Srebrenitsa...
“2.Dünya Savaşı biteli 71 sene oldu. Bu süreçte Avrupa Birliği kuruldu, Almanya birleşti ve Sovyetler Birliği dağıldı. Ancak Avrupa içinde ki mücadele asıl şimdi yeniden başlıyor. Ortak ve sınırsız Avrupa hayaliyle ya da “Havucuyla” oyalanan Batılılar, aslında ne menem bir tuzağa düştüklerini yavaş yavaş anlıyorlar. Almanya’nın öncülüğünde ki Ari Irk, yüz yılların hayalini gerçekleştirerek Avrupa Krallığının yönetimini hem de üye ülkelerin büyük mutluluğuyla ele geçirdi.”
Ne zaman yazmışım bunu? 8 ocak 2017 AVAZTURK, “Avrupanın Alt Üst Savaşları”’nda... Aradan geçmiş iki ay ve sonuç ortada... Yazının devamın da Üst Avrupa ülkeleri arasında saydığım Hollanda, diplomatik bir skandala, sırf bir kaç gün sonraki seçimlerde ırkçı oyları toplayabilmek için Türkiye üzerinden imza atıyor şu saatlerde. Neden Türkiye? Çünkü şuanda İslam Coğrafyasında sesi en fazla duyulan ülke... Hollanda’da ki ırkçıların, islam karşıtı duygularını sandığa yansıtabilmek için girişilmiş korkunç bir provokasyondur bu. Ama şimdi biz bahane bulabiliriz bu duruma, hatta açıklama bile getirebiliriz. Çünkü karşımızda ki Hristiyan Faşistlerin sakalı, şalvarı ve dahası belirgin bir dini söylemleri yok. Çünkü biz kendi dinimizden bahsederken, onlar da aynı şeyi yapıyor, konuyu İslam karşıtlığı üzerinden bize okutuyorlar, Gamalı Haç saldırganlığını naifçe gizleyerek.
Yanılgı nerden başlıyor aslında ona değinmekte fayda var... Almanya ile başladı, onları yendik Avusturya çıktı ringe, devirdik sıra da Hollanda var sanıyoruz, ya! Çok yanılıyoruz. Bu aslında Gamalı Haç’ın bayrak yarışından ibaret. Onların Gamalı Haç bayrağını devredeceği ülkeler sıradayken bizim İslam bayrağını bu koşuda verebileceğimiz hiç kimse yok. İş bu sebepten ötürü onların ki bayrak yarışıyken bizimkisi Amok koşusu... Merak etmeyin bir kaç gün içinde nazik cümlelerle bize sempatik mesajlar gönderecekler Hollanda’dan, yanlış anlaşılmalar üzerine... Sonra bayrağı belki Danimarka devralacak, belki İsviçre... Bizde mutlu olacağız “Bak Merkel gibi pes ettiler” diye...
Oysaki sırayla geçiyorlar karşımıza, ve bu savaş İslam’ın doğuşuyla başladı, onların bakış açısına göre yıkılışına kadar da sürecek. ALLAH (cc) o günleri göstermesin ama bu hedefle bize karşı savaşıyorlar. Ha-a diyeceksiniz; “Dinimizi değiştirsek kurtarır mıyız”! Ön Asya’dan (Anadolu) da defolup giderseniz, belki.
Nerden mi geldik buraya! Türkiye Cumhuriyetinin bakanını ülkeye sokmayıp, Türk Elçiyi, elçilik binasına hapsederek bir de üstüne bütün bunlar yetmezmiş gibi oradaki yurttaşlarımızın üzerine atlı polisler süren, kadın çocuk demeden olası bir felaket kapı aralayan Hollanda’nın mevcut zihniyetini anlatırken geldik.
Peki nereye gideceğiz bu anlatımı sürdürürsek!
Bu gece Kadın ve çocukların üzerine atlı polisleriyle saldıran, aynı zamanda bir kadın olan Bakanı, polis zoruyla durduran Hollanda’nın bu ilk deneyimi değil elbette... Tarihin en acı günlerine gideceğiz şimdi de...
Temmuz 1995’te silahsız ve sivil –ki bunların önemli bir bölümü kadın ve çocuklardan oluşuyordu– Boşnakları korumakla görevliyken aradan çekilip, Radovan Karaciç’in (Nam-ı diğer Bosna Kasabı) Sırp birliğine teslim ederek on bine yakın insanın katledildiği, Srebrenitsa Katliamına göz yuman Birleşmiş Milletler Barış Gücü askerleri hangi ülkenindi!
Sorun ne bir bakanın Hollanda’da konuşmasının engellenmesi, ne de Geert Wilders soytarısının ırkçı feveranlarıdır ey yurttaş... Boşnak oldukları için değil, Müslüman oldukları için katledildiler. Çünkü aynı Sırplar her nedense Hırvatlara dokunmadılar bile...
Not: Peki binlerce müslümanın (Boşnak’ın) katliamından sorunmlu Karaciç savunmasında ne dedi; “Bana ceza değil ödül vermeniz gerekiyor”... Neyse ki bu talebi karşılıksız kalmadı ve kırk yıl hapisle sözüm ona cezalandırıldı... Yine sormadan edemeyeceğim; Sahi Karaciç, hangi ülkede kurulu mahkeme de yargılanmıştı!...