Fikri Sağlar çok net ve mert bir adam  

Bundan birkaç gün önce başörtüsü konusu yeniden gündeme geldi. Yine laf siyasi sembol sözüne getirildi. Siyasal İslamcıların aracı olarak kabul edildi. Burada şu basit soruyu sorup geçelim. Tartışma iktidar partisi üzerinden ise, binlerce başörtülü kadın var AK Partili değil, binlerce başı açık kadın var AK Partili. Üstelik çoğu başı açık kadın milletvekili, bakan, danışman düzeyinde AK Parti’de siyaset yapıyor. Bu başı açık kadınlar bu iddiaya göre siyasal İslamcı olmuyor mu? Onların sembolü ne peki? Görüldüğü gibi tutarsız ve çürük bir iddia. Ayrıca eğer AK Parti biz İslamcı ideolojiyi savunuyoruz diyorsa (ki Erdoğan’ın böyle bir ifadesine rastlamadım, İslamcı ideolojinin siyasi kulvarda son temsilcisi lider bazında Erbakan idi, Erdoğan ayrı bir parti kurarak o ideolojiden ayrıldı zaten, yanılıyorsam durumu netleştirsinler, -benim fikrime göre doğru olanı yaptı-) bu şekilde de siyaset yapmaya hakkı var ve yapar, ona göre de oy alır veya almaz. AK Parti içinde başörtülülerin yer alması onların siyasal İslamcı olduğunu göstermeyeceği gibi, başı açıkların yer alması da siyasal İslamcı olmadıklarını göstermez. Demeye çalıştığım şu; bir kadın başı açık olabilir ama ideoloji olarak İslamcılığı benimseyebilir, bir kadın başı kapalı olabilir ama muhafazakâr milliyetçi veyahut da sol bir çizgide bile olabilir. Burada ölçü başörtüsü yani şekil değil, içindeki zihindir, beyindir, fikirleridir, düşünceleridir.

Bu bakımdan şahsen ben, bir başörtülü kadın parti kurup, iktidar olmaya aday olsa bile ben ona sırf başörtülü diye koşa koşa gidip oy vermem. Ekonomi, bilim, teknoloji, kültür sanat, edebiyat, hayvanlar, çevre vs vs konularında hedeflerine odaklanırım. Bu hedefleri başörtüyü ön plana çıkarıp, uyanıklık yaparak ötelemişse ona oy vermem. Diğer tarafta insanların şeklini şemailini aşmış, böyle bir gündemi bile olmayacak derecede erişkin ve yetenekli bir aday varsa ve bu saydıklarım önceliği ise ona yönelirim. Kadınların yüzde doksanının da benim gibi düşündüğüne eminim. Bu açıdan Fikri Bey’in çekinceleri ve kendi ifadesiyle kuşkuları boş ve yersiz. Fikri Bey, çok gerilerde kalmış. İnsanların 21. Yüzyılda öncelikleri çok değişti. Baktığınız zaman İslamcılık da 19. Yüzyılın ve kısmen 20. Yüzyılın ideolojisiydi. Ki Erdoğan bunu en erken fark eden liderdir ve kendi, “özgün” siyasetini geliştirmiştir. Düşünün ki İslam’a eklenen “cılık” eki bir yana, kendisi “ben her şeyden önce sadece Müslüman’ım” diyerek, mezhep ayrılıklarının bile önüne dikilmiştir. Ki bu hareketi çağdaş bile değil, çağcıl bir duruştur. (Bu açıklama ile İslamcı olmadığını da belirtmiştir. Çünkü soru, yanlış hatırlamıyorsam, İslamcı mısınız diye de sorulmuştu.) Bu bakımdan da Fikri Sağlar yanılıyor.

Fikri Sağlar’ın bu açıklamasının ve ardından yaptığı tevil babından açıklamalarının ardından, bilindiği üzere sosyal medya ikiye bölündü. Birisi net, duru bir şekilde Fikri Sağlar’ın bu sözlerini kınayan kesim, ki bu kesim milliyetçi muhafazakar kesimdi, diğeri ise takıyyeci kesim. CHP’nin bu türden açıklamalarının ardından bu kesim hep aynı ölçülerle yaklaşıyor. Takıyye ile. Söylenen en bariz eleştiriler şunlar; “AKP’nin ekmeğine yağ sürdü, sırası mı idi şimdi? AKP’nin seçim kampanyasını mı yürütüyor? Oylar yeniden AKP’ye kayacak, sağdan alınan oyları kaybedeceğiz, niye zamanlaması şimdi?” Vesaire vesaire. Bunların içinde CHP tabanı var, AK Parti’ye küskünler var, başka partilerde siyaset yapanlar var. Birleştikleri temel nokta, bu açıklamaların yanlış olması değil, AK Parti’ye yaraması ve CHP’ye kayan sağ oyların kaybedilecek olması. Şimdi niçin Fikri Sağlar’a çok net ve mert bir adam dediğimi anladınız mı? Yukarıdaki eleştirilerde Fikri Sağlar’ın sözlerine mi bir eleştiri var, yoksa zamanlamasına mı? Gelin bu yazılanları beraber deyimleri bazı alarak çözümleyelim; “köprüyü geçene kadar ayıya dayı demek lazım, ısıracak köpek dişini göstermez.” Veya Makyevel tarzında düşünelim, “amaca giden yolda her şey mubahtır, takıyye bile”. Resmen bunu demeye getiriyorlar. Böyle düşünenlerin yanında Canan Kaftancıoğlu bile daha mert ve net bir kadındır. Ne demişti; “Sağdan görünmemek lazım. Sağa selam vermek ya da oy almak için onlar gibi görünmekten, benim nezdimde takıyyecilikten kurtulunmuş olunacaktır.”

