ZİHNİ ÇAKIR
Emniyetin 'kozmik birimleri'ndeki kafa karıştıran ihraçlara dikkat!
Fetullahçı Terör Örgütü ile mücadelede en somut delilin, örgütün kripto iletişim ağı ByLock olduğu kuşku taşımaz bir gerçek. Bu yönde yüksek yargının açıklamalarıyla MİT’in yargıya gönderdiği raporlar medyaya yansıdı. Ancak buna karşın servis sağlayıcıların teknik altyapılarından kaynaklı mağduriyetler olduğu da söyleniyor.
Bilişimci değilim; bu yönde ahkam kesmeyi hadsizlik sayarım. Lakin kimi ByLock suçlamaları var ki; bunu FETÖ’nün örgütlenme modeli ve mensubiyet kriterleri ile ve hatta örgütle mücadele için belirlenen kriterlerle açıklamak mümkün gözükmüyor.
Birilerinin, ByLock rüzgarının içine hayatın olağan akışına aykırı bir şekilde isimler serpiştirdiği ve tasfiye ettiği yönünde ciddi kuşkular var. Çünkü öyle isimler başvuruda bulundu, öyle profillerle görüşmeler yaptım ki; bunların sürecin başında açıklanan kriterlerin hiçbirisiyle en ufak bir ilgisi yok, sosyal çevreleri, geçmişleri ve iş yaşamlarındaki tanınmışlıkları, terör örgütüyle zerre miskal bağlantılarının olmadığı yönünde. Daha garibi çoğu kamu görevleri boyunca örgütün baskı ve ötekileştirmelerine maruz kalmış isimler.
İki somut örnek aktaracağım size. Her iki örnek de, FETÖ ile mücadelede Emniyet Genel Müdürlüğün en stratejik birimlerinde, kozmik bürolarında görev yapmakta iken, 677 sayılı KHK ile ihraç edilmiş. Ve neden ihraç edildiklerine dair bir bilgileri bile yok. Kendilerinin yaptıkları araştırmalar ve medyadan duydukları kadarıyla, 677 sayılı KHK ile ihraç edilen emniyet personelinin ihraç gerekçesinin ByLock olduğunu söylüyorlar. Ve her iki isim de; hem iş hem sosyal hem de aile çevrelerinde net bir şekilde “ülkücü” kimliğiyle bilinen isimler.
İKİ SOMUT ÖRNEK KAFALARI KARIŞTIRMAYA YETİYOR
Biri 22 yıllık Polis Memuru E. D. diğeri de Komiser Yardımcısı İ. D.
E.D., MHP kurucusu olan bir ailenin ferdi. Üstelik aile olarak, hayatlarının hiçbir döneminde Fetullahçılara karşı hüsn-ü zan bile beslememişler, “Amerikan Ajanı” olduğundan kuşku duymamışlar.
Polis Memuru E. D., henüz 17/25 Aralık olmadan çok önce bile Fetullahçılar’ın bir terör örgütü olduğunu haykırmış. Bu sebeple de meslekte hep baskıya, ötekileştirmeye maruz bırakılmış.
Aynı Polis Memuru E. D., 17-25 Aralık sonrasında FETÖ-PDY bağlantısı nedeniyle çalıştığı birimden gönderilen ve mahkeme kararı ile tekrar birime dönen, yanına topladığı memurlara hitaben yaptığı konuşmada, “hepimiz döneceğiz, biz kazanacağız, kılıçlarımızı çekip geldik, yapılanların hesabı sorulacak, kafalarını koparacağız” şeklinde tehditler savuran bir Şube Müdürüne hiç kimsenin ses çıkaramadığı bir dönemde bile rapor düzenleyerek Daire Başkanına bildirip bu yönde yürüyen soruşturmada da müfettişlere defalarca ifade vermiş.
15 Temmuz’daki duruşu da bundan farksız değil Polis Memuru E. D.’nin.
Önce oturduğu site sakinlerini akabinde tüm dost, akrabalarını ve temas halinde olduğu ülkücü kadroları telefonla arayarak ve mesajlar yoluyla aynı şekilde sosyal medya paylaşımlarıyla henüz darbe girişiminin ilk dakikalarında sokağa çıkmaya ve ülkeyi milleti korumaya davet etmiş. Sadece o geceye değil geçmişe dönük FETÖ’ye karşı duruşunu gösteren paylaşımları halen sosyal medya hesabında duruyor.
