İstanbul 23 Nisan'da Sallandı: Kandilli ’den Kritik deprem raporu
Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü, İstanbul’da yaşanan son depreme ilişkin kapsamlı bir değerlendirme raporu yayımladı.
Raporda, depremin ardından bölgedeki sismik aktivitenin dikkat çekici bir şekilde arttığı ve şimdiye kadar toplamda 445 artçı depremin kaydedildiği bildirildi.
Elde edilen verilere göre, bu artçı sarsıntılar 15 ila 20 kilometre genişliğinde sınırlı bir alan içerisinde yoğunlaşarak belirgin bir odaklanma gösterdi.
Depremin Ana Özellikleri
İstanbul'u etkileyen depremin büyüklüğü ve derinliği, ilk belirlemelere göre bölgesel sismik riskin yeniden değerlendirilmesine neden oldu.
Kandilli Rasathanesi'nin ölçümlerine göre, depremin odak derinliği orta seviyelerde bulunuyor. Uzmanlar, bu tür depremlerin, sığ depremlere göre daha geniş bir alanda hissedilmesine rağmen, yüzeyde yarattığı yıkıcı etkilerin daha sınırlı olabileceğini belirtiyor. Ancak, yapısal olarak zayıf binaların risk altında olduğu da vurgulandı.
445 Artçı Sarsıntı Kaydedildi
Deprem sonrasında başlayan artçı aktivitenin büyüklükleri genel olarak 1.5 ile 4.0 arasında değişiyor. Bu sarsıntılar arasında zaman zaman halkın da hissedebildiği daha güçlü artçılar meydana geldi.
Kandilli Rasathanesi, 445 artçı depremin detaylı analizini yaparak, bunların çoğunlukla ana şokun meydana geldiği fay zonuna yakın bölgelerde yoğunlaştığını açıkladı.
Raporda, bu tür yoğun artçı dizilerinin büyük depremler sonrasında olağan olduğu ve fay üzerindeki stres dağılımının zamanla dengelenmeye çalıştığı ifade edildi.
Artçıların Coğrafi Dağılımı
Araştırmacılar, artçı depremlerin özellikle belirli bir bölgeye sıkıştığına dikkat çekti. Bu bölgenin 15 ila 20 kilometre genişliğinde, İstanbul’un belirli yerleşim alanlarına yakın bir fay segmenti boyunca uzandığı belirlendi.
Raporda, bu yoğunlaşmanın, fay hattındaki kırılmanın ve stres transferinin mekânsal sınırlarını gösterdiği belirtildi.
Ayrıca, artçıların çoğunluğunun deniz tabanı altında gerçekleştiği, bazılarının ise kara üzerinde hissedildiği vurgulandı.
Sismik Aktivitenin Geleceği
Uzmanlar, mevcut veriler ışığında önümüzdeki haftalarda da artçı sarsıntıların devam edebileceğini öngörüyor.
Deprem sonrasında oluşan gerilimlerin tamamen boşalması zaman alabiliyor ve bu süreçte hissedilebilir büyüklükte artçı depremler yaşanabiliyor.
Kandilli Rasathanesi, vatandaşların bu süreçte sakin olmaları ve yetkililerin yönlendirmelerine dikkatle uymaları gerektiğini vurguladı.
Özellikle hasar görmüş binalardan uzak durulması, bu tür artçı sarsıntılar sırasında yaşanabilecek can kayıplarının önüne geçilmesi açısından büyük önem taşıyor.
Yapısal Dayanıklılık ve Riskler
Raporda ayrıca İstanbul’daki mevcut yapı stokunun durumu da değerlendirildi. Birçok binanın depreme dayanıklılık açısından yeterli standartları karşılamadığı ve bu nedenle küçük ya da orta şiddetteki artçı depremlerde bile risk teşkil edebileceği belirtildi.
Deprem riski altındaki bölgelerde, özellikle de ağır hasar almış binalarda yaşayan vatandaşlara tahliye çağrısı yapıldı.
Uzmanlar, depreme karşı hazırlıklı olmanın yalnızca büyük depremler için değil, artçı sarsıntılar için de yaşamsal önemde olduğuna dikkat çekti.
Deprem Sonrası İlk Müdahale
İstanbul’daki yerel yönetimler ve ilgili kurumlar, depremin ardından hızlı bir şekilde kriz yönetimi planlarını devreye soktu.
Hasar tespit çalışmaları başlatıldı, riskli binalar tespit edilerek tahliye işlemleri gerçekleştirildi. Kandilli Rasathanesi ise deprem verilerini anlık olarak güncelleyerek kamuoyuyla paylaştı.
