İyi niyet

Çok geriye gitmeyeceğim.

İsrail büyükelçisi görüşmek istedi. Bir kaç gün sonra (24.01.1993) katledildi. Kim?... Uğur Mumcu... İyi niyetli o dönem ki iktidarımız olayı çöz(e)medi.

Mart 1995’te Irak’ın kuzeyinde ki terör yuvalarına operasyon yapacağımız zaman dönemin ABD Dışişleri Bakan Yardımcı bizi tehdit etti/uyardı; “...Önümüz de ki günlerde terör olaylarında artma ihtimali var. Yapacağınız harekatta dikkatli olmanızı tavsiye ederim”. Adamın ne kadar öngörü/bilgi sahibi olduğunu şöyle düşünün, uyarısından sonra PKK 18 askeri şehit ederken, Hatay’da 9 madenci, Van’da ise 7’si kadın ve çocuk 12 kişiyi katletti. Ufak tefeği saymıyoruz bile. Buna rağmen iyi niyetli o dönem ki iktidarımız bu zat’a nerden biliyordun diye sor(a)madı.

Yine aynı yıl (1995) içinde Amerikan Yönetimi Kudüs’e büyükelçilik açma kararı aldı. Ancak iyi niyetli o dönem ki iktidarımız hayırdır, ne iş d(iy)emedi.

Tek amaçları Gazze’ye insani yardım malzemesi götürmek olan ve Uluslararası sularda İsrail askerlerince basılarak 10 sivilin katledildiği (31.5.2010) Mavi Marmara olayından sonra bu dönemki iyi niyetli hükümetimiz, hesap sormadığı gibi şehit başı 2 milyondan dolar tazminatta anlaşıp, konuyu yine iyi niyet çerçevesinde kapatmıştır.

Görünen o ki Yeni Türkiye projesinde kelle başı tarife yükselmiştir. Çünkü daha önceki hükümetlerimiz daha az paraya hatta bazen “Üzgünüz” cümlesine bile razı oluyorlardı (Sadece bu bile Cumhurbaşkanımızın liderliğinin sorgulanmaması gerektiğine dair en önemli emaredir).

İsrail de “bu kadar iyi niyetli olmanız yetmez askerlerimize dava açmayacağınıza dair garanti verin” demiş, bizimkiler de o kadarcık iyi niyeti esirgememişlerdir.

Örnek çokta uzatmağa gerek yok... Trump başa geldi, bombayı döşedi... Şimdi kırk akıllı bir araya geldi çözüm arıyor. Peki niye yazdım ben bunu?

Hiç zevzeklik olsun diye. Zaten ben canım sıkılınca öyle yazarım sağdan soldan.

İdam sehpasında Temel’e sormuşlar; “Son sözün nedir” diye... “Bu da bana ders olsun” demiş...

Ne demiştik, iyi niyet dimi... Kuzey Kore liderine (Kim Jong-un) ABD’nin Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıma kararı sorulduğunda ki cevabı çok ilginç; “İsrail diye bir devlet var mı ki başkenti Kudüs olsun”... Peki Amerika’nın buna cevabı ne? ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson nükleer silahlanma mevzunda epeydir savaş tamtamları çaldıkları Kuzey Kore’ye zeytin dalı uzatarak “Ön koşulsuz görüşmeğe hazırız” dedi. Biz ne yapmıştık bu Kuzey Kore’ye? ABD’nin yanında savaş açmıştık. Meşhur Kore Muharebesi...

Malum İsrail 1948’de korsan devletini oldu bittiyle kurulduğunda 1948, 56 ve 67 yıllarında Araplar hep, İsrail tek savaştılar ama ellerine yüzlerine bulaştırdılar. Hatta İsrail bu savaşlardan her birinden sonra toprak gaspını arttırdı. Neyse gerçek veya iddia bir gün Araplar bakıyor ki böyle toplanıp İsrail’i dövemiyorlar, ABD ve Avrupa’da zaten İsrail’den taraf. Gidiyorlar Çin’e Mao’yu ziyarete... Yeşil çay içip, çubukla pirinç ayıklama derken Mao soruyor Araplara “Ne derdiniz var” diye...

Başımız İsraillilerle dertte, bir anda ortaya çıktılar, kaç yıldır bize (Araplara) nefes aldırmıyorlar...

Bu İsrailliler aşağı yukarı kaç kişi?

İki bilemedin, iki buçuk milyon...

Hangi otelde kalıyorlar!...*  

Gelelim sadede... Dün İslam İşbirliği Teşkilatı toplandı. Suudi Arabistan ve Mısır liderleri gelmedi ama Venezuella’dan Sosyalist lider Maduro bile geldi, düşünün artık durumu. Zaten Suudi Arabistan Müftüsü ve Ulema Heyeti Başkanı Abdülaziz Al-i Şeyh verdiği fetva ile iyi niyeti bir adım öteye götürdü; “İsrail ile savaşmak caiz değildir, Hizbullah’a karşı ise İsrail’le işbirliği yapılabilir” diyerek nasıl bir sevgi pıtırcığı olduğunu gösterdi.

Velhasılı İslam İşbirliği Teşkilatının olağanüstü toplantısından çıkan, olağan sonuç “Doğu Kudüs Filistin’in Başkentidir”.

İyi niyetliler işte. Hepsini istemiyorlar, yarısına razılar ama ABD ve İsrail çok kötü niyetli, paylaşmayı bilmiyorlar.

Bunun birde Çin – İsviçre fıkrası şekline ki versiyonu mevcuttur.

Önceki ve Sonraki Yazılar