Polis Memuru E. D. bu paylaşımları yaparken bir yandan da 15 Temmuz gecesi ivedi bir şekilde çalıştığı birime intikal etmiş. Burada indirilmiş olan Türk Bayrağını iki mesai arkadaşları ile birlikte yerine asmışlar. Yine o gece biriminde görevli bir polis memurunun hain darbe girişimini ve asker ve polis üniforması giymiş Fetullahçı teröristleri destekler nitelikte söylemlerde bulunduğu bilgisini duyar duymaz, durumu sıralı amirlerine ileterek olaya şahit olan arkadaşlarının konuyu resmiyete dökmelerini sağlamış. Ne var ki; bahse konu kişi birilerinin “koruma ve kollaması” altında hesap vermeden emekliye ayrılmış, ilişiğini keserken de bizzat Polis Memuru E. D. ve arkadaşlarının isimlerini kullanıp tehditler savurmuş.
Polis Memuru E. D.’nin devletin tüm imkanlarını pervasızca semiren FETÖ ile ilişkisi olmayacağının başkaca somut delilleri de var. Mesela; İstanbul’da görevli iken çıkan bir çatışmada kaçan şahısların aracıyla çarpması sonucunda yaralanmış. Bu sebepten kendisine taktir edilen tazminatı, “görevi gereği yaşadığı bir olay” diye nitelendirip almak için müracaat dahi etmemiş. Yine Suruç’ta yaşanan patlama sonrasında izinlerin kapatılması neticesinde göreve çağrıldığı dönemde, herkesin aldığı izin paralarını, ‘görevimiz gereğidir’ diyerek dilekçe ile birimine iade etmiş. Daha ilginci; 15 Temmuz gecesi ve akabindeki günlerde göreve dahi gelmeyenlere 1. Derecede taltifler verilirken, Polis Memuru E. D., kendisine reva görülen muamele için “ah” bile demiyor, devlet bugün istesin ölüme gitmeye hazırım diye konuşuyor.
22 Kasım 2016 tarihinde 29896 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 677 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile kamu görevinden başka hiçbir işleme gerek kalmaksızın çıkarılan/ihraç edilen Polis Memuru E. D., “hakkımda verilen bu ağır, yıkıcı ve haksız kararın bir karışıklık, teknik bir hata, asılsız bir ihbar ya da bu hainlere karşı yapmış olduğum onurlu mücadelem dolayısıyla bir kumpas neticesinde olduğu kanısındayım” diyor.
Polis Memuru E. D. İle ilk görüşmemden bu yana geçen sürede kendi çapımda sosyal ve meslek çevresiyle görüşmeler de yaptım. Hepsinin ortak kanaati, şüphelerin emniyet içindeki uyuyan FETÖ hücrelerinde yoğunlaştığı büyük bir kumpasa kurban gittiği yönünde.
Psikolojisi alt üst olan, çocukları ve ailesi büyük bir travmaya sürüklenen Polis Memuru E. D.’ye milletvekilleri nezdinde, ihraç sebebinin ByLock olabileceği bilgisi de verilmiş. Aynı kaynaklar, kullandığı telefonda 2014 yılında Bylock olma ihtimali olabileceği bilgisini aktarmışlar. Oysa E. D.’nin kullandığı telefonunu 2015 yılı 6. ayında aldığına dair fatura mevcut.
NİKAHTAN KALKIP FETÖ’CÜ TERÖRİSTLERİN KURŞUN YAĞMURU ALTINDA GÖREVE GELDİ; FETÖ’DEN İHRAÇ EDİLDİ
Komiser Yardımcısı İ. D.’nin durumu da Polis Memuru E. D.’den farklı değil. İş ve sosyal çevresi, Aksaray’daki akraba ve çocukluk arkadaşları, Komiser Yardımcısı İ.D.’nin, FETÖ ile ilişkisinin olmadığını belirtiyorlar. Hatta Aksaray’da Fatih Mahallesi’ndeki İ.D.’nin akranları onun ne derece keskin bir milliyetçi olduğunu örnekler vererek aktarıyorlar. Komiser Yardımcısı İ.D., ne FETÖ okullarında okumuş, ne onlara ait bankalarda hesap açtırmış ne de örgütle ilişkili dernek vakıf gibi kuruluşlarla ilişkisi olmuş. Yakın akrabalarında bile tek bir FETÖ’cü tanıdığa rastlamadığını söylüyor. Örgütün himmet, bağış gibi adlar altında topladığı paralara bir kuruş katkısı olmamış, kimse de bunu isteyecek cesareti göstermemiş zaten.
