ZİHNİ ÇAKIR
FETÖ'de tahliye yağmurunun gözden kaçan sebebi: Emniyetteki 'kontrollü tıkanıklık!'
Fetullahçı Terör Örgütü’ne mensup medya teröristleri ile ilgili verilen tahliye kararları haklı olarak toplumu ayaklandırdı. Savcı ve hakimlerin, tahliye kararını “delil yetersizliği” gibi bir gerekçeye dayandırması, 15 Temmuz’daki 249 şehit ve 2 bini aşkın gazinin acısını hala yüreklerinde hisseden bu aziz milleti infiale sürükleyen en önemli sebeplerden biriydi.
Tepki koyduk, bu kararların “FETÖ’nün kendini saklamayı başarmış uyuyan hücreleri için moral motivasyon anlamına geldiğini, örgütün çözülmesinin önüne geçebilecek bir hamle olabileceğini” haykırdık.
Başta HSYK olmak üzere “yetki sahiplerinin, FETÖ’nün yargı örgütlenmesinin tasfiyesi noktasında daha duyarlı ve titiz olması gerektiğini” de ifade ettik. Ancak sadece 31 Mart itibarıyla ülke genelinde 300’ü aşkın tahliyenin kendi başına örgütün yargıdaki hücrelerinin marifeti olduğunu söylemek, sadece buna odaklanmak, FETÖ ile mücadele sürecinin en önemli sorunlarından birini halı altına süpürmek olur. Burada kastımın FETÖ'nün herkesçe ne olduğu bilinen medya teröristlerinin tahliyesine gerekçe üretmek değil asla. Zira bu tahliye kararlarına ilk tepki verenlerden, kararda imzası bulunanların "soruşturlması gerektiğine dair çağrı yapanlardan" biriyim. Benim dikkat çekmek istediğim ülke genelindeki tahliye yağmuru ve bu tahliyelerin artarak devam edebilme riski...
Kuşku yok ki; devletin kendi refleksleri içerisinde bu örgütle mücadele mekanizmasının yargıdan sonraki bir diğer önemli ayağı kolluk, yani Emniyet.
Emniyetin, sadece yargının gözaltı kararlarını uygulamak ve örgüt mensuplarını savcı ve mahkeme önüne çıkarmakla yükümlü bir birim olmadığını bilmemiz gerekiyor.
Devam eden soruşturmalarda, örgüt şüphelileri için “örgütle irtibat, iltisak ve ilişkiyi ortaya koyan” ve tutuklama gerektiren “kuvvetli suç şüphesi” argümanının altını dolduracak ilk delillerle birlikte, iddianamenin hazırlanıp yargılamanın başlamasına kadar geçen süre zarfında, ilgili Emniyet birimlerinin yani Terörle Mücadele ve Organize şubelerin iş yükü içerisinde yeni deliller toplamak ve toplanan delillerin, tanık ifadelerinin değerlendirilerek fezlekelere dönüştürülmesi de var.
Türkiye’nin hemen her bölgesinden görüştüğüm emniyet mensupları, iş yüklerinin sadece bununla sınırlı kalmadığını, FETÖ mensuplarının, kolluğun iş yükünü arttırmak için “asılsız ihbar” metodunu kullandıklarını dile getiriyor. Her ihbarı ciddiye almak zorunda olduklarını belirten yetkililer, bir yandan somut verilerle gerçekleşen gözaltı ve tutuklu-tutuksuz yargılanan şüphelilerle ilgili delillerin toplanması, toplanan delillerin değerlendirilmesi ve fezlekeye dönüştürülmesi, öte yandan devam eden soruşturmalar nedeniyle gözaltı işlemleri derken FETÖ ile mücadelenin kolluk ayağında tıkanma yaşandığını söylüyorlar. Bu tıkanmanın da tutukluluğun devamını gerektiren yeni bilgi, belge ve tanık ifadelerinin toparlanıp yargı merciine ulaştırılmasını geciktirdiğini dile getiriyorlar.
Çözümü çok kolay bu tıkanıklığı açmanın. Hali hazırda çalışan “güvenilir personel” sayısını en azından mevcudun iki katına çıkarmak. Ancak ne var ki bir çok il Emniyet yetkilisi bırakın bu yöndeki taleplerinin karşılanmasını, meslek hayatı boyunca FETÖ’nün hedefi olmuş isimlerin bile birer ikişer bu birimlerden çekildiğini söylüyorlar.
Mesleğe girdiği günden itibaren FETÖ ile kendi çapında mücadele etmeye çalışanların da uydurma ihbar mektupları ile FETÖ şüphelisi diye ihraç edildiği iddiaları bile var.
Hal böyle olunca, FETÖ ile mücadelenin yargı çarkı içerisine güçlü delillerle teslim edilmesi sürecinin en önemli ayağı olan kolluk, yoğun iş yükü nedeniyle tıkanıyor.
Bu tıkanıklığı açması gerekenlere gelince... Onlar enerjilerini bu tıkanıklığı açacak adımlar atmak yerine, meslek hayatlarının hemen her safhasında FETÖ ile iş tutmanın, FETÖ’nün emniyette en kritik birimler başta olmak üzere her alanda egemenlik sağlamasına göz yummanın hesabını bile vermeden, “kaymak emeklilik” elde etmeye ya da “valilik” ünvanıyla “mükafatlandırılmaya” harcıyorlar. Bunu yaparken de ayaklarına dolaşacak kim varsa ya ihraç listelerine sokuşturuyorlar ya da medya ve sosyal medyadaki “kadrolu tetikçileri” marifetiyle “FETÖCÜ yaftası” vurup itibarsızlaştırma telaşına düşüyorlar.
Bu veriler ışığında, FETÖ ile mücadelenin önemli ayaklarından kolluktaki tıkanma bir nev'i "kontrollü tıkanma" mı diye soracağım ama biliyorum yine ihtiras zebunlarının hayvani saldırganlığına maruz kalacağım.
E ne de olsa "bu kontrollü tıkanmanın ana kumandasında bulunanlar" 15 Temmuz kahramanılar ya...