23 Nisan'da İstanbul’u derinden sarsan 6.2 büyüklüğündeki depremin sadece binaları değil, adeta yer kabuğunu da konuşturduğu ortaya çıktı. Kocaeli Üniversitesi’nden Dr. Hamdullah Livaoğlu ve Doç. Dr. Erman Şentürk, Silivri açıklarında meydana gelen depremin sismik dalgalarını sese dönüştürdü. Ortaya çıkan ses kaydı, göreni değil bu kez "duyanı" dehşete düşürdü.

Bilim ürpertti: “Tiz bir uğultu, ardından tok bir patlama…”

Uzmanlar, depremin Doğu-Batı bileşenli ivme verilerini analiz ederek, sarsıntıyı işitilebilir frekanslara çevirdi. Dr. Livaoğlu ve Doç. Dr. Şentürk, bu sesi şöyle tanımladı:

“Ses, tiz ve sakin bir uğultuyla başlıyor. Ardından gelen tok bir ses, yer altındaki devasa enerjinin boşalım anını simgeliyor. Bu, yer kürenin acı bir iç çekişi gibi yankılanıyor…”

Depremin sesi mi olur? Evet, işte böyle olur...

Sismologlara göre bu tür ses analizleri bilimsel olarak "titreşim frekanslarının ses dalgalarına dönüştürülmesi" yöntemiyle yapılıyor. Bu yöntem, sismik dalgaların görselleştirilmesinin ötesinde artık “işitilebilmesini” de mümkün kılıyor. Yani deprem yalnızca hissedilmiyor, artık duyuluyor.

AFAD: Artçılar sürüyor

AFAD, ana sarsıntının ardından Marmara Denizi’nde 4.9 büyüklüğünde bir artçı deprem daha yaşandığını açıkladı. Bölgedeki vatandaşlar ise hâlâ tedirgin, uzmanlar ise kulak kesilmemizi istiyor: “Yer kabuğu hâlâ konuşuyor…”

İstanbul’u sallayan o an artık sadece hafızalarda değil, kulaklarımızda da çınlıyor! "Depremin sesi olmaz" diyenlere işte bilimden tokat gibi yanıt…