Yapılan açıklamada, bu tür doğal afetlerde doğru bilgi akışının sağlanmasının ve kamuoyunun doğru yönlendirilmesinin büyük önem taşıdığı ifade edildi.
Eğitim ve Bilinçlendirme Çalışmaları
Kandilli Rasathanesi'nin raporunda, depreme karşı bilinçlendirme ve eğitim çalışmalarının artırılması gerektiği de vurgulandı.
Deprem sonrasında yaşanan panik durumlarının, doğru davranış modelleri geliştirilmediği sürece daha ciddi sonuçlar doğurabileceği belirtildi.
Halkın, depremler sırasında ve sonrasında nasıl hareket etmeleri gerektiği konusunda daha fazla eğitim alması gerektiği kaydedildi.
Ayrıca, acil durum çantalarının hazırlanması, toplanma alanlarının belirlenmesi ve aile içi acil durum planlarının oluşturulması gibi önlemlerin, olası riskleri azaltmada hayati rol oynadığına dikkat çekildi.
Bilimsel İzleme ve Analiz
Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü, bölgedeki sismik aktiviteyi sürekli izlemeye devam ediyor.
Gelişmiş sismograf ağları ve yer tabanlı izleme sistemleri sayesinde, İstanbul çevresindeki yer hareketleri anlık olarak kaydediliyor ve analiz ediliyor.
Bu sayede, olası bir artçı depremin ya da yeni bir ana şokun belirtileri erken aşamada tespit edilebiliyor. Bilim insanları, elde edilen verilerin hem mevcut risklerin değerlendirilmesi hem de gelecekteki olası senaryoların öngörülmesi açısından son derece kıymetli olduğunu vurguladı.
Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi'nin yayımladığı bu detaylı rapor, İstanbul’da yaşanan depremin ardından ortaya çıkan sismik aktivitenin boyutunu ve doğasını açıkça ortaya koyuyor.
445 artçı sarsıntının dar bir alanda toplanması, depremin belirli bir fay segmenti üzerinde meydana geldiğini ve bölgesel stresin burada yoğunlaştığını gösteriyor.
Uzmanlar, vatandaşların yetkililerden gelecek resmi açıklamalara kulak vermesi, hasarlı binalardan uzak durması ve acil durum hazırlıklarını gözden geçirmesi gerektiğini bir kez daha hatırlattı.
İstanbul gibi yoğun nüfuslu bir megakentte deprem riskiyle yaşamanın kaçınılmaz bir gerçek olduğu ve bu gerçekle baş edebilmenin en etkili yolunun bilimsel bilgiye dayalı önlemler almak olduğu vurgulandı.
Depremle yaşamayı öğrenmek ve buna uygun şekilde hazırlıklı olmak, şehirdeki herkes için bir zorunluluk haline gelmiş durumda.
İstanbul, 23 Nisan tarihinde şiddetli bir depremle sarsıldı. Marmara Denizi'nde meydana gelen ve büyüklüğü 6.2 olarak ölçülen bu deprem, geniş bir bölgede hissedildi.
Depremin ardından Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü, "Marmara Denizi Depremi Bilgilendirme Notu" başlığı altında ayrıntılı bir değerlendirme raporu yayımladı.
Ana Deprem ve Sonrasında Yaşananlar
Raporda belirtilene göre, 23 Nisan'da meydana gelen ana deprem sonrasında bölgede oldukça yoğun artçı sarsıntılar kaydedildi. 26 Nisan itibarıyla toplam 445 artçı depremin meydana geldiği tespit edildi.
Bu artçı sarsıntılar arasında, büyüklüğü 5.2 olan iki ana artçı depremin özellikle dikkat çektiği vurgulandı. Bu iki artçı, bölgede hissedilen sarsıntının etkisini zaman zaman artırdı ve halk arasında tedirginliğe yol açtı.
Depremin Etkilediği Alan ve Sismik Aktivitenin Dağılımı
Yayımlanan raporda, artçı depremlerin büyük ölçüde Orta Marmara ve Kumburgaz segmentleri arasında, yaklaşık 15 ila 20 kilometrelik bir alanda yoğunlaştığı ifade edildi.
Deprem, Marmara Bölgesi'nin genelinde ve çevre illerde de kuvvetli bir şekilde hissedildi. Kandilli Rasathanesi'nin verilerine göre, merkez üssünde ölçülen aletsel şiddet değeri MMI skalasında 8 olarak kaydedildi.
Yerleşim yerlerinde ise bu değer, 5'e (V) kadar ulaştı. Bu durum, depremin oldukça geniş bir alanda güçlü bir şekilde algılandığını ortaya koydu.
