Birleşmiş Milletler’den İklim Çöküşü Uyarısı: İklim Bilimci Barış Önal ile Röportaj

Birleşmiş Milletler’den İklim Çöküşü Uyarısı: İklim Bilimci Barış Önal ile Röportaj

Birleşmiş Milletler’in iklim çöküşü uyarısıyla ilgili olarak iklim bilimci Barış Önal ile yapılan röportajın detaylarını bu haber makalesinde bulabilirsiniz.

Birleşmiş Milletler, dünyanın tarihteki en sıcak 3 aylık dönemi yaşadığını açıkladığı ve iklim çöküşünün başladığına dair uyarılarda bulundu. Konunun detaylarına ilişkin iklim bilimci Barış Önal ile konuştuk. Yayınımıza hoş geldiniz.

İnsan Kaynaklı İklim Değişikliği

Merhabalar sayın Önal. Şimdi Birleşmiş Milletler’den bir iklim çöküşü uyarısı geldi. Nasıl değerlendiriyorsunuz? Şimdi bunun tehlikelerine geleceğiz ama öncesinde neden böyle bir uyarı geldi Birleşmiş Milletler’den?

Tabii bu iklim değişikliği ile ilgili aslında doğru terim insan kaynaklı iklim değişikliği. İklim değişikliği ile ilgili yıllardır çalışmalar yapılıyor ve yaklaşık 6-7 tane rapor çıktı. Bütün bu raporlar genel olarak son 30 senede aynı şeyi gösteriyor: Fosil yakıt kaynaklı karbondioksit ve diğer sera gazları yüzünden iklim değişiyor ve sıcaklıklar artıyor. Buna bağlı bir sürü farklı etkileşim oluyor atmosferde ve diğer iklim sistemi bileşenlerinde. Bunun sonucunda işte buzullar eriyor, deniz suyu sıcaklıkları artıyor, aşırı yağışlar, kuraklıklar oluyor. Bunları zaten biliyoruz.

Bu sene biraz da ekstra bir durum oldu. Yani aslında biz iklimde iki şeyden bahsediyoruz: Bir insan kaynaklı iklim değişikliği, son 100-150 yıldır başımızda ve sanayi ile gelişen; ve bir de doğal değişkenlik. Doğal değişkenlik işte milyonlarca yıldır dünyanın iklimi değişiyor. Bu doğal değişkenler içinde El Niño da var. El Niño Pasifik Okyanusu’ndaki deniz suyu sıcaklıklarındaki artış. Bu sene ona rastladık ve onunla birlikte sıcaklıklar artmaya başladı.

Bununla ilgili ciddi bazı rekorlar gördük hem Güney Yarım Kürede hem Kuzey Yarım Kürede. Buzullarda buzul erimelerinde gene rekorlar gördük özellikle Arktik bölgedeki deniz buzu en düşük seviyesine kadar geldi. Yine Antarktika’da ciddi buzulların erimesinden söz edebiliriz. Avrupa’da ciddi sıcaklıklar, Türkiye’de yine rekorlar… Bütün bunlar tabii insanın biraz daha bu işe ilgisini artmasını sağladı. Aslında Birleşmiş Milletler’in söylediği şey biraz malumun ilanı gibi oldu. Yani zaten biz bunları biliyoruz. Biraz da güncel atmosferdeki doğal değişkenlikten dolayı güncel gelişmeler böyle bir açıklamanın yapılmasına sebep oldu diye düşünüyorum.

İklim Çöküşü ve Geri Dönülmez Nokta

Peki iklim çöküşünün başladığına dair bir uyarıda bulunuldu aynı zamanda. Nasıl değerlendiriyorsunuz? Bizi neler bekliyor ilerleyen süreçlerde?

İnsanın insan algısı ile ilgili bir durum ama ciddi bir değişim olduğu kesin. Bunun bir kriz olduğu kesin. Zaten iklim krizi de deniyor aynı zamanda. Ve bunun başı şu an başlamadı dediğim gibi son 30-40 hatta 1900’lerin başından beri devam eden bir değişim. Bu sadece bizim algımız ve buna verdiğimiz tanımla ilgili.

Ama şöyle bir bilim adamları arasında şöyle bir tartışma da var: Geri dönülmez nokta neresi? Böyle bir nokta var mı? O noktadan sonra acaba iklim başka bir seviyede mi seyredecek? Buna özgü birçok çalışma var ve bu eşik geçildikten sonra durumun daha da kritik hale geleceğini, tabii canlılar açısından daha da kritik hale geleceğini ile ilgili birçok çalışma var. Ama yani burada da yani kesin şu tarih diye bir tarih yok.

Özellikle kritik nokta dediğimiz şey bir kere buzulların erimesi, deniz seviyesi yükselmesi ve bununla ilgili birçok bununla etkilediği başka durumlar. Bunların bir kez değiştikten sonra özellikle buzullarla ilgili durum, bunun yenilenmesi diye bir durum yok. Buradan dönüş yok. Şimdi bir birkaç yüz bin yıllığa geçmesi lazım tekrar eski konuma gelebilmesi için. Bu yüzden de o kritik eşik önemli.

