Filistin Sorunu ve Türkiye'nin Dış Politikası: Selcan Hamşıoğlu'nun Çarpıcı Eleştirileri
Tekirdağ Milletvekili Selcan Hamşıoğlu'nun İsrail ve Türkiye dış politikası hakkındaki açıklamalarını ele alan bu makale, Filistin sorununun derinlemesine analizini sunuyor. Hamşıoğlu'nun eleştirileri ve önerileri, Türkiye'nin bölgesel politikaları üzerin
Filistin meselesi ve Türkiye'nin bu bağlamdaki dış politikasına dair Tekirdağ Milletvekili Selcan Hamşıoğlu'nun açıklamaları, ülkenin bölgesel ve uluslararası politikalara yaklaşımını sorgulamamızı gerektiren bir dönüm noktası oluşturuyor. Hamşıoğlu, İsrail'in Filistin'deki eylemlerine yönelik sert eleştirilerde bulunurken, Türkiye'nin bu konudaki tutumunu ve politikalarını da masaya yatırıyor.
İsrail Başbakanı Netanyahu'ya yönelik "savaş suçlusu" ve "soykırımcı" gibi sert ifadeler kullanan Hamşıoğlu, bu sözlerin ötesinde, Türkiye'nin İsrail ile olan karmaşık ilişkilerini de ele alıyor. İktidarın Filistin konusundaki söylem ve eylemleri arasındaki çelişkileri vurgulayarak, bu durumun Türkiye'nin dış politikasındaki genel bir sorunun parçası olduğuna işaret ediyor.
Özellikle Gazze'deki insani krize dikkat çeken Hamşıoğlu, Türkiye'nin İsrail'e yapılan çelik, barut ve yakıt taşımacılığı gibi ticari faaliyetlerinin, Filistin halkının yaşadığı acılarla tezat oluşturduğunu belirtiyor. Bu durumun, Türkiye'nin dış politikasındaki çelişkileri ve riyakarlığı gözler önüne serdiğini ifade ediyor.
Hamşıoğlu ayrıca, Türkiye'nin Güneydoğu ve Konya Ovası'nda yapılan arazi satışlarına ve bu satışların bölge üzerindeki etkilerine de değiniyor. Özellikle İsrail'in güvenliği adına atılmayan adımları eleştirerek, Kürecik ve İncirlik üslerinin kapatılması gerektiğini savunuyor.
Dış politikanın sadece kamuoyunu tatmin etmekten daha fazlası olduğunu vurgulayan Hamşıoğlu, Türkiye'nin İsrail politikasının tutarsızlığını, Irak ve Suriye'deki politikalarla da bağdaştırıyor. Türkiye'nin hariciye geleneğinin kaybına ve siyasi riyakârlığa dikkat çekerek, İsrail'in sadece Gazze'de değil, bölgenin genelinde bir tehdit oluşturduğunu belirtiyor.
Hamşıoğlu'nun bu açıklamaları, Türkiye'nin dış politikasında derinlemesine bir değişim ve yeniden değerlendirme ihtiyacını ortaya koyuyor. Filistin sorunu ve İsrail ile olan ilişkiler, Türkiye'nin bölgesel politikalarını yeniden şekillendirecek kritik faktörler olarak öne çıkıyor. Bu açıklamalar, ülkenin dış politika yaklaşımını ve bölgesel etkisini yeniden düşünmek için bir fırsat sunuyor.
''Katliamın ilk anından itibaren burada verilebilecek bütün sözel tepkileri verdik aslında. “Savaş suçlusu”ndan “soykırımcı”ya, Netanyahu’nun boynuna asılabilecek bütün yaftaları astık, yine da asarız. Keza, iktidarın “dava” saydığı Filistin konusunda özü ile sözü arasındaki uçurumu defaatle ortaya koyduk. Gazze’deki çocukları kahve, kola öldürmüyor, kameraların karşısında deterjan, kola boykotu yaparken kamera arkasında Türkiye’den İsrail limanına yanaşan ve sayısı her hafta katlanan gemilerin vebalini ödeyemezsiniz.
Katliamla suçladığınız bir ülkeye çelik taşımak ne demek, barut taşımak, yakıt taşımak ne demek? Gazze ambargo altındayken Gazzeli çocuklar bir yudum ekmeğe, suya muhtaçken İsrail'e gıda taşımak ne demek, vebalini ödeyemezsiniz. Eğer samimiyseniz davanızda Güneydoğu ve Konya Ovası’nda minik minik Tel Aviv’ler kurulmasına yol açan arazi satış yasalarını iptal edin. Aynı tuzakla bugün karşı karşıya olan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni uyarın.
İsrail'in güvenliği uğruna kapatamadığınız Kürecik’i kapatın, İncirlik’i kapatın. Bunların hepsini defalarca söyledik, yine de söyleriz. Ancak dış politika kamuoyunun duygularını okşamaktan daha fazlasıdır, seçmen konsolide etmekten daha büyük ve millî hedefler gerektirir. Dolayısıyla keşke bizim meselemiz sadece iktidarın, 2008’de yine hastaneler bombalanırken, 2009’da “one minute”ten sonra, alçak koltuk krizi akabinde, 2010’da Mavi Marmara saldırısı akabinde, hatta daha fragmanda Yahudi Cesaret Madalyası kabulünde de tanık olduğumuz, tutarsız İsrail ilişkilerinden ibaret olsaydı. Ama meselemiz tezahürlerini Irak’ta, Kerkük'ün demografisi değiştirilirken de gördüğümüz, Süleymaniye'de kafamıza geçirilen çuvalı sineye çekerken de gördüğümüz,
Obama beyzbol sopası gösterir, Trump hakaretamiz mektuplar yazarken de gördüğümüz, İsrail ile Suriye arasında ara buluculuk yapıp Suriye'yle ara bulucuya muhtaç hâle gelirken de, Ege’de Türk adalarının fiilen işgalini izlerken de gördüğümüz hariciye geleneğimizin topyekûn bertarafı meselesidir. Daha büyük meselemiz siyasi riyakârlıktır. İsrail sadece Gazze'de mi terör failidir?
Sadece Gazze'de mi katildir ve tehdittir? İsrail, göç etmiş Yahudilerin ellerindeki tapulara dayanarak Irak'ın kuzeyinde toprak edinmeye çalışırken, Barzani peşmergelerini eğitirken, Türkiye’nin Suriye'de operasyon düzenlediği alanlarda YPG terör örgütünü desteklediklerini ilan ederken, Grup Başkan Vekilimizin az önce dikkat çektiği birleşik terör devletinin tuğlaları taşınırken tehdit değil miydi?'' dedi.