FETÖ’nün yargı ve emniyet içinde hala varlığını sürdüren hücreler marifetiyle 15 Temmuz öncesi ve 15 Temmuz’da örgüte karşı başarılı operasyonlara imza atan başta yargı ve emniyet mensupları olmak üzere milli isimlere yönelik kumpasları biliniyor. Geçtiğimiz günlerde Ankara’da yaşanan ve eski İstihbarat Müdürü Cihangir Ulusoy’un tutuklanmasına sebep olan süreç de bu kumpası andıran skandallarla dolu çıktı. 15 Temmuz öncesi ve 15 Temmuz’da FETÖ ile mücadelenin en başarılı isimlerinden biri olan, FETÖ’nün MİT Tırlarına baskın kumpasının jandarma ayağını çözerek kumpası açığa çıkaran Ulusoy’un, ismi FETÖ ile anılan ve bu yönde halen yargılamaları süren isimlerin kuşkulu halkasıyla hedef alındığı ortaya çıktı.
AVAZTÜRK’ün ulaştığı ayrıntılara göre; Cihangir Ulusoy’un tutuklanmasıyla sonuçlanan soruşturmada ifade veren isimlerin, 15 Temmuz hain darbe kalkışmasının önemli isimlerinden Adil Öksüz’ün kaçışında sorumlulukları olduğu gerekçesiyle halen Ankara Ağır Ceza’da yargılaması devam ediyor. Yine; Ulusoy’a isnat edilen suçlamaya dair daha önce açılan bir soruşturmada Kovuşturmaya Yer Olmadığı Kararı verilmiş, ancak tutuklandığı soruşturmada, kelime manevralarıyla farklı bir suç isnadı algısı oluşturulmaya çalışılmış.
TUTUKLAMAYA GEREKÇE OLARAK KATALOG SUÇ GEREKÇESİ YAZILMIŞ AMA SUÇLAMA KAPSAMINDA YOK
FETÖ’ye yönelik başarılı operasyonlarıyla tanınan Ankara eski İstihbarat Müdürü Cihangir Ulusoy’un tutuklanma sürecinin ilk çelişkilerinden birini, tutuklama gerekçesinde “katalog suç” vurgusu oluşturdu. Ulusoy’a isnat edilen suçlamaların “katalog suç” kapsamında yer almadığı ortaya çıktı. Tutuklama gerekçesindeki suçlamalar, TCK’nın 314/3 dalaletiyle 220/7 ve 204/2 maddeleri olmasına karşın, bu maddeler, tutuklamaya yönelik düzenlemeyi içeren CMK’nın 100’üncü maddesindeki katalog suçlar kapsamına girmediği belirtildi.
OLMAYAN RESMİ EVRAKTA SAHTECİLİKLE SUÇLANMIŞ
Skandal bir süreç sonrasında tutuklanan Ankara eski İstihbarat Müdürü Cihangir Ulusoy’a, TCK’nın 204/2 maddesi uyarınca, “kamu görevlisinin resmi evrakta sahtecilik” suçlaması yöneltilmesine karşın, ortada bir resmi evrak olmadığı, suç konusu sayılan istihbarı bilgi notu/raporun resmi evrak kabul edilmesinin, usul, yasa ve yüksek yargı içtihatlarına aykırı olduğu öğrenildi.
Soruşturma savcısı ve tutuklama kararı veren Sulh Ceza Hakimliğinin, istihbarat bilgi notlarının son kısmında yazan, “Bu bilgiler PVSK EK-7. Madde kapsamında istihbari mahiyette olup, hukuki delil niteliği taşımamaktadır. Bu nedenle yapılacak işlemlere bizzat gerekçe teşkil edemez” ibaresini görmezden geldiği, evrakta sahtecilik suçunun oluşması için söz konusu belgenin delil niteliğine haiz olması gerektiği yönündeki hukuki dayanağı da dikkate almadığı, her biri hukuki bir garabet olan bu silsile sonunda Ulusoy hakkında tutuklama kararı verildiği ortaya çıktı.
