CEMAL DEMİRTAŞ
İKİ DÜNÜR; ASİLTÜRK KARAMOLLAOĞLU
Oğuzhan Asiltürk…
Milli Görüş Hareketinin taaa 1970’lerden beri hep içinde, aslında tam ortasında olanlardan biri.
Çok fazla konuşmayan, üslubu ve dili epeyce sert biri. Bakışı ile dahi konuşan biri. Milli Görüş siyasetinin her döneminde mutlak söz sahibi olagelen biri.
Rahmetli Erbakan Hocamızın yanından hiç ayrılmadı. Liderine karşı her zaman bağlı kaldı.
Öyle zamanlar oldu ki, Erbakan Hocamızı yanlış yönlendiriyor bile dediler.
Kafasına göre hareket ediyor da dediler.
Milli Görüş hükümetlerinde İçişleri Bakanı olan tek kişidir.
Daha çok teşkilatlar ile hemhal olagelmiştir. Bu sebeple parti içinde seveni de oldu sevmeyeni de.
Hatta ara ara çekemeyenler onu Ermeni olmakla bile hitam ettiler. Belki ataları Ermeni de olabilir. Peki bu Müslüman olmasına engel miydi de böyle hakaretler edildi? İslam kişileri ırklarına göre mi ayırıyor diye sormak gerek. Maalesef bizim Milli Görüş camiamızda bu tür iftiralar belli dönemler hep atıldı bazılarına. Fransız Roger Gaurdy ile övünür, Oğuzhan Asiltürk ile yerinir olduk bazen.
Ne acı değil mi? Severken Milli Görüş Lideri, sevmezsen ermeni....
Hani cehennem?
Çokları pek bilmez belki. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ı İstanbul Belediye Başkanlığı için Erbakan Hocamıza öneren kişi de kendisidir. Israr hem de.
**
Siyasi yasaklar Rahmetli Özal sayesinde kaldırıldıktan sonraki seçimlerde Milli Görüş Partisi Refah, yerel seçimlerde bir patlama yaptı. Ankara Melih Gökçek, Şanlıurfa İbrahim Hali Çelik, Kahramanmaraş Ali Sezal, Van Fethullah Erbaş, Konya Halil Ürün, Kütahya Ahmet Derin, İstanbul Recep Tayyip Erdoğan ve Sivas’ta Temel Karamollaoğlu başta olmak üzere onlarca ilçede zafer kazandı.
Bu bile Milli Görüşe olan teveccühün derecesi için çok önemli idi. Rahmetli Erbakan Hocamızın değimi ile "DİĞERLERİ"nin eli ayağına dolaşmaya başlamıştı çoktan. Yerelde başarı, genelde başarının kapısını açacak en mühim argümandı çünkü.
Tam da öyle oldu zaten. Konya da Halil Ürün para sıkıntısı çeken Hükümete "lazımsa gelin biz verelim" bile demişti.
Çöp dağlarından, susuzluktan kırılan İstanbul Recep Tayyip Erdoğan ile nefes almaya başlamıştı çoktan. Kokudan pislikten kimsenin yanına varmaya bile cesaret edemediği Haliç bile teşekkür ediyordu.
Hava kirliliğinin had safhaya ulaştığı Ankara ise nefes almaya başlamıştı Melih Gökçek sayesinde.
"DİĞERLERİ" için durum son derece vahimdi. Milli Görüş Belediyeleri kapıları kaldırdılar, makam odalarının kapılarının üstüne " rüşvet alan da veren de mel'undur." yazarak gönüller fethetmeye devam ediyorlardı.
"DİĞERLERİ" her zamanki gibi irtica silahlarını kullanmaktan başka çarelerinin olmadığını anlamışlardı.
Sivas’ta 38 cana mal olan o elim hadise bunun fitili idi sanki.
