Geride bıraktığımız hafta sonu AK Parti’nin yaklaşan il ve ilçe kongrelerinde yönetimleri belirleyecek delegelerin “seçimi” yapıldı. Seçim dediysem öyle partiye kayıtlı her üyenin sandık başına gidip özgür iradesiyle yaptığı bir seçim değil ha. Nerede ve kimlerce oluşturulduğu meçhul listeler için prosedür tamamlama işlemiydi.
Birileri listeler yazdı, ‘davet edilen’ üyeler de gidip o listeler için sandıkta oy kullandı.
Davet edilenler dedim zira; Türkiye’nin dört bir yanından irtibat kuran çıkarsız dava erleri, bir davetin bile çok görüldüğünü söylüyordu. Hatta öyle ki; kimi yerlerde partinin o il ya da ilçedeki Kurucu Başkanı ya da Kurucu Yönetim Kurulu Üyeleri bile davet edilmemişti. AK Parti Tüzüğü’nün “tabii delege” diye tanımladığı Belediye Meclis Üyelerinin bile davet edilmediği çokça il ve ilçe olduğu bilgisi bile geldi.
Ben bunlarda da değilim. Kim kimi davet etmiş, seçimler hangi koşullarda yapılmış bu partinin kendi iç sorunu. Muhtemelen bu tabloya imza atan teşkilatların mimarı olan AK Parti Teşkilat Başkanı Mustafa Ataş’ın bu soruna dair bir neşter planı vardır, yoksa da öyle umut etmekten başka yapacak bir şey yok. Ancak AK Parti’nin delege seçiminde, bu ülke için kaygısı olan herkesin ilgileneceği başka bir garabete işaret etmek istiyorum ben.
Malum 21 Mayıs kongresi ile partisinin başına yeniden geçen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “adeta bir metal yorgunluğu sezinliyorum” ifadeleriyle, AK Parti teşkilatlarında köklü bir değişimin sinyallerini vermişti. Haksız da değildi. Başta 15 Temmuz’a kadar FETÖ ile ilişki ve irtibatını kesmemiş İl İlçe Başkanları ve teşkilat mensupları ile FETÖ’nün kripto iletişim ağı ByLock kullandığı tespit edilen teşkilat yöneticilerinin olduğu yerde Erdoğan’ın kullandığı “yorgunluk” ifadesi bile yetersiz kalıyor adeta bir “çöküş” sezinleniyordu.
Haliyle Erdoğan’ın bu çıkışından sonra beklenen, teşkilatlardaki değişimin nasıl gerçekleştirileceğiydi.
Tabanın beklentisi, Erdoğan’ın işaret ettiği “metal yorgunluğuna düşmüş” teşkilat mensuplarının kendi iradeleri ile çekilmesi ve yaklaşan kongre sürecine dinamik, enerjik, Erdoğan’ın dikkat çektiği ve 2019’a taşıyacak heyecan ve enerjiye sahip, FETÖ başta olmak üzere terör örgütleriyle uzaktan yakından ilişkisi ve irtibatı olmamış kadrolarca hazırlanılmasıydı.
Ancak Erdoğan’ın o açıklamasından bugüne bu yönde adım atan tek bir kişi olmadı. Hatta değişim arzusunu karşılayacak kongre hazırlıklarını FETÖ ile ilişkisi olan, savcılık soruşturmalarında ilişkileri açık bir şekilde tespit edilen, örgütün iletişim ağı olan ByLock’tan gözaltına alınanlarla yürüttü parti. Tabii delegeler dışındaki kongre delegelerini bile bunlarla belirledi. Dahası FETÖ ile ilişki ve irtibatı somut olan teşkilat yöneticileri, tüzük gereği kongrelerde oy kullanacak delege sayıldı tüzük gereği.
Mesela Adana Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen kimi soruşturmalarda FETö irtibatına atıf yapılan AK Parti Adana İl Başkanı Fikret Yeni, AK Partinin değişim kongresinde delege olarak tercih yapacak. ByLock kullandığı gerekçesiyle gözaltına alınıp birkaç saatlik yoğun çabalar sonrası serbest kalan AK Parti Pursaklar İlçe Başkanı Mehmet Kabasakaloğlu değişim kongresinde oy kullanmaya ehil sayıldı ve delege olarak tescillendi. Aynı şekilde, Erdoğan’ın çok net tavrına, “17/25’ten sonra çocuklarını FETÖ kolejlerinde okutanlar yeni yönetimlerde görevlendirilmesin” mealindeki mesajına karşın üstelik neredeyse 81 il ve bağlı ilçelerin tamamındaki çocuklarını 15 Temmuz’a kadar FETÖ kolejlerinde okutup 15 Temmuz sonrası kapatılınca mecburen bu okullardan alan teşkilat yöneticilerinin de delegeliği tescillendi. Aynı şekilde; kamu arazilerini FETÖ kolejlerine Parsel Parsel peşkeş çekenlerden 17/25 Aralık sonrası teröristbaşına kameralar önünde övgüler dizen belediye başkanlarına ve dahi örgütle 15 Temmuz’a kadar irtibatını sürdüren İl-İlçe belediye başkanları ve Meclis Üyelerine hepsini değişim kongrelerinde oy kullanan delege olarak göreceğiz.
Bu yönde sosyal medyada Türkiye’nin dört bir yanından gelen ortak kaygıyı mümkün mertebe paylaştım.
Belli ki ortaya çıkan bu garabet tablosu Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı da çileden çıkarmış. Bugün partisinin TBMM Grubunda konuşan Erdoğan, “kendi rızanızla istifa edin” demeye getirdi adeta. “Teşkilatlar belediyeler eğer bizim dava idrakiyle hareket etmiyorsa bize zarar verir” diyen Erdoğan, zarar veren teşkilat mensupları ve belediyelere de seslenerek, “…kusura bakmasınlar. Biz uyarmadan kendileri bu uyarıyı yapsınlar ve adım da atsınlar” dedi.
Daha ne desin bir insan. Adama olana laf bir kere söylenir.
Açık ve alenen, “FETÖ’ye bulaşmış olanlara, kamu kaynaklarını FETÖ’ye peşkeş çekenlere, 17/25 sonrası FETÖ ile ilişkisini kesemeyenlere, FETÖ ile ilişki ve irtibatı yargı dosyalarına girenlere, FETÖ’nün örgütsel iletişim ağı ByLock kullananlara” gereğini yapın diyor.
Gereğini yapın derken de mesela ByLocktan gözaltına alınanlara pişkin pişkin “cürümleri olan” belediye başkanları ya da milletvekilleri ile yeniden adaylık kulisi yapın demiyor herhalde…
Hep söyledim. Türkiye 2019 gibi en kritik sürece doğru gider ve toplumun kahir ekseriyeti FETÖ mücadelesine destek verirken, ByLockçuluğu deşifre olanlar, adli soruşturmalarda FETÖ’cülüğüne atıf yapılanlar, örgüte peşkeş çektiği parsellerin hesabını veremeyenler, 17/25 sonrası bile teröristbaşı için güzellemelerde bulunanlar eğer zerre miskal dava bilincine sahip olsaydı, davalarına zarar vermek uğruna koltuklarında oturmaya devam etmek yerine onur ve şerefleriyle istifayı seçerlerdi.
Tabi bu söylediğim oturduğu koltuğa itibar kazandıranlar için; oturduğu koltuktan yakasındaki rozetten itibar devşirenler için değil…