15 Temmuz gecesi Aksaray’da imam nikahının kıyıldığı saatlerde başlayan darbe girişimine karşı koymak için eşini bırakıp Ankara’ya yola çıkmış. Asker üniforması giymiş Fetullahçı teröristlerin kurşun yağmuru altında sabaha doğru saat 03-04 arasında çalıştığı birime giriş yaptığına dair kamera kayıtlarının mevcut olduğunu söylüyor.
Meslekte çok bir geçmişi yok Komiser Yardımcısı İ.D.’nin. 3,5 yıllık bir mesleki geçmişi var, lakin 15 Temmuz dahil 3 gün boyunca gece gündüz çalıştığı biriminde yatıp kalkmış. Kurumunda onun için FETÖ yakıştırması yapan tek bir kişi de yok zaten.
Komiser Yardımcısı İ.D. asla biat etmediği, Akademi döneminde ve lise çağlarında kendisine kanca atmaya çalışan FETÖ’cülere karşı dik durduğu için kumpasa en iyimser olasılıkla da yanlışlığa kurban gittiğini düşünüyor.
22 Kasım 2016 tarihinde 29896 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 677 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile kamu görevinden başka hiçbir işleme gerek kalmaksızın çıkarılmasına/ihraç edilmesine karşın devletine buğz etmiyor, sadece gerçeğin ortaya çıkarılmasını istiyor.
Kendini anlatacağı, onu dinleyecek bir merci bulamamış. Adına kayıtlı ya da kullandığı iddia edilen ne kadar iletişim ağı varsa bilgisayar varsa hepsinin teknik analize tabi tutulmasını istiyor ve bu şekilde aklanacağından zerre kadar endişe duymuyor.
Size sadece iki örnek aktardım. Maksadım asla FETÖ’nün en önemli delili olan ByLock konusunda kafa karışıklığı yaratmak ya da ByLock’u manipüle etmeye çalışanlara fırsat vermek değil.
Beni bilen bilir; haksızlık karşısında kimin ne düşüneceğini, kimin ne diyeceğini hesap ederek bir duruş sergilemem, o haksızlığın giderilmesi için gelecek saldırıları umursamadan haksızlığın giderilmesi için olayların takipçisi olurum.
Burada da maksadım aynı. Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde bulunan ve FETÖ soruşturma ve davalarının en kozmik ve stratejik birimlerinden ihraç edilen ve anlatımlarıyla ikna olduğum bu iki isim Polis Memuru E.D. ve Komiser Yardımcısı İ.D. ve yine kendileri gibi çokça örnek verdikleri masum meslektaşlarının, emniyet içindeki uyuyan FETÖ hücrelerinin bir kumpasına maruz kaldığı ihtimali çok yüksek.
Birilerinin emniyetin en kozmik ve stratejik birimlerinde, hayatının her döneminde örgütle mücadele edenlerin değil; örgüte hizmetkar olabileceklerin egemen olmasına dair bir planı uyguluyor olma olasılığı yüksek.
Örnek olarak verdiğim bu iki isim ve daha başka örnekler açısından, Polis Memuru E. D. ve Komiser Yardımcısı İ.D’nin durumlarının ivedilikle incelenip, ByLock iddialarının gerekli teknik analizler sonrasında netleştirilmesi, yaptıkları savunmaların doğru çıkması durumunda da emniyetin diğer birimlerindeki ihraçların mercek altına alınıp, olası FETÖ kumpaslarının çökertilmesi gerektiği kanaatindeyim.
Tekrar ediyorum; ben bilişim uzmanı falan değilim, o yüzden burada teknik veriler sıralayıp ahkam kesme küstahlığı göstermeyeceğim. Lakin anlatılanlar, tanıklar, sosyal çevre algıları ve kişilerin geçmişleri, onlara yöneltilecek FETÖ suçlamasını, hayatın olağan akışı ve dahi FETÖ ile ilgili belirlenen kriterler desteklemiyor.
Üstelik, emniyette 80’lerden bu yana FETÖ’ye karşı tek dik duran, 17/25’te İstanbul Emniyeti koridorlarında canlarını ortaya koyan, 15 Temmuz’da ölümü öldürenlerin en ön saflarında yer alan ülkücü referanslı polis ve amirlerin sistemli bir şekilde tasfiye edildiği söylemlerinin ayyuka çıktığı bir dönemde, bu iki örnekteki polislerin durumu daha bir anlam kazanıyor.