Hergün kelli, bir o kadar da felli anchormanlar TV’lerde saatlerce ahkam keser oldular. Saçı sakalı birbirine karışmış, hayatında bir defa Ettahiytatü bile okumayan nü ustaları bile İslam dersi verir oldular.
Sivas Madımak Hadisesinin faturası da gizliden gizliye, Belediye Başkanı Temel Karamollaoğlu’na kesilmişti bile. Azmettiren, asıl fail... Neler neler denmedi ki.
**
Derenin altından çok sular aktı. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş RP’yi "habis ur gibi.." diyerek kapatma davası açtı. Sonunda Ahmet Necdet Sezer’in başkanı olduğu Anayasa Mahkemesi Refah Partimizi kapattı.
Bu Rahmetli Erbakan Hocamızın deyimi ile tam ve net olarak "tarihin akışı içerisinde bir zerre..." olarak kaldı.
Acımızı da üzüntümüzü de içimizde yaşadık. Tek bir taşkınlık söz konusu olmadı hamd olsun.
Sonra Fazilet.
Onun da akıbeti aynı oldu.
Sonra Saadet.
Numan Kurtulmuş Bey SP Genel Başkanı seçildi. Parti içindeki Gelenekçi Kanat olarak adlandırılan AKSAÇLI Abilerimiz, siyasi yasaklı Erbakan Hocamıza partinin direksiyonunu kaybedebiliriz korkusu !! ile bir kurul kurmaya ikna ettiler. Yüksek İstişare Kurulu. Süleyman Arif Emre, Ahmet Tekdal, Şevket Kazan, Recai Kutan gibi dimağlar YİK Üyesi oldu. Genel Başkan bir nevi pasifize edildi.
Tabii bu arada AK Parti zaten iktidara da gelmişti. AK Parti'nin iktidardaki söylem ve fiilleri, resmen olmasa da fiilen zaten Milli Görüş ve Adil Düzen ile örtüşür şekilde devam ediyordu. Bu da en çok SP’yi rahatsız etti diyebiliriz. Çünkü milletin teveccühüne mazhar olanlar aynı zamanda bu camianın evlatları idi.
Numan Kurtulmuş Beyin Genel Başkanlığı yapılan kongrede seçildiği halde kabul edilmedi.
Sonra Has Parti. Yine Milli Görüş içinden...
Sp de ise bir şekilde sular duruldu gibi oldu. Rahmetli Erbakan Hocamız zamanın CB si tarafından affedilmesi ile birlikte yeniden SP Genel Başkanı olması ile camia derin bir OH çekti.
Yıllar yılları kovaladı. Erbakan Hocamızın Dar-ı Bekaya irtihali ile birlikte, YİK daha etkin olmaya başladı yeniden. Tabii ki Oğuzhan Bey de Milli Görüş Lideri idi artık. Genel Başkana rağmen.
Oğuzhan Asiltürk lafını hiçbir zaman sakınan biri değildir. En olmadık zamanda bile sözünü esirgemez. Fatih Erbakan ve miras hususunda da ilk çıkışı O yaptı. Ümmetin paraları deyiverdi.
Sonrası malum.
'YİK OLUR'u ile Genel Başkanlığa Prof.Dr. Mustafa KAMALAK uygun görüldü. Kongrede de bu resmileştirdi.
Fakat Sayın KAMALAK siyasi bir kimliği Milli Görüşün bugüne kadar olagelmiş etkin söylemlerinden uzak şekilde yapmayı tercih etti. Bu da Partide eleştirilere ger zaman zemin hazırladı. Karşıda her gün büyüyen ve her gün SP’den kopmalara sebep olan bir Erdoğan vardı. Kamalak’ın siyaseti ile SP’yi götürmenin zorluğu neticede hem fikir olundu.
Partiye daha sert muhalefet edebilecek, söylemleri ile AK Parti’de etkin! muhalefet edebilecek birine ihtiyaç vardı.
