15 Temmuz’un en kritik ismi Adil Öksüz’se onu ‘kaçıranlar’ neden korunuyor?

ZİHNİ ÇAKIR

15 Temmuz gecesi 250 şehit ile 2000’i aşkın gazinin yanında milletin iradesine de kasteden FETÖ’nün kanlı darbe ve işgal girişiminin üzerinden neredeyse bir yıl geçti. O gecenin en kritik isminin, darbenin ana kumanda merkezlerinden biri olan Akıncı Üssü’nde yakalanan ve Kara Kuvvetleri İmamı olduğu noktasında herkesin fikir birliği ettiği Adil Öksüz’ün “organize” bir ihanetle firar ettiği şüphe götürmez bir gerçek. Bu nedenle, Öksüz’ün serbest bırakılması kararı veren yargı mensupları adli ve idari kovuşturmaya tabi tutuldu. Her ne kadar son karar mercii hakimler olsa da Öksüz’ün serbest bırakılması ve kaçması sürecinde kolluk gücünün ve kamuda etkili kişilerin rolü olduğu şüphesiyle bir soruşturma başlatılmıştı. İşte o soruşturma tamamlandı ve iddianamesi Cuma günü Ankara 23. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildi.

 

Toplam 28 şüpheli için hazırlanan iddianame ile birlikte ortaya çıkan kimi gerçekler, çok kişi için sürpriz olsa da süreci başından bu yana takip eden şahsım ve AVAZTÜRK ekibi için hiç de sürpriz değil. Hep uyardık, Adil Öksüz’ün, 15 Temmuz’un en kritik olduğu fikri devlette bir ortak kanaat haline gelmişse o süreçte dahli olduğundan şüphelenilen kamu görevlilerinin görevlerinde kalmasının handikap olduğunu ifade ettik.

 

FETÖ ve bu örgütle irtibat ve iltisakı olanlar konusunda yaptığımız haberler ve kaleme aldığımız yazılara açılan sayısını unuttuğumuz soruşturmalara bir yenisini daha eklememek için isimleri belki açık açık yazamadık ama anlaması ve anlayıp gereğini yapması gerekenlerin anlayacağı dilden yazdık gördüklerimizi ve bildiklerimizi. Ne var ki muhataplar bildik duvar pozisyonunun bir adım ötesine geçemedi ve iddianame ile birlikte büyük SKANDAL da ortaya çıktı.

 

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Soruşturma Bürosu’nun 2017/48645 numaralı soruşturmaya binaen hazırladığı 2017/3779 numaralı iddianamede, 13'ü asker, 14'ü Emniyet Genel Müdürlüğü personeli ve biri Başbakanlık müşaviri 28 şüpheli hakkında yurt dışına çıkış yasağı ve adli kontrol tedbirinin uygulandığı belirtildi. 28 şüpheliye yöneltilen ortak suçlama ise; Görevi Kötüye Kullanma, Suç Delillerini Yok Etme, Gizleme veya Değiştirme, Suçluyu Kayırma…

 

İddianamede yer alan şüphelilerden Başbakanlık Müşaviri Ali İhsan Sarıkoca için şu ifadeler dikkat çekici: “Ali İhsan Sarıkoca’nın, Emniyet ya da Jandarmada kolluk olarak görevli olmamasına rağmen Kışla Jandarma Karakoluna gelip Adil ÖKSÜZ ile görüştüğü, Adil ÖKSÜZ ile görüştükten sonra Adil ÖKSÜZ'ün FETÖ'nün imamı olduğunu öğrendiği, görevi ve yetkisi olmadığı halde Kışla Jandarma Karakoluna gelerek Adil ÖKSÜZ ile görüşmeler yaptığı ve bu konuda Adil ÖKSÜZ'ün Kışla Jandarma Karakolundan İl Emniyet Müdürlüğüne getirilmesini sağlamayan Serter KOÇAK ile çok sayıda telefonda görüşmeler yaptığı…”

 

İddianameye göre; HTS kayıtlarıyla da suçu sabit bulunan Başbakanlık Müşaviri Ali İhsan Sarıkoca, Adil Öksüz’ün serbest bırakılmasından firarına kadar her aşamada var ama kimse bu isimle ilgili tatmin edici bir işlem yapmıyor. Üstelik Sarıkoca, bir dönem BİMER’in de başında bulunmuş.

