Erdoğan'a suikast emrini kimden aldığını itiraf etti!
15 Temmuz hain darbe girişimi gece Marmaris'te Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik suikast girişiminin başında olan eski tuğgeneral Gökhan Şahin Sönmezateş, "Cumhurbaşkanını alma' emrini Semih Terzi generalden aldım" dedi.
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya, tutuklu ve tutuksuz sanıklar, müştekiler ve tarafların avukatları katıldı. Duruşmada savunmasını yapan Sönmezateş, 14-15 ve 16 Temmuz 2016'da Ankara'da bulunmadığını belirterek, "Normal bir sivil vatandaş Ankara'da olup biteni benden daha çok biliyor. İlk defa birçok şeyi bu salonda öğrenme fırsatı buldum." dedi
SÜRPRİZ ŞEKİLDE GENERAL OLDUM
Genelkurmay Müşterek Hedef Analiz Yönetim Merkezi Başkanı olarak görev yaptığını, Musul rehine krizi, Süleyman Şah Operasyonu, Suriye krizi ve terörle mücadeleyle ilgili bütün harekatların planlanması içerisinde bulunduğunu, teknik ve bilimsel analizler kullanarak istihbarat değerlendirmesi yaptıklarını belirten Sönmezateş, Türk Silahlı Kuvvetlerinden ayrılmayı düşündüğü bir anda sürpriz şekilde general olduğunu, sıra dışı bir general olması nedeniyle Orgeneral Akın Öztürk tarafından "Söyleyin ona, general gibi davransın." diye ikaz edildiğini anlattı.
Sanık Sönmezateş, Müşterek Hedef Analiz Yönetim Merkezi olarak Çözüm Süreci boyunca yoğun mesai harcadıklarını ifade ederek, "Çözüm Sürecinde Yaşar Güler Paşa'nın çok büyük desteği olmuştur.
Çok değerli bir komutandır, Jandarma Genel Komutanlığı başında böyle bir komutan tarafından yönetildiği için çok şanslıdır. Terörle mücadelenin hakikaten etkili yürütülmesinde, kellesini ortaya koyan bir insan da Zekai Aksakallı'dır.
Bize çok destek vermiştir, terörle mücadelede yakın çalışmışızdır. Özel Kuvvetler Komutanlığının istihbarat anlamında desteğini görmüşüzdür." diye konuştu.
BANA VERİLEN EMRİ UYGULADIM
Marmaris'teki olaya katılan ekibin başında yer aldığını ifade eden Sönmezateş, şöyle devam etti: "O günden bugüne emir komuta zinciri içerisinde olduğuna inandırıldığım bir işin içerisinde yer aldım. Bana verilen emir neyse onu uyguladım.
Bana verilen emir 'Cumhurbaşkanı'nın Marmaris'ten alındıktan sonra Ankara'ya kadar emniyetle getirilmesi' idi. 4 saat boyunca Çiğli Üssü'nde bekletildik.
Bizim Çiğli Üssü'nden kalkışımız gece saat 02.25 civarıdır.
Cumhurbaşkanımız Marmaris'ten saat 00.30 civarında ayrıldı, saat 01.40 civarında Dalaman'dan uçağı kalkmıştır. Cumhurbaşkanı'nın İstanbul'da olduğunu bütün dünya bilirken, televizyonlar, internet bangır bangır bağırırken...
Biz tecritteyiz, kendi görevimize odaklanmışız. Verilen emir gereği biz Marmaris'e yönlendirildik. Birileri bizi 4 saat bekletti, bu birileri sivil değil, asker. Bunların kim olduğunun cevabını arıyorum, bu bekleten iradeyi.
Arkamdaki insanlarla burada tanıştım, burada gördüm. Bu insanların hiçbirinden benden kıdemlilerden bu konuda emir almadım, bilgi vermedim, bilgi de almadım, bilgi paylaşmadım.
'Cumhurbaşkanını alma' emrini Semih Terzi generalden aldım. Söylediğim her şey doğrudur. Ne yazık ki ölmüştür, keşke ölmeseydi de kendisine sorabilseydik.
Semih Terzi'nin bu işte tepe başı olduğunu düşünmüyorum, onun da mutlaka bir üssü vardı, onun da emir aldığı birileri vardı. Ama tahmin ediyorum. Ben bu görevi Semih Terzi'den aldım."