Yapısal Etkiler ve İvme Kayıtlarının İncelenmesi
Kandilli Rasathanesi'nin hazırladığı bilgilendirme notunda, yapıların maruz kaldığı sismik yükler de detaylı bir şekilde değerlendirildi.
Deprem sırasında kaydedilen ivme verileri incelendiğinde, oluşan spektral ivmenin, yapı tasarımında esas alınan standart spektrum değerlerinin oldukça altında kaldığı tespit edildi.
Bu durum, depremin bazı yerlerde şiddetli hissedilmesine rağmen, yapıların büyük ölçüde tasarım sınırlarının altında sismik kuvvetlere maruz kaldığına işaret etti. Dolayısıyla ciddi yapısal hasarların görece sınırlı kaldığı düşünülebilir.
Tsunami Uyarısı ve Sürecin Yönetimi
Depremin ardından deniz seviyesi değişimlerinin gözlenmesi üzerine Kandilli Rasathanesi tarafından hızlı bir şekilde tsunami değerlendirmesi yapıldı.
Depremin üzerinden altı dakika geçtikten sonra, AFAD başta olmak üzere Türkiye'deki ve bölgedeki üye ülkelere tsunami uyarı mesajları iletildi.
Aletsel gözlemler neticesinde, tsunami tehlikesinin gerçekten oluştuğu doğrulandı. Ancak yapılan sürekli ölçümler ve analizler sonucunda, 16:53 itibarıyla tsunami riskinin ortadan kalktığı tespit edildi ve ilgili makamlara bu duruma ilişkin "tehlike geçmiştir" mesajı gönderildi.
Bundan Sonra Ne Beklenmeli?
Kandilli Rasathanesi raporunda, artçı sarsıntıların bir süre daha devam edeceği öngörüsünde bulundu. Deprem sonrası süreçte, sismik aktivitenin azalarak sürmesi doğal bir süreç olarak değerlendirildi.
Bu nedenle, halkın özellikle riskli olduğu tespit edilen yapılardan uzak durmaları konusunda bir kez daha uyarıldı.
Riskli yapıların hasar görmemiş gibi görünseler bile, artçı sarsıntılarla birlikte yıkılma tehlikesi taşıyabileceği vurgulandı.
Uzmanlardan Tavsiyeler ve Dikkat Edilmesi Gerekenler
Uzmanlar, bu tür büyük depremlerden sonra yaşanabilecek artçı sarsıntıların, özellikle hasarlı yapılarda ciddi risk oluşturabileceğine dikkat çekiyor.
Bu bağlamda, vatandaşların hem kendi güvenliklerini sağlamak hem de kurtarma ekiplerinin işlerini kolaylaştırmak adına riskli binalara giriş yapmamaları gerektiği belirtiliyor.
Ayrıca, deprem sonrası süreçte resmi kurumlardan gelen bilgilendirmelere dikkat edilmesi ve olası yeni tahliyelere karşı hazırlıklı olunması gerektiği bildirildi.
Bölgesel Sismik Tehlike ve Gelecek Senaryoları
Marmara Denizi'nin sismik özellikleri göz önüne alındığında, bu bölgede geçmişte de birçok büyük depremin yaşandığı biliniyor.
Uzmanlar, bu depremin, Marmara'da beklenen daha büyük bir depremin öncüsü olup olmadığını değerlendirmek için henüz erken olduğunu belirtiyorlar.
Ancak bölgedeki mevcut fay hatlarının aktif olduğu ve potansiyel risklerin her zaman göz önünde bulundurulması gerektiği konusunda uyarıda bulunuyorlar. Bu nedenle, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde afetlere karşı hazırlıklı olmak büyük önem taşıyor.
23 Nisan 2025 tarihinde Marmara Denizi'nde meydana gelen 6.2 büyüklüğündeki deprem, İstanbul başta olmak üzere Marmara Bölgesi'nde yaşayan milyonlarca insanı derinden etkiledi.
Depremin ardından gelen artçı sarsıntılar, halkın tedirginliğini artırsa da, alınan hızlı önlemler ve yapılan doğru bilgilendirmeler sayesinde daha büyük bir felaketin önüne geçilmiş oldu.
Kandilli Rasathanesi'nin yayımladığı kapsamlı rapor, yaşanan depremin hem bilimsel hem de pratik yönlerini ortaya koyarken, aynı zamanda gelecekte karşılaşılabilecek benzer olaylar için önemli bir kaynak oluşturdu.
Deprem bilincinin artırılması, yapı stokunun güçlendirilmesi ve afet yönetimi konusunda alınacak önlemler, Marmara Bölgesi'nin gelecekte karşılaşabileceği daha büyük depremler karşısında dayanıklılığını artıracak temel unsurlar arasında yer alıyor.