Anam Bacım Avradım

İNANÇ YILAN

Kadına karşı sosyal, psikolojik, cinsel, maddi ve manevi şiddeti anlatan Anam Bacım Avradım adlı tiyatro oyunumu yazalı 15 sene, sahneye konmasından bu güne de yaklaşık 8 sene geçti. Bu kadar zamandır sahne de olmasının (Son olarak Nilüfer Kent Konseyince sahnedeydi) sebebi nostaljik değil güncel olmasıdır. Akşamdan sabaha kadına karşı işlenen suçların vahşetini okuyor, izliyor, dinliyoruz...

Kimisi cezaevinden yazıyor “Yarım kalan işimi tamamlayacağım” diye tehdit dolu mektupları, kimisi önce tecavüz edip sonra pazarlıyor. Son örnek işte malumunuz iki yılda iki yüze yakın kişinin tecavüzüne uğrayan lise talebesi. Kendisine tecavüz eden kişi, iğrenç görüntülerin kaydıyla tehdit edip sapıklıktan pezevenkliğe geçiyor, kızcağızı kendi tabiri ile “amca” dediği adamlara satıyor. Dünyanın her yerinde kadına karşı saldırganlık mevcut da bizde ki gibi pazarlamaya merak yok.

Biraz kaba olduğunun farkındayım cümlelerin ama Sakarya’da ki olayın olduğu tarihte (2012) 12 yaşında olan Ö.C. isimli kız çocuğuna, ilk saldırıyı gerçekleştirip bunu defalarca sürdüren sanık Polis Müdürü N.Ş. serbest bırakılınca yurt dışına kaçıyor, bu durumu öğrenen 34 kişi daha, görüntülerle tehdit edip tecavüze devam ediyor. Sonuç mu? İşte burası korkunç... Sanıkların 28’i 18 yaşından küçük diye, diğerleri de haklarında yeterli delil yok denilerek tahliye ediliyor. Buraya kadarı bile mide bulandırıcı ama asıl utanç verici bölüm tamda cezaevi kapısında başlıyor. Aileler, biricik sapık evlatlarını/babalarını/kardeşlerini elli araçlık konvoylarla karşılayıp alkışlarla bağırlarına basıyorlar.

Olayın bütün suçu da yurt dışına kaçan polis müdürünün üstüne yıkılınca herkes evine huzur içinde dönüyor. Hatta “Hakim” denen utanmaz arlanmaz kişilik, bir de üstüne yaşları küçük diyerek sapıklar hakkında hükmün açıklanmasını erteliyor. Tecavüz sanığı polis müdürünün tutuksuz yargılaması ise zaten ayrı bir felaket.

Sonra dövünüp duruyoruz; “Vay efendim neden önü alınamıyor” diye...

Çünkü dünyanın hiç bir yerinde tecavüz suçunda hükmün açıklanmasını geri bırakacak hakimde olmaz, tecavüz zanlısını alkışlarla karşılayan ahlaksızlarda... Kısacası bizi gerçek dünyadan ayıran problemin kendisi değil, sonrası. Bizim için tecavüz edenin, gavatlığa terfisi kadar ahalinin durumu anlayışla karşılayıp, yetmezmiş gibi tebriğe yeltenmesidir sorunun ta kendisi...

Birde çok trajik bir tespit yapacağım ama mecburum; Artık eskisi gibi değil, kamuoyuna yansıyor ya da şikayetçi olunuyor diye yanlış bir algı var. Aksine mağdurun, mağduriyeti tamamen ortaya çıkınca haberimiz oluyor. Yani ya hamile kalıyor ya da artık herkes bir şekilde öğreniyor, ondan sonra hukuki süreç başlıyor, başladığını sanıyoruz belki de... Ne yazık, çok yazık ki mağdur kendini koruyamadığı gibi koruyacak kimseyi de –ki buna devlet de dahil– bulamıyor.

Anam Bacım Avradım demişken, oyunda tecavüz mağduru genç kız hamile kalınca Sapıkla evlendirilmeğe çalışılırken düğün salonunda annesiyle arasında şöyle dertleşiyorlardı;

 

( Sahnenin ortasında sandalyede oturan Anneyle gelin ve tam arkalarında ayakta duran Sağdıçla Damat sırayla kendi aralarında konuşur )

 

GELİN : ( Korkuyla ) Anne bu adam sapık!

ANNE : Meliha kızım saçmalama. Mahkemede öyleydi ama artık değil. Şimdi damat oldu.

GELİN : Anne mahkemede sapık, salonda damat olur mu? Sapık diyorum işte.

ANNE : Olur mu kızım öyle şey?! O senin kocan artık.

GELİN : Anne korkuyorum. Ne olur eve gidelim.

ANNE : Düğün bitsin gidersiniz kızım.

GELİN : Ben o sapıkla hiçbir yere gitmem. Sende gel benimle…

ANNE : Yavrucuğum yakında anne olacaksın konuştuğun şeye bak.

GELİN : Ben bu çocuğu da istemiyorum. Sapık babasını da.

ANNE : Kız, insan kocasına sapık der mi?

GELİN : Anne manyak mısın? Adamın bana yaptıklarından sonra ben nasıl ona kocacım derim.

ANNE : Niye diyemeyecekmişsin? Ben babana diyorum…          

GELİN : Babam sana tecavüz etti mi?

ANNE : O dostuna tutulana kadar evet. Hadi boş ver bunları da sahneye kocanın yanına çık. Bende sapığımın yani babanın yanına gideyim.  

...

Not : Usta Rejisör Erdal Gülver’e sonsuz teşekkür borçluyuz. İnatla ve her şeye rağmen yıllardır bu oyunu bir sandalye ve iki parça kostüm ile profesyonel veya amatör demeden her yerde sahnelemeye çalışarak farkındalık yaratmak için uğraşması takdire şayandır. Açıkçası onu her gördüğümde kendi adıma hayıflanırım, neden onun gibi bir mücadele azmim yok diye...