'BEN DARBECİYİM DEMEDİM, DARBEYE KATILDIM'
Mahkeme Başkanı Oğuz Dik'in, "Görevi almasaydın, gitmeseydin. Ne samimiyetin var Terzi ile?" sorusu üzerine Sönmezateş, "Benim Zekai Aksakallı, Yaşar Güler, Semih Terzi ve Özel Kuvvetler'de ismini veremeyeceğim insanlarla güvene dayalı yakın ilişkim var.
Anladığınız anlamda istihbarat yapmıyoruz, farklı bir istihbarat yapıyoruz. Benim Cumhurbaşkanı ile ilgili aldığım hiçbir istihbarat yok, görev var. Ben, Cumhurbaşkanı'nın alınmasını kabul ettim." dedi.
Sönmezateş, Semin Terzi'nin "darbe yapacağız" kelimesini kullanmadığını aktararak, "Semih Terzi, bizdeki jargonla bir ihtilal hazırlığı yapıldığını Çarşamba günü itibarıyla ima etti.
Emir komuta zinciri içerisinde, şu anda komutanlarımız bunu kabul etmiyorlar, böyle bir şey olmadığını ifade ediyorlar. Ama benim bildiğim, o günkü anlayışla Genelkurmay Birinci Başkanı ve sıralı komuta kademesinin bilgisiyle bir ihtilal yapıldığını düşündüm.
Ben görevi kabul ediyorum, stratejik olarak onlar düşünür, ben bir askerim. Ben 'darbeciyim' demedim, darbeye katıldım, ihtilale katıldım." ifadesini verdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Marmaris'te olmadığını bile bile bir irade tarafından oraya gönderildiklerini savunan Sönmezateş, davada tutuklu sanıkların hiçbiriyle kendisine verilen göreve ilişkin görüşmediğini, iletişim kayıtlarından bu durumun tespit edilebileceğini söyledi.
Gizli tanıkların suçlamasıyla yargılandığını, Muğla'da devam eden Cumhurbaşkanına suikast girişimi davasında "Şapka" kod adlı gizli tanığın Jandarma Kurmay Albay Hakan Bıyık olduğunu açıkladığını ifade eden Sönmezateş, "Bir villada yapıldığı iddia edilen toplantıya katıldığımı benim Hakan Bıyık iddia etti.
Benim maddi, net delilerim var o toplantılara katılmadığıma dair. Hakan Bıyık'ın bir cümlesi üzerine buradayım. Tabiri caizse adamın kelimeleri ayet yerine geçiyor.
Adam bir cümle kuruyor ama ben maddi gerçeklik kurayım, 100 tane delil sunayım kabul edilmiyor.
Şeref yoksunu, yalancı insan olduğunu şimdi değil çünkü bir mahkemem daha var ama sonra maddi, somut delillerle ortaya koyacağım." dedi.
'ATAMA LİSTESİNDE MİT MÜSTEŞARI OLARAK YER ALIYORSUN'
Sanık Sönmezateş, gizli tanıkların, itirafçıların etkin pişmanlıktan yararlanma beklentisi içinde kişiler hakkında iftiralarda bulunduklarını savunarak, "Hakan Bıyık ve gizli tanıkların ifadelerine göre benim aynı anda İstanbul'da bir evde, Ankara'da 2-3 evde, bir pastanede ve bir villada bulunmam gerekiyor.
İstanbul'da bazı savcılar, beni İstanbul'da bir evde gördüğünü söyleyen kişilerin beyanlarından vazgeçti. Toplantıya katıldığım iddia edilen villanın sağında, solunda, sokağında, caddesinde ne kadar kamera varsa görüntülerinin toplatılmasını, villada parmak izi araştırılması yapılmasını talep ediyorum.
Bu gizli tanıklar bir beklenti içinde ama kusura bakmasınlar ben FETÖ'cü değilim, bu elbise benim üzerimde durmaz. Ben herhangi bir tarikat üyesi de değilim." diye konuştu.
Hakim Dik'in atama listesinde MİT müsteşarı olarak yer aldığını anımsatması üzerine de Sönmezateş, MİT personeli tarafından yapılan sorgusunda "MİT müsteşarı olamayacağı" konusunda uzlaştıklarını söyledi.
MİT müsteşarlığının korgeneral rütbesinde bir makam olduğunu, korgeneralliğin de kendisine çok uzak olduğunu öne süren Sönmezateş, darbe başarılı olsa bile korgeneral ve orgenerallerin bu atamaya karşı çıkacağını savundu.
Marmaris'te Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kaldığı otele baskın yapan timin kendi timi olmadığını da ileri süren Sönmezateş, "Cumhurbaşkanımızın kıl payı kurtulduğu olaydaki asıl tim kim ya bu süreçte öğreneceğiz ya da tarihe bırakacağız." ifadelerini kullandı.