EVRAKI HAZIRLAYAN MEMURLAR ATLANIP SADECE ULUSOY SUÇLANMIŞ
Üzerinde sahtecilik işlemi yapıldığı yönünde suçlama bulunan istihbarı bilgi notu/raporun sıralı memurlarca hazırlanıp Cihangir Ulusoy’un imzasına sunulduğu, ancak evrakla ilgili sadece son imza sahibi Cihangir Ulusoy hakkında işlem yapılması, Ulusoy’a yönelik tutuklama kararının bir başka skandal boyutu olarak ortaya çıktı. Ulusoy’un avukatı Nihat Parlak’ın, tutukluluğa yönelik yaptığı ve 5. Sulh Ceza Hakimliği tarafından kabul edilen itiraz dilekçesinde, bu durumu, “…Kaldı ki söz konusu evrak görevli polis memuru tarafından hazırlanıp paraflanır, devamla kısım amiri, büro amiri, şube müdür yardımcısı ve son olarak şube müdürü parafları alınır. Parafsız sureti talep eden birime gönderilir. Paraflı sureti ise her yılın sonunda imha edilir. (EK-5 Ankara Valiliği Emniyet Müdürlüğü’nün 30.06.2016 tarih ve 618433 sayılı tamimi) Söz konusu evrak memur tarafından hazırlanarak imzalanmış, yukarıda belirttiğimiz sıra ile paraflanarak arşivlenmiş, parafsız hali ile de talep eden birime gönderilmiştir. Az önce suçun sübuta ermeyeceğini açıklamıştık ancak kabul manasına gelmemek kaydı ile bir an için evrakın sahte olduğunu düşünecek olursak, sahte resmi evrakı düzenlemek şeklinde ki seçimlik hakla bu suçun işlenebileceği karşısında tüm imza ve paraf sahiplerinin de aynı suçlama ile karşı karşıya kalmaları gerekmektedir. Kaldı ki müvekkilin şube müdürü olarak görevi hazırlayıcı değil, son paraf mercii olduğunu , o zaman ki çalışma koşulları altında 10.000’lerce evrakın hazırlandığını varsayar isek son tahlilde de 668 sayılı KHK’nın 37. Maddesi kapsamında cezai bir sorumluluğunun da olamayacağı çok açıktır. Dilekçemizin ileride ki maddelerinde bu evrakı hazırlayanlar, benzeri şekilde hazırlayanalar, sebepleri gibi hususları detaylıca açıklayacağız, memurun resmi evrakta suçunun somut olay yönünden sübutunun mümkün olamayacağı, ortada bir resmi evrakın dahi olmadığı çok açık ve nettir. Bu şekli ile sevk maddelerinden ilki olan TCK’nun 204/2 maddesi yönünden tutuklamanın usul ve yasaya aykırı olduğu çok açıktır. Diğer taraftan yukarıda da belirttik, iş bu bilgi/istihbarat notları delil niteliğine haiz olmayıp, paraflı suretleri de imha ediliyor ise, ileri aşamada Sayın Savcılık evrak aslının iğfal kabiliyetine haiz olup olmadığı hususunu da nasıl belirleyeceğini endişe ile takip etmekte ve merak ile beklemekteyiz” şeklinde ifade ettiği görüldü.
SAHTE İHBARCI KUMPASI MI?
Öte yandan, Ankara İstihbarat eski Müdürü Cihangir Ulusoy’un FETÖ iddiasıyla suçlanmasına gerekçe gösterilen NATEK isimli firma ile ilgili yaşanan süreç de FETÖ’nün geçmişte kullandığı kumpas yöntemlerini aratmadı.
Ulusoy’un “FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olmamakla beraber yardım etmekle” suçlanmasına ve bu gerekçeyle tutuklanmasına karşın, NATEK firmasının FETÖ bağlantılı olduğu yönünde Mehmet Ertan ŞENYAYLA ismiyle bir ihbar yapıldığı, ihbarcı kimliği doğrulanmamasına karşın iddialara dair geçmişte Ankara Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü tarafından, NATEK firmasının adının geçtiği ve daha önce yürüttüğü bir soruşturmanın tespit edildiği, bu soruşturmanın da Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Memur Suçları Bürosu tarafından 2016/35598 soruşturma numarası ile yürütülen TKİ (Türkiye Kömür İşletmeleri) soruşturması olduğu, soruşturmada, 21 Haziran 2016 tarih ve 2016/53660 KARAR numarası ile “Kovuşturmaya Yer Olmadığına dair karar” verildiği, bu kararın da kesinleştiği öğrenildi. Ayrıca yine söz konusu firma ve sahipleri ile ilgili Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturmalar yapıldığı ve takipsizlik kararları verildiği de ortaya çıktı.
