Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın AK Parti Genel Başkanlığı’na yeniden seçildiği 21 Mayıs 2017’de yapılan Olağanüstü Kongre öncesi, AK Parti teşkilatlarına dair eleştirileri gündeme getirdiğimizde, partinin Teşkilatlardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Ataş bizleri kastederek aynen şu ifadeleri kullanmıştı: “…bir takım gazeteci kılıklı, bir takım sosyal medyada bu teşkilatı karalamaya yönelik, bu topluluğu karalamaya yönelik asla emek sarf etmemiş, asla ter dökmemiş, bu partiyi dışarıdan yönetmeye kalkan bir takım müptezeller…”
Ataş’ın 7 Mayıs 2017 günü AK Parti Ankara İl Başkanlığının düzenlediği, “Genişletilmiş İl Danışma Meclisi Toplantısı”nda sarf ettiği bu zehir zemberek sözlerin muhataplarının, ne partiyi “dışardan dizayn etmek” ne de “içerden zayıflatmak” gibi bir niyeti vardı.
Eleştirilerin temel odağı, 16 Nisan referandumunun 15 Büyükşehir’in kaybedildiği Büyükşehir ve illerin kahir ekseriyetinde de oy erimesinin yaşandığı eleştirilmeye mahkum kıl payı sonucuydu. Bu sonuçta, MHP dahil “EVET bloğu”nun bileşenlerini ayırdığınızda, AK Parti’nin 2019 yerel ve milletvekili seçimlerinde yüzde 40’ı bile zor görecek, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ise ikinci tura kalmaya yetebilecek bir oy payı olduğu aşikardı. Üstelik Türkiye’nin dört bir yanından AK Parti teşkilatlarının referandum yerine yaklaşan olağan il, ilçe ve belde kongrelerine odaklandığı yönünde çığlıklar yükseliyordu.
Sağduyulu her kalem, parti ve partinin mücadelesi için hiçbir menfaat gözetmeden işini evini ve çocuklarını ihmal eden bu kitlelerin çığlığına sağır kalamaz, kendi gördüğü aksaklıklar ve yanlışlıklar karşısında üç maymunu oynayamazdı. Hele ülkenin kaderinin AK Parti ve lideri Recep Tayyip Erdoğan ile birleştiğinin genel kabul gördüğü bir süreçte bu parti teşkilatlarının ülkenin beka sorunu haline gelen FETÖcülerin uyuyan hücre barınağına dönüşmesine göz yummak sessiz kalmak kulak tıkamak siyasi görüşü ne olursa olsun eli kalem tutan dili kelam eden herkes için gaflet ve delalet değil düpedüz ihanet olurdu.
Bu kaygılar eşliğinde gösterdiğimiz refleks ve yönelttiğimiz eleştirileri, partiyi “dışardan dizayn etmek” ve “içerden zayıflatmak” olarak gören muhtemeldir ki ortaya konulan haklı eleştirileri Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’a aktarırken de bu absürt söylemlerle kamufle etmeyi başaran AK Parti Teşkilatlardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Ataş, tamamen iyi niyet temelindeki eleştirilerimize yönelik öfke patlamasını da şu cümlelerle ortaya koyuyordu: “Bilesiniz ki AK Parti'yi bugüne kadar dışarıdan zayıflatamayanlar şimdi içeriden bir takım fitne odaklarıyla çürütmeye çalışmaktadırlar buna asla fırsat vermeyeceğiz, birbirimize daha çok kenetleneceğiz. Bu fitneleri, dedikoduları çıkaranların aramızdan ayıklamak suretiyle geleceğe hep birlikte yürüyeceğiz…”
Ataş bu süreçte kimleri ayıkladı, AK Partiye gönülden bağlı olanların gönüllerini nasıl ayıklamayı planlıyordu bir fikrim yok lakin bu konuşmadan sadece 14 gün sonra yapılan AK Parti 3. Olağanüstü Kongresi’nde, 16 Nisan’da sıkı bir EVET karşıtı olan, o günlerde hakkında FETÖ soruşturması sürdüğü tarafımdan belgeleriyle paylaşıldığı halde 20 Mayıs günü AK Parti’ye üyelik kaydı yapılan Bülent Karakuş, Mustafa Ataş’ın da olduğu bir ekipçe hazırlanan AK Parti MKYK listesine giriyordu. Karakuş’un listede olduğunu görünce, Ataş’ın, bizlerin de bulunduğu ‘kesimleri’ ayıkladıktan sonra “hep birlikte yürüyeceğiz” vurgusunu hatırlayıp ürpermedim değil…
Nihayet uzun tartışmalar ve AK Parti’ye çıkarsız bağlı tabanın infiali eşliğinde, 21 Mayıs’tan sadece 8 gün sonra 29 Mayıs 2017 günü Muğla Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Bülent Karakuş ile ilgili yürütülen FETÖ soruşturması “3 savcının imzasıyla” düşüyor ve etik olarak istifası beklenen Karakuş AK’lanıyordu.