Okyanuslarda bazı değişimler var aslında iklim sistemini zorlayan bir numaralı bileşen okyanuslardır. Okyanus akıntılarında değişimler var. Eğer bunlar veya durma noktasına gelen bazı okyanus akıntıları yavaşlamalar var. Eğer bunlar durursa veya yavaşlarsa, bu da ciddi iklimsel etkiler yapacak. Özellikle Avrupa’da Kuzey Avrupa’da soğuma olabilir, yağış rejimi değişebilir, kuraklık artabilir, seller artabilir… Bunlarla ilgili çalışmalar var.

Ama dediğim gibi bunların ne zaman olacağına dair kesin bir tarih vermek çok zor. Ama biz şunu biliyoruz: Biz bu şekilde devam edersek, bu eşiği geçeceğiz ve geri dönülmez noktaya geleceğiz. Bu yüzden de acil olarak iklim eylemi planlarına ihtiyacımız var.

İklim Eylemi Planları

Peki iklim eylemi planları neler olmalı? Sizce Türkiye’nin bu konuda ne yapması gerekiyor?

İklim eylemi planları aslında hem ulusal hem uluslararası hem de yerel düzeyde olması gereken planlar. Uluslararası düzeyde Paris Anlaşması var bildiğiniz gibi. Bu anlaşmada ülkelerin karbon salımını azaltmaları için belirli hedefler koydular. Ama bu hedefler maalesef yeterli değil. Çünkü bu hedeflerle bile 2 derecenin üzerinde ısınma olacak ve bu da ciddi iklimsel etkiler yapacak. Özellikle Avrupa’da Kuzey Avrupa’da soğuma olabilir, yağış rejimi değişebilir, kuraklık artabilir, seller artabilir… Bunlarla ilgili çalışmalar var.

Ama dediğim gibi bunların ne zaman olacağına dair kesin bir tarih vermek çok zor. Ama biz şunu biliyoruz: Biz bu şekilde devam edersek, bu eşiği geçeceğiz ve geri dönülmez noktaya geleceğiz. Bu yüzden de acil olarak iklim eylemi planlarına ihtiyacımız var.

İklim Eylemi Planları

Peki iklim eylemi planları neler olmalı? Sizce Türkiye’nin bu konuda ne yapması gerekiyor?

İklim eylemi planları aslında hem ulusal hem uluslararası hem de yerel düzeyde olması gereken planlar. Uluslararası düzeyde Paris Anlaşması var bildiğiniz gibi. Bu anlaşmada ülkelerin karbon salımını azaltmaları için belirli hedefler koydular. Ama bu hedefler maalesef yeterli değil. Çünkü bu hedeflerle bile 2 derecenin üzerinde ısınma olacak ve bu da çok tehlikeli bir durum.

Bu yüzden ülkelerin daha cesur ve daha hızlı adımlar atması gerekiyor. Özellikle gelişmiş ülkelerin tarihsel sorumluluklarını kabul etmeleri ve adaletli bir şekilde iklim finansmanı sağlamaları gerekiyor. Gelişmekte olan ülkelerin de kendi imkanları dahilinde karbon salımını azaltacak politikalar uygulamaları gerekiyor.

Türkiye ise maalesef Paris Anlaşması’nı henüz onaylamadı. Bu da Türkiye’nin iklim değişikliği ile mücadelede geri kaldığını gösteriyor. Türkiye’nin hem Paris Anlaşması’na katılması hem de kendi ulusal katkı beyanını güncellemesi ve daha iddialı hedefler koyması gerekiyor.

Türkiye’nin iklim eylemi planında öncelikle enerji sektörüne odaklanması gerekiyor. Çünkü enerji sektörü Türkiye’nin karbon salımının yaklaşık yüzde 70’ini oluşturuyor. Türkiye’nin fosil yakıtlardan uzaklaşması ve yenilenebilir enerjiye yönelmesi gerekiyor. Ayrıca enerji verimliliğini arttırması ve enerji tasarrufu yapması gerekiyor.

Türkiye’nin iklim eylemi planında ayrıca ulaşım, sanayi, tarım, ormancılık gibi diğer sektörleri de kapsaması gerekiyor. Bu sektörlerde de karbon salımını azaltacak, iklim dostu teknolojileri teşvik edecek, iklim değişikliğine uyum kapasitesini arttıracak önlemler alınması gerekiyor.

Türkiye’nin iklim eylemi planında son olarak da toplumsal farkındalığı ve katılımı arttırması gerekiyor. İklim değişikliği ile mücadele sadece devletlerin veya kurumların değil, bireylerin de sorumluluğudur. Bu yüzden herkesin iklim değişikliği konusunda bilinçlenmesi, eğitim alması, sesini duyurması ve eyleme geçmesi gerekiyor.

İklim değişikliği ile mücadelede zaman daralıyor. Eğer şimdi harekete geçmezsek, yarın çok geç olabilir. Bu yüzden hepimizin iklim eylemi planlarını desteklemesi ve uygulaması gerekiyor.