Ulusoy’un tutuklanmasına kadar giden soruşturma dosyasında, NATEK firması sahipleriyle görüşmelerinin yer aldığı iddiaları ve savcılık sorgusunda bu yönde sorular yöneltildiği görülürken, Ulusoy’un firma sahipleriyle tanışmasının 15 Temmuz gecesi FETÖ’cüler tarafından başından vurulan TEM Daire Başkanı Turgut Aslan vasıtasıyla gerçekleştiği, Aslan’ın oğlunun da sahte bir ihbarla FETÖ’cü ilan edilen firmada çalıştığı, yine soruşturma dosyasındaki HTS kayıtlarına dayanılarak yöneltilen bir başka görüşmenin de İstihbarat Dairesi eski Başkanı Engin Dinç’in referansı sonrasında gerçekleştiği ve görüşmelerin, firma sahiplerinin kendilerine bir FETÖ kumpası kurulmasından şüphelendikleri gerekçesiyle yapıldığı öğrenildi.
ULUSOY’A YÖNELTİLEN SUÇLAMANIN DAYANAĞI BİLGİ NOTU/RAPORU HAZIRLAYANLAR ADİL ÖKSÜZ’ÜN KAÇIŞINDAN YARGILANIYOR
Öte yandan, Ankara İstihbarat eski Müdürü Cihangir Ulusoy’un skandal bir şekilde tutuklanmasına gerekçe gösterilen bilgi notu/istihbarat raporunu hazırlayanların ve bu yönde ifade verenlerin 15 Temmuz’un en kritik isimlerinden Adil Öksüz’ün kaçışına dair davanın sanıkları olduğu da öğrenildi. Mahkeme tarafından kabul edilen ve yargılaması süren Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 2017/3779 sayılı iddianamesinde, Ulusoy’u suçlayan isimlerden Mehmet Akbaş’ın sanık olarak yargılandığı, yine Ulusoy’a yöneltilen suçlamalara dayanak gösterilen 11 Mart 2016 tarihli istihbarat bilgi notu/raporun ise o dönem İstihbarat Şube Müdürlüğüne vekaleten bakan Alp Arslan tarafından hazırlandığı, Alp Arslan’ın da Adil Öksüz’ün kaçması davasındaki sanıklar arasında olduğu buna rağmen bir çok sanık gibi Ankara İl Emniyet Müdürlüğündeki görevine devam ettiği ortaya çıktı. Ulusoy’un Avukatı Nihat Parlak’ın, tutukluluğa yaptığı itirazda bu konuya vurgu yaptığı ve bu kişilerin de dinlenmesi gerektiğini belirttiği görülürken, “Suçlamaya dayanak kabul edilen 11.03.2016 tarihli rapor müvekkilin görevde olmadığı dönemde sırası ile Dinçer Hancı (Memur), Ali İhsan Kaplan (Kısım Amiri), Mehmet Akbaş (Büro Amiri- Kendisi halen Adil Öksüz’ün Kaçırılması davasında Sanık Sıfatı ile Yargılanmaktadır) ve Alp Arslan (Şube Müdür Vekili-Kendisi halen Adil Öksüz’ün Kaçırılması davasında Sanık Sıfatı ile Yargılanmaktadır) parafları ile hazırlanmış olup, dikkat edilecek olursa yine İstihbarat Şube Müdürlüğü’ne yani kendi kendisine yazılmış bir rapordur. Bu raporun temeli ise Deniz Kuran isimli şahısın TEM şubeye verdiği ifadedir. Bu rapor birimler arası yazışmalarda kullanılan veya kullanılmaya esas teşkil eden bir rapor değildir. TEM şubenin yürüttüğü bir soruşturmadan ithal edilen rapordur. Diğer taraftan açık olduğu üzere rapor tarihi 11.03.2016’dır. Bu rapor olmasına rağmen, 21.03.2016 tarihinde Ankara Organize Şubeye gene bu 11.03.2016 tarihli raporu hazırlayan şahıslar tarafından gönderilmiş olan bilgi/istihbarat notu da, müvekkilin TEM Şubeye gönderdiği Bilgi/İstihbarat raporu ile aynı mahiyettedir. O zaman 21.03.2016 tarihli yazıya karşı bilgi notu gönderen şahıslar da çağrılıp sorgulansınlar. Sorgulansınlar ki neden kendi yazdıkları 11.03.2016 tarihli rapordaki bilgiler bu bilgi notunda yer almadığı sorulsun. İşin ironik kısmı ise müvekkilimize çıkardın, değiştirdin denilen bilgi notunu hazırlayan, yazan, imzalayan ve imzaya sunan kişiler yine bu aynı kişiler olup yukarıda da belirttiğimiz üzere Adil Öksüz’ün kaçırılması kumpası davasında yargılanan kişiler yine bu kişilerdir” ifadeleri dikkat çekti.