Peki ya diğerleri… Sayın Ataş’ın “hep birlikte yürüyecekleri”?..
Galiba onlardan biri de geçtiğimiz günlerde AK Parti Aziziye İlçe Başkanlığı’na atanan Selim Alak’tı.
AK Parti ve Erdoğan’ı kökten tasfiye etmeyi planlayan FETÖ’nün yargı darbesi olan 17/25’e hunharca destek veren Alak, Mustafa Ataş’ın “birlikte yürümek” için atadığı bir isimdi. Zira her yerde olduğu gibi bu atama sürecinde de tabanın talep ve itirazları yerine milletvekilleri ve Genel Merkez iradesi belirleyici olmuştu.
Konuyu sosyal medyaya taşıyınca, Ataş tarafından “partiyi dışardan dizayn etmek” ve “içerden zayıflatmak” olarak nitelendirilen tabanın çığlığı bir kez daha ayyuka çıkıyordu. İstisnasız Türkiye’nin her noktasından Selim Alak’ı mumla aratacak teşkilat yöneticilerinin sosyal medya paylaşımları ve ikili görüşmelerde sarf ettikleri sözler dökülüyordu kıyasla. Bir çoğu, bu tipleri bizzat Mustafa Ataş’a aktarmak istediklerinde “fitnecilikle, bozgunculukla” suçlandıklarını, anlayamadıkları bir kibirle adeta kapı dışarı edildiklerini de not düşüyorlardı.
Muhtemelen kimi için de tıpkı benim de dehşet içinde işittiğim “tövbekar olmuş” cevabı verilmişti.
Mesela yaşadığım yer olan Pursaklar’da AK Parti Gençlik Kolları yönetiminde görevlendirilen M.U, 2015 yılında yaptığı paylaşımlarda, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti iktidarını “şehitlerin katili” olmakla suçlamış, Erdoğan’ın “silahları betona gömeceğiz” açıklamalarına cevaben, “lan kansız daha düne kadar o teröristleri ülkeye davul zurnayla sokan sensin” şeklinde ifadelerle kin kusmuştu. Bu konuyu ortaya çıkardığımızda ise AK Parti Ankara İl Başkanı M. Nedim Yamalı ve Mustafa Ataş, bu ifadeleri kullanan kişinin “tövbekar” olduğunu öne sürüp, görevden kalması yönünde irade ortaya koymuşlardı. (Aldığım bilgilere göre bu şahıs halen AK Parti Pursaklar İlçe Gençlik Kolları yönetimindeki görevini sürdürdüğünü de not düşeyim.)
Yine aynı ilçede, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 17/25’ten sonra avaz avaz bağırmasına, FETÖ kolejlerinde çocuk okutmanın ihanet olacağını her fırsatta dile getirmesine çilekeş tabanın ayyuka çıkan itirazlarına karşın, 15 Temmuz’a kadar çocuklarını ve yeğenlerini FETÖ kolejinde okutmak marifetiyle örgütü dolaylı yollarla finanse edenler AK Parti Yönetiminde görev yapmaya devam ediyor, çocuklarını bizzat FETÖ kolejine gönderen Teşkilat Başkanı 16 Nisan Referandumunda SKM Başkanlığına seçiliyordu.