Çok fazla seçenek var gibi görünse de aslında hic de fazla değildi. Bu görevi yapsa yapsa eski Sivas Belediye Başkanı Temel Karamollaoğlu yapardı.
Yani Oğuzhan Asiltürk'ün aynı zamanda dünürü.
YİK Oğuzhan Beyin bu görüşünü benimsedi ve Temel Bey isminde anlaşıldı.
**
Seçimler seçimler…
Fakat AK Parti'nin özellikle atmış olduğu bazı adımlar sayesinde inanan kesimlerin teveccühünü her geçen gün artırıyor, SP ise hiçbir varlık gösteremiyordu. IHL, başörtüsü, kamuda sakal, başörtülü memur vs.
Temel Beyin liderliğindeki SP ise AK Parti ile bırakın birlikte olmayı, aynı cümle içinde bile anılma taraftarı değildi. Bu sebepledir ki; CHP liderliğindeki Millet İttifakının ortağı oldu.
Verilen 2 milletvekilinin biri ilk aylarda partiden ayrıldı gitti.
SP’nin CHP listesinden milletvekili çıkarması, bir çok yerde belediye seçimlerinde CHP'yi açık veya kerhen desteklemesi, İmamoğlu’nun kazanması için İstanbul’da verilen çabalar, partinin hatiplerinin alenen "AK Parti'yi İstanbul'da biz kaybettirdik.." demesi, parti içinde kardeşlere karşı duyulan bu kin ve öfkenin dozunu çoktan aştığı itirazlarının yüksek perdeden de dinlendirilmesine vesile olmaya başladı.
SP kadroları yıllardan beri hep dışarıda kalmışlardı. AK Parti'yi destekleyen en uç partiler bile... diye başlayan itirazlara Milli Görüşün yaşayan Lideri Oğuzhan Asiltürk’ü de rahatsız etmeye başladı. Neden Milli Görüş kadroları da devlette olmasındı ki? Daha doğrusu, aynı evin evlatlarına verilmesi gereken destekten artık neden kaçılsındı ki?
Asiltürk tabanın sesine kulak verdi.
Hem de Genel Başkan ve Dünüre rağmen.
Çünkü bu bir dava meselesi idi. Söz konusu dava ise akrabalık dahi dinlenmez idi.
Öyle de yaptı.
3 ay içinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile iki defa görüştü. Bu elbette sarsılmaz AK Parti ve Recep Tayyip Erdoğan karşıtı SP kanadında deprem etkisi yaptı.
Herhangi bir konferansta veya toplantıda dahi ismi genel başkandan evvel sunulan Oğuzhan Asiltürk, YIK Başkanı sıfatı ile ACİLEN Kongre talebinde bulundu.
Temel Bey tarafı şimdilik bu çağrıya itiraz etmeye devam ediyorlar.
Ama Milli Görüş geleneğini bilenlerin bildiği birşey vardır; araya AK SAÇLILAR, büyükler girer ve ortak bir yol elbet bulunur. Amma 3 ay, amma 6 ay sonra. Ama bu kongre illaki yapılır.
Safların her gün daha da netleştiği 2023 seçimlerine dakikalar kala Cumhurbaşkanımızın yaptığı bu hamle son derece mühimdi. AK Parti'nin bir oyu dahi görmezden gelme lüksü asla yoktur zira. Aynı şekilde SP'li kardeşlerimizin de sabrı..
İnancım odur ki, 2023 seçimlerine SP’nin Cumhur ittifakı ile girmesinden ziyade, yıllardan beri AK Parti kadrolarından edilen şikayetlerin azalacağı, daha da ciddi şekilde oluşacağı, bunun da özellikle küskünler ve millet nezdinde çok olumlu bir havaya sebep olacağıdır.
Siyasette 24 saat çok uzun bir zamandır.
Aynı siyasette 2023 ise çok kısa bir zaman.
Selam ve Dua ile.