Düşünün ki bir insan, masumane bir şekilde konuşmak için parka davet ediliyor, ama bu davet onun son nefesini verdiği korkunç bir trajediye dönüşüyor. İddialar öyle çarpıcı ki, insanın tüyleri diken diken oluyor: Hasan Hüseyin Osmanoğlu, 34 yaşında, üç çocuk babası, sakin bir fırıncı, ağabeyiyle birlikte Ahmet Lütfü Arat Bulvarı’ndaki bir parka H.Ş. adlı gizemli şahsı arayıp çağırıyor. Ama bu buluşma, kimsenin hayal bile edemeyeceği bir felakete sahne oluyor!

Parkta başlayan masum bir konuşma, birdenbire alevleniyor ve tartışma kontrolden çıkıyor. Sebep mi? Henüz kimse bilmiyor, ama olanlar insanın kanını donduracak cinsten! H.Ş., yanında taşıdığı tabancayı çekiyor ve gözünü bile kırpmadan Hasan Hüseyin Osmanoğlu’na tam üç el ateş ediyor. Kurşunlar, zavallı adamın göğsüne saplanıyor; her bir mermi, hayatını bir adım daha karanlığa sürüklüyor. Osmanoğlu yere yığılırken, katil zanlısı H.Ş. hiçbir şey olmamış gibi olay yerinden kaçıyor. Bu nasıl bir vicdansızlık, bu nasıl bir vahşet!

Çevreden yükselen çaresiz feryatlar üzerine sağlık ekipleri ve polis hemen bölgeye koşuyor. Göğsünden ağır yaralanan Hasan Hüseyin Osmanoğlu, ambulansla apar topar Başiskele’deki özel bir hastaneye yetiştiriliyor. Doktorlar, bu korkunç kaderi tersine çevirmek için ellerinden geleni yapıyor, ama nafile! Osmanoğlu’nun kalbi, o ölümcül yaralara daha fazla dayanamıyor ve tüm çabalara rağmen hayatını kaybediyor. Geride gözü yaşlı bir eş, üç yetim çocuk ve şok içinde bir aile bırakıyor.

Bu arada, katil zanlısı H.Ş. hâlâ ortalarda yok! Polis, bu kan donduran cinayeti işleyen şahsı yakalamak için seferber olmuş durumda. İlçede fırıncılık yaparak geçimini sağlayan, herkesin sevdiği, sakin bir hayat süren Hasan Hüseyin Osmanoğlu’nun cenazesi ise yürekleri dağlayarak memleketi Trabzon’a gönderildi. Orada, sevenlerinin gözyaşları arasında toprağa verilecek. Bir parkta başlayan masum bir buluşma, nasıl oldu da böylesine tarifsiz bir acıya dönüştü? Bu soru, herkesin aklını kemiriyor!