24 Mayıs 2017 günü ise AK Parti Pursaklar İlçe Başkanı Mehmet Kabasakaloğlu ByLock kullandığı gerekçesiyle sabah saat 5 sularında düzenlenen operasyonla, aralarında Ankara Büyükşehir Belediyesi çalışanlarının da bulunduğu 78 kişi ile birlikte gözaltına alınıyordu. Adli terimle “FETÖ şüphelisi” olan ilçe başkanının görevden alınacağı düşünülürken, İl Başkanı M. Nedim Yamalı’nın günü Ankara adliyesinde geçirdiği söylentileri eşliğinde akşam saatlerinde Adli Kontrol Şartıyla serbest kalıyordu. Serbest kaldıktan sonra partinin ilçe teşkilatında yapılan toplantıda, serbest bırakılmasında Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in çabalarıyla Ankara Milletvekili Emrullah İşler’in destekleri aktarılıyordu toplantıya katılanlara.
İl Başkanı Yamalı, bu söylemleri doğrularcasına ertesi gün Keçiören’de düzenlenen bir programda Kabasakaloğlu’nu yanına alarak ona “gövde gösterisi” yaptırıyordu adeta.
Sadece Ankara veya Pursaklar değil, Türkiye’nin dört bir yanında benzer şeyler yaşanıyordu. Mesela AK Parti Adana İl Başkanı Avukat Fikret Yeni’nin “FETÖ ile ilişkisi olduğu iddiaları” Adana Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturmalarda kayıtlara geçiriliyordu. AK Parti Teşkilatlardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Ataş, somut olgularla yargı tutanaklarına geçen bu iddialar ve yukarıda verdiğim çoğaltılabilir örneklere kulak verip gereğini yapmak yerine, bunları dile getiren tabanın çilekeş mensuplarıyla kamuoyuna taşıyan bizleri fitneci ilan ederek “ayıklamaya” enerji harcayor, Mehmet Kabasakaloğlu, Fikret Yeni gibileri de “birlikte yürümek” için koruyup kolluyordu.
Ve ilk defa dün, tabanın çığlığına kulak kabartıldı.
FETÖ’nün 17/25 yargı darbesi girişimine hunharca destek verdiği halde bütün itirazlara rağmen Erzurum/Aziziye İlçe Başkanlığına atanan Selim Alak’ın bu eylemlerinin kamuoyuna yansıması sonrası istifası alındı.
Olay kamuoyuna yansımasa muhtemelen bu kişi ilçede yapılacak olan Kongre sürecini domine edecekti. Tıpkı Adana’da Fikret Yeni, Pursaklar’da Mehmet Kabasakaloğlu, Erdemli’de Teşkilat Başkanı Ali Sapmazoğlu, Nazilli İlçe Yönetiminin ‘dokunulmazları’, Mezitli’nin Pensilvanya müdavimleri, Mersin’in FETÖsevicileri, İzmir’in ‘seçilmişleri’, Kütahya’nın ‘nemelazımcıları’ hülasa Türkiye’nin dört bir yanında AK Parti teşkilatlarını FETÖ’nün uyuyan hücre barınağına dönüştürenleri gibi…
Kongre süreci için belirlenecek yönetimlerde yer alacaklar için kimi kriterler ortaya atılsa bile FETÖ’nün en önemli özelliğinin her kılığa uyum sağlayabilmesi olduğu malum.
İçlerindeki kin ve öfkeyi AK Parti ve Erdoğan’a yönelik hunharca saldırıya dönüştürdükleri kılıkta bile FETÖcüleri görmekten aciz olduğu ortaya çıkan Mustafa Ataş’ın o kriterlere de “uyum sağlayacak” FETÖcüleri ‘ayıklamasını’ beklemek mümkün mü?
Teşkilatları FETÖ’nün uyuyan hücre barınağı haline getirenleri hiçbir beklenti olmadan gündeme getirdiği için bizleri, teşkilatlarda kümelenen FETÖcülere itiraz ettiği için de çıkarsız bir şekilde AK Parti’nin iktidar mücadelesine omuz veren çilekeş tabanı fitneci ilan edip ‘ayıklayacağını’ söylemiş, “birlikte yürümek” için de bunlardan yana irade kullandığı tek tek örneklerle ortaya çıkmış birinden bunu beklemek zannedersem deveye hendek atlatmak kadar zor…
Hele Aziziye’de ortaya çıkan skandalın tek karar vericisi iken olayı Selim Alak’ın istifasıyla örtmeye çalışıp kendi ve atama sürecinde dahli olanların sorumluluğunu yok sayabilen bir pişkinlikten söz ediyorsak, devenin hendek atlama olasılığı bile daha yüksektir..