair tahammülsüzlüğün refleksiyle sanal düşmanlar yaratıp kılıç sallama günü değil, gerçek düşmanların kökünü kazıma günüdür.

Sanal düşmanlarla savaşanları tarihe mal olmuş romanlarda bile kazanan olarak göremediğimizin en ölümsüz örneği de Don Kişot’tur.

Don Kişot, 50’li yaşlarda emekli bir centilmendir. En büyük takıntısı da şövalyeleri anlatan kitaplardır. Bu kitaplarda yazılan her şeyin doğru olduğuna inanır. Zaman gelir bu inandıklarının etkisiyle sanal düşmanlar üretip onlarla savaşmaya başlar. Batı edebiyatının en önemli kurgu romanlarından biri kabul edilen ve İspanyol yazar Miguel de Cervantes Saavedra'nın kaleme aldığı kitapta, Don Kişot, hayal dünyasında yarattığı kötülere göz açtırmaz; lakin düşman sanal olduğu için her defasında yere yıkılan da kendisi olur.

Demem o ki; Yeni Türkiye mücadelesine sonuna kadar inanan bu uğurda maddi manevi hür türlü imkanını bu mücadelenin Lideri sayın Erdoğan’la aynı safta seferber etmekten imtina etmeyen bizlerden, bu davadan başka derdi olmayanlar, bu dava haricinde ajandası olmayanlar için ne gerçek ne sanal düşman olur. Bizden sadece dost olur.

Bu böyle biline…

Önceki ve Sonraki Yazılar