CEMAL DEMİRTAŞ
EMRE İTAATİN ÖNEMİ: UHUD
Hicretin 2’nci yılı. İslam Ordusu, Başkomutan Hz. Muhammed (sav) liderliğinde Bedir’de muazzam bir zafer elde etti.
Müşrikler sayıca ve techizat olarak mutlak bir üstünlük sahibi olmalarına rağmen büyük bir hezimete uğradı. Bu hezimeti bir türlü içlerine sindiremediler. Nasıl oluyor da bir ümmi, etrafına topladıkları ile, bir ALLAH için onlarca tanrıya karşı galip gelebiliyordu? Hem de devrin en zenginlerine ve asillerine! karşı.
Toplandılar yeniden.
Daha da bilenerek, daha da güçlü halde kendilerine göre.
UHUD.
Kırmızı Dağ.
700 metre yüksekliğinde.
Mekke'yi çevreleyen sıradağlardan bağımsız.
Tam da orada.
Alemlerin Efendisi
Hz. Muhammed'in "O bizi sever, biz de Onu" dediği dağ.
Muşrikler, Medine’deki Yahudilerin de desteğini aldı.
2000’i paralı(!) olmak üzere 3000 kişilik ordu topladılar.
Karşılarında İslam Ordusu sadece 1000 kişi. Sadece 100 atlı.
Yolda korkak ve münafık Abdullah Bin Übey 300 kişilik grubu ile ayrıldı.
İslam Ordusu 700 kişi kaldı.
3000’e karşı 700.
Okçular Tepesi.
Rasulullah (sav) ünlü komutanı Abdullah Bin Cubeyr’i 50 okçu ile birlikte UHUD ile sırada’lar arasında kalan geçitteki tepeye yerleştirdi. Okçular Tepesine.
Emir net ve kesin; Her be olursa olsun, yerinizi asla TERK ETMEYECEKSİNİZ!
Savaş başladı. Kafir ordusu bozguna uğramaya başladı. Sancaktarları öldürüldü. Sancakları yere düştü. Kimse alamadı. Bunu gören Okçular Tepesindeki okçuların çoğu, savaş kazanıldı zannederek, ganimet toplamak için mevzileri terk ettiler. Abdullah Bin Cübeyr ne ettiyse başaramadı.
Savaşın başında 100 kişilik grup ile müşrik ordusundan ayrılarak UHUD Dağının arkasında mevzi alan Halid Bin Velid, bunu fırsat bilerek Okçular Tepesine hücum etti. Tepede kalanları şehid etti. Arkadan İslam Ordusuna saldırıya geçti. Can havli ile kaçmaya başlayan müşrik ordusu bu durumu görünce geri döndü.
Bu savaşta Nebiler Nebi'sinin miğferi parçalandı.
Mübarek yüzü yaralandı.
Atılan bir taş ile dudağı yaralandı.
Dişi kırıldı.
Amcası Hz. Hamza şehid edildi. Kalbini söktüler. Çiğ çiğ dişlediler...
Emre itaat.
Mutlak zaferin hezimet anları.
Sayıların dili.
İmanın zaferi.
Sadakatın misali.
Ne ararsanız var UHUD'da.
Tarih ders verir. Almasını bilene.
Okçular Tepesindeki okçular da mücahitti. Asla şek ve şüphemiz yoktur.
Lakin.
Emre itaat, lidere bağlılık, mutlak sorumluluk.
Bugün AK Parti iktidarını bitirmek, Recep Tayyip Erdoğan’ı devirmek için önce bu davaya neden sahip çıkılmasının gerekliliği anlatılmalıdır. Beyinlere kazınması gereken tek şey hu davanın neleri kapsadığını anlatma eksikliğidir.
Harici ve dahili mihrakların neden Recep Tayyip Erdoğan’ı istemediklerini anlatmak zorundayız. Patates soğandan daha mühim meselelerin olduğunu gündem yapma zorunluluğu vardır.
Muhalefet artık eğer ;
Recep Tayyip Erdoğan’ın ölmesinden medet umar hale gelmiştir. Bu acziyetin ve tükenmişliğin tezahürüdür.
Seri siyasi cinayetlerden medet umuluyorsa..