 

Başbakanlık kaynaklarım, Sarıkoca’nın, şüphelilerden Serter Koçak ile ilk telefon görüşmesine yaptığı sırada yanında Başbakanlık Müsteşar Yardımcılarından, Bülent Arınç’ın da prensi olarak bilinen bir ismin olduğunu iddia etse de bu yönde somut bir delile ulaşamadım ancak araştırılması kaçınılmaz bir iddia bu.

 

Her biri ayrı öneme sahip 28 şüpheliden Ankara Organize Suçlarla Mücadele’de 3. Sınıf Emniyet Müdürü olan Alp Arslan ile ilgili iddianamede yer alan ifadeler de büyük bir SKANDALI ortaya çıkardı. Hakkında adli kontrol ve yurt dışı çıkış yasağı konularak görevine devam ettirilen ve onlarca FETÖ operasyonunda görev alan Alp Arslan’ın, Adil Öksüz’ün FETÖ İmamı olduğunu bildiği halde sakladığı ve tutuklanmasını engellediğinden şüpheleniliyor. Savcılık iddianamesinde bu yönde kullanılan ifade aynen şöyle: “şüpheli Alp ARSLAN'ın bu bilgiyi yani Adil ÖKSÜZ'ün FETÖ'nün imamı olduğu bilgisini üst amirlerine, İl Emniyet Müdürü ya da İl Valisi'ne veya İl Emniyet Müdürlüğü'nün adli birimine, Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'ne yahut Cumhuriyet Başsavcılığı'na iletmediği…”

 

Peki Emniyet ve İçişleri Bakanlığı, FETÖ operasyonlarının en önemli birimlerinden birinde müdür olan Alp Arslan’a yöneltilen bu suçlamadan iddianame ile birlikte mi haberdar oldu? Elbette hayır… Bu suçlamanın, soruşturma aşamasında da somut bulgulara dayandığını, bu nedenle de hakkında yurt dışı çıkış yasağı ve adli kontrol tedbiri kararı alındığını biz bile biliyorduk.

 

Öyleyse 15 Temmuz’un en kritik ismi olan ve ihanetin ana kumanda merkezlerinden birinde (Akıncı Üssü) yakalanan Adil Öksüz’ün serbest bırakılmasına ve kaçışına fırsat verilmesi sürecinin en önemli şüphelilerinden biri, FETÖ operasyonlarının en kritik biriminde görevine neden devam ettirildi?

 

İşte cevap bekleyen en önemli sorulardan biri bu? Tıpkı Başbakanlık Müşaviri olarak kollukta hiçbir görevi olmamasına karşın Akıncı Üssü’ne gidip Adil Öksüzle görüştüğü, Öksüz’ün kaçışında ihmal ya da kastı olduğundan şüphelenilen isimlerle “hayatın olağan akışına aykırı” sayıda görüşmeler yaptığı HTS kayıtlarıyla ortaya çıkan biri için tatmin edici bir işlem yapılmaması gibi…

 

FETÖ operasyonlarının ve 15 Temmuz kanlı darbe ve işgal girişiminin içten ve dıştan manpüle edilmek istendiği bir dönemde, ihanetin en kritik isminin kaçış SKANDALINDA dahli olduğundan şüphelenilenlerin korunup kollanması en az içten ve dıştan süreci manipüle etmek isteyenler kadar büyük bir ihanettir.

 

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’dan Emniyet Genel Müdürü Selami Altınok’a ve Ankara İl Emniyet Müdürü Mahmut Karaaslan’a herkes bu skandala dair kamuoyunu tatmin edici bir açıklama yapmakla mükelleftir.

 

Aynı şekilde Başbakanlık Müşaviri Ali İhsan Sarıkoca’nın Akıncı Üssü’ne gidişinden diğer şüphelilerle yaptığı görüşmelerin HTS kayıtlarıyla somutlaşmasına karşın korunup kollanmasının gerekçesini, Başbakan Binali Yıldırım ve Başbakanlık Müsteşarlığı dahil tüm sorumlular kamuoyuna açıklamalıdır.

 

Belki biraz sert olacak lakin; ortada bu fotoğraf varken, bütün bu sorular cevap bulmadığı, makul açıklamalar yapılmadığı sürece, FETÖ ile mücadele iradesi kamuoyunda sorgulanır, bu yönde siyasi irade ve üst bürokrasinin samimiyeti inandırıcılığını kaybeder. Söylemler, 250 şehit ve 2000 gazinin kanı üzerinden siyasi rant devşirme eyleminin de bir adım ötesine de geçmez.