'CESUR YÜREK POLEMİĞİ'
Savunmasında, Mel Gibson'un yönetip başrolünü oynadığı "Cesur Yürek-Braveheart" filmi örneğini veren sanık Sönmezateş, filmde, İskoçya'nın özgürlüğü için savaşan William Wallace'ın Kralı ile konuştuğu sahneyi hatırlattı.
Sönmezateş'in, "Ben şu anda aynı durumdayım" demesi üzerine Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Oğuz Dik, "Kralınız kim?" diye sordu.
Başkan Dik, "Onu şu an için Akıncı davasına saklayalım." diyen Sönmezateş'e "Siz William Wallace mısınız? O devleti kurtarıyordu, siz hükümeti devirmek için çalıştınız." dedi.
Terör örgütü FETÖ üyesi hatta Okuyucu, Yazıcı, Menzilci, Nurcu olmadığını iddia eden sanık Sönmezateş, "Hiçbir imamın, hocanın gerçekten hiç kimsenin önünde diz çökmedim, el öpmedim." diye konuştu.
Hava Kuvvetleri İstihbarat Başkanının Afganistan'da görevlendirilmesi üzerine Temmuz 2015'e kadar 7 aylık süre için bu göreve vekalet ettiğini anlatan Sönmezateş, bu sürede Hava Kuvvetleri tarihindeki bütün istihbarat başkanlarının bildirmediği kadar ismi Genelkurmay Başkanlığı ve MİT'e bildirdiğini iddia etti.
Sanık Sönmezateş, istihbarat faaliyetleri kapsamında, aralarında bir veya iki generalin bulunduğu 700'e yakın personelin ismini bizzat Genelkurmay Başkanlığına bildirdiğini, ayrıca 22 generalle ilgili imzasız bir mektup geldiğini söyledi.
Ardından Akın Öztürk'ün emriyle iki doktor askeri personel ile görüştüğünü, bu kişilerin verdiği bilgilerin de imzasız mektuptaki bilgilerle örtüştüğünü savunan Sönmezateş, bu isimlerin içinde bir arkadaşının da bulunduğunu, buna rağmen ayrım yapmadan listeyi MİT'e verilmek üzere Akın Öztürk'e verdiğini anlattı.
Sanık Sönmezateş, bu listenin MİT müsteşarına elden teslim edildiğini bildiğini dile getiren Sönmezateş, Hava Kuvvetleri Komutanlığındaki personelle ilgili hazırlanan bir başka listeyi de Akın Özktürk'ün emriyle dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Yaşar Güler'e bizzat kendisinin teslim ettiğini savundu.
Sönmezateş, görev süresi boyunca Akın Öztürk ve Abidin Ünal'ı, FETÖ'cü personelle ilgili sürekli, her ay bilgilendirdiğini, bu kapsamda bine yakın kişinin ismini verdiğini ileri sürerek, "O insanlar şu an hala görevde, o gün FETÖ listesinde olanlar bugün terfi aldılar.
Bu süreç yaşanmış, o gün Fetullahçı olanlar bugün görevlerine devam ediyorlarsa ben isim veremem. Ancak herkes çıkarsa isimlerini veririm." iddiasında bulundu.
Sönmezateş, Yurtta Sulh Konseyi üyeleriyle darbeye hazırlık toplantılarına katılmadığını, kimseyle villada buluşmadığını ileri sürdü.
Savunmasında, kamuoyunda, Rus uçağının FETÖ'cüler tarafından düşürüldüğünün söylendiğini hatırlatan Sönmezateş, "Rus uçağını FETÖ'cüler düşürmedi, Rus uçağını Hava Kuvvetlerindeki bir generalin emriyle düşürdüler.
22 dakikalık süreçtir. Komutan emretti, ismini söylemeyeceğim ve düşürdüler. Bu sır değil, hava kuvvetlerinde her generalin bildiği açıkça da söylediği bu iş olduktan sonra da o günkü Mehmet Şanver'e de emir veren, 'benim emrimle olacak her şey' diyen bir general var.
Hava kuvvetlerinde çalışan bir generalin emriyle angajman kuralları çerçevesinde düşürülmesi gerekiyordu, düşürdü. Angajman kuralları kapsamında hükümetin verdiği görevi yerine getirdiğini ifade ediyorum, kendisi de ifade etti." iddiasında bulundu.
HÜRRİYET