Yani şu; senin bir partin vardır, belli bir programın vardır, ona göre siyaset yaparsın. Bu şekilde oy alırsın ya da almazsın. Takıyye yaparak aldığın oy, takıyye yaptığın şeylere verilmiş oluyor ama gerçekte sen öyle düşünmüyorsun, oy almak için yaptın, böyle bir şey olabilir mi? Yani oyunu alacaksın, iktidara geleceksin ve aslına dönecek, takıyye yaparak oy aldığın kesimlerin burnundan getirmeye, kaldığın yerden devam edeceksin. Senin orijinaline vermediler ki o insanlar oylarını. Senin “mış gibi” yaptığın şeylere verdiler. Acaba gerçekten değiştiler mi diye inanarak verdiler oylarını. Orijinaline bağlıysan ve ben böyle var olacağım, böyle siyaset yapacağım diyorsan, niçin “mış gibi” yapıyorsun? Fikri Sağlar son açıklamasında bunu dedi; “sağa sola şirin görünmeye çalışanlardan olmayacağım.” Saygı duyuyorum. İnanın bir başörtülü olarak saygı duyuyorum. Sabahtan akşama kadar onu eleştirebilirim, yerden yere vurabilirim ama saygı duyuyorum. Kandırılmamdan iyidir. Neyle karşı karşıya olduğumu net bir biçimde göstermesi bakımından iyidir. Emin olun CHP’nin çoğu Fikri Sağlar gibi düşünüyor. Sadece oy almak için gizliyorlar. Çünkü sağdan oy alınmazsa, HDP ve İYİ Parti ortaklığı dışında oylarını artırmaları mümkün görünmüyor ve takıyye yapılarak artırılacak bir oy oranı bana ahlaki gelmiyor. Bu bakımdan da helal olsun Fikri Sağlar’a. Çünkü CHP’nin gerçek düşüncelerini ifade ederek ahlaki davranmıştır. Bu noktada biraz ağır kaçacak ama HDP bile CHP’ye göre daha dürüst siyaset yapmaktadır. Bugüne kadar ne bölücülükten taviz verdiler ne de terör örgütü PKK’ya sırtlarını yaslamaktan. Düşünebiliyor musunuz kendilerini zerre kadar değiştirmeden CHP’ye eklemlendiler, CHP kendini değiştirmek zorunda kaldı ve siyasetini HDP’ye doğru kaydırdı. Oysa HDP ne dağdan vazgeçti ne silahtan ne de kan ve gözyaşından. Atatürk’ün emanet ettiği tüm miraslara karşılar. Anayasa’nın ilk üç maddesinden tutun, Misak-ı Milli’ye kadar. Düşünebiliyor musunuz CHP’ye eklemlenirken bunlardan da gram taviz vermediler. Bilakis, CHP ve bizzat lideri Kılıçdaroğlu “Anayasa”nın ilk üç maddesi” konusunda tavizkar açıklamalarda bulundu. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün fevkalade bir öngörü ile “bu maddeler değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez” maddesini Anayasa’ya dahil ettirdiği ve korumaya alınan ilk üç maddeyi, CHP Genel Başkanı hem de PKK’ya yakınlığı ile bilinen bir televizyon kanalında –koalisyon görüşmeleri sırasında- değişikliğine evet dediğini ifade etti. Demek ki HDP aynı yerinde, kökten değişen CHP. Burada takıyye yapmıyordur da gerçekten siyasetini HDP çizgisine çekmiştir. O ayrı bir tartışmanın konusu. Benim vurguladığım HDP’nin bile CHP’den siyasi tavır olarak daha net olduğu.

Sanırım sadece şu son cümle bile CHP’nin geldiği acınası noktayı göstermesi bakımından yeterlidir. Fikri Sağlar CHP’nin içinde hiç olmazsa özünü muhafaza açısından daha net bir yerde. Kıymetini bilelim.

 

 

           

 

Önceki ve Sonraki Yazılar