Alenen kamu görevlileri tehdit ediliyorsa,
Açıkça ögrermenler, doktorlar, güvenlik görevlileri tehdit ediliyorsa, görevlerini yapmamaları talimatı tehdit ile veriliyorsa..
Cumhurbaşkanı ve Başkomutan sıfatı ile demokratik bir seçimle başa gelen birinin kamu kurum ve kuruluşlarına asılan resmi üzerinden bile tehdit ediliyorsa…
İşte tam bu noktada Okçular Tepesi aklımıza gelmelidir.
Recep Tayyip Erdoğan’ın milletin gönlünden silinmesini mümkün olmadığını görenler artık gemi azıya almışlardır.
Nasıl olsa %50’yi aşacak, o halde elini kolunu bağlamak lazım. Bunu da yapmak için AK Parti oylarını düşürmek, TBMM’de çoğunluğu elde etmek tek gayeleri olmuştur.
Maalesef bu oyun tıkır tıkır işlemektedir. Bu davanın içinde olduğunu sandıklarımız son dönemde ganimet elde etmek için Okçular Tepesini terk etmeye başlamıştır. Reis için ölümüne varım ama AK Parti asla demek. tam da budur. Muhalefetin tam da istediği budur. Recep Tayyip Erdoğan’a ve bu davaya, ülkeye, bu ülkeden medet bekleyen, bu ülkenin gücü ile gurur duyanlara yapılan en büyük ihanettir.
AK Parti’yi özünde kendisi gibi göremeyenler türedi.
Bunlara genelde baktığımızda;
ya parti içinde bir türlü koltuk bulamamış,
ya tayini veya ataması olmamış,
ya kızını oğlunu bir yere sokamamış,
ya ihale alamamış, iş yapamamış,
ya kredi alamamış,
ya telefonuna bakılmamış, mesajına cevap verilmemiş,
ya yeninden yönetime girememiş,
ya lekeli kalmış.
Ya, ya, ya....
Karşıdakilerin dibine kadar kullandıkları işte bu ve buna benzer kişiler.
Sahadalar.
20 yıldır AK Partili’yim, 30 yıldır milli görüşçüyüm diye söze başlayıp, son virajı bir türlü alamayanlar.
En tehlikeli olanlar işte bunlar.
Kitap yazdım, konferans verdim, dağ tepe düz gittim ama. diyenler.
Başka?
Bu köşede kaç defa yazdım. Yine yazmaya devam edeceğim inşallah.
Biz Reisçiyiz,
Biz bu milletin asli unsuruyuz,
Biz 15 Temmuzda Külliyeyi Reisin talimatı ile koruyanlarız,
Biz Reisin emri ile sahalardayız,
Bizi o, şu, bu vekiller, bakanlar destekliyor,
Biz ama...Kimsenin arka bahçesi degiliz. Teşkilatlardan şikayetçiyiz ama ölümüne Reisçiyiz.
Ne zamana kadar?
‘Yarın başkası gelene kadar’cılar…
İçlerinde sırma saçlılar mı dersiniz, badem bıyıklılar mı ararsınız, kökten mu'min takılanlar mı, babadan zenginler mi, yedi göbek gazete yazarları mı?
Ne ararsanız var.
Twitlerine bakarsanız en koyu hakiki ve öz AK Parti ve Reis neferi.
Ama.
Bi konuşmaya başladılar mı, 44 derece ateşte makyajlarının şıpır şıpır nasıl da aktığını hemencecik anlarsınız.
Reis ama AK Parti asla. Peki nereye?
Onu demez. Ali mi, Ahmet mi, Temel mi? İsim yok. Ama AK Parti Genel Başkanına oy var partisine yok.
İşte ikinci en büyük içten yıkım ekibi.
Bu mücadelenin tam ortasında sadece Recep Tayyip Erdoğan yok. Onun varlığı ve mücadelesinin devamı AK Parti’nin de iktidar olması ile mümkündür. Bu şuuru beyinlere zerk etmek mecburidir.
İçten yıkımcılara ya kökten itiraz edilmeli ya da tek tek, birebir markaja alarak yeniden söylem düzeltmesi yapılmalıdır.
Bunun şuuru Bedir’le bitmez, başlar.
Bunun hikayesi Uhud’dur.
Bunun yolu Ayneyn, yani Okçular Tepesinden geçer.
Selam ve dua ile.