İŞTE İDDİANAMEDE DİKKAT ÇEKEN O DETAYLAR
17/25 Aralık öncesinden 15 Temmuz ve sonrasına kadar FETÖcülere yönelik tavrı bilinen ve örgütün çökertilmesi yönündeki mücadelede önemli operasyonlara imza atan Ankara İstihbarat Şube eski Müdürü Cihangir Ulusoy’un, FETÖ kumpaslarını hatırlatan bir süreç sonunda tutuklanmasına sebep olan soruşturma dosyasında beyanları ve imzaladıkları istihbarat bilgi notu/raporlar yer alan bazı şahıslarla ilgili Adil Öksüz’ün kaçışına dair Ankara 23. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın iddianamesinde yöneltilen suçlamalar dikkat çekti. İşte iddianamenin ilgili bölümünden dikkat çeken bir kısım:
“Şüpheli Mehmet AKBAŞ'ın eylemlerinin değerlendirilmesinde;
Şüpheli Mehmet AKBAŞ 15/07/2016 tarihinde Ankara İl Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürlüğünde Baş Komiser olarak görev yaptığı,
Şüphelilerden Serter KOÇAK'ın Adil ÖKSÜZ'ün FETÖ'nün mahrem imamı olduğunu öğrendikten sonra bu bilgiyi üst amiri olan Gökhan YÜCEL'e ilettiği, Gökhan YÜCEL'in bu bilgiyi öğrendikten sonra, Adil ÖKSÜZ'ün FETÖ'nün mahrem imamı olduğu konusunu 16/07/2016 tarihinde Ankara İl Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürü olan Alp ARSLAN'a ilettiği, ayrıca yine Gökhan YÜCEL'in bu bilgileri FETÖ ile mücadele konusunda görevli başkomiser olan şüpheli Mehmet AKBAŞ'ı arayıp bilgilendirdiği. Bu şekilde Adil ÖKSÜZ'ün sorgusu için Cumhuriyet Başsavcılığına getirilmeden önce FETÖ'nün imamı olduğunun, darbeye teşebbüsten yakalanıp Kışla Jandarma Karakolunda bulunan darbeye teşebbüs eyleminin şüphelileriyle mülakat yapan Serter KOÇAK, Ömer DOĞAN ve Erhan CİHANGİR ile bu polis memurlarının amirleri pozisyonunda olan Gökhan YÜCEL, Mehmet AKBAŞ ve Alp ARSLAN tarafından öğrenildiği, ancak şüpheli Alp ARSLAN'ın bu bilgiyi yani Adil ÖKSÜZ'ün FETÖ'nün imamı olduğu bilgisini üst amirlerine, İl Emniyet Müdürü ya da İl Valisi'ne veya İl Emniyet Müdürlüğü'nün adli birimine, Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'ne yahut Cumhuriyet Başsavcılığı'na iletmediği. Her ne kadar Alp ARSLAN Adil ÖKSÜZ'ün FETÖ'nün imamı olduğu bilgisinin kendisine iletilmediğini ya da bu bilginin kendisine iletildiğini hatırlamadığını ifadesinde beyan etmiş ise de, Gökhan YÜCEL ve Mehmet AKBAŞ'ın Adil ÖKSÜZ'ün FETÖ'nün imamı olduğu konusunun Alp ARSLAN'a ilettiklerini beyan ettikleri, ayrıca 16/07/2016 tarihinde Alp ARSLAN, Gökhan YÜCEL ve Mehmet AKBAŞ'ın Ankara İl Emniyet Müdürlüğü binasının bahçesinde bir araya geldikleri, Adil ÖKSÜZ'ün FETÖ'nün imamı olduğu hususunda birlikte konuştukları ve sonuçta da Adil ÖKSÜZ'ün Ankara İl Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğüne nasıl olsa getirileceğini, getirildiğinde kendileri tarafından yeniden mülakata tabi tutacakları konusunda mutabakata vardıklarını, Mehmet AKBAŞ ve Gökhan YÜCEL'in ifadelerinde beyan ettikleri. Adil ÖKSÜZ'ün şüpheli Gökhan YÜCEL tarafından öğrenilmesine rağmen Gökhan YÜCEL'in durumu sadece Alp ARSLAN'a ilettiği ancak Adil ÖKSÜZ gibi çok önemli bir şüphelinin Kışla Jandarma Komutanlığından getirilip İl Emniyet Müdürlüğü TEM Şubeye getirilmesi konusunda herhangi bir çaba sarf etmediği, ayrıca İstihbarat Şubede çalışması nedeniyle Adil ÖKSÜZ'ün kim olduğunu çok iyi bilebilecek pozisyonda olduğu, amir pozisyonunda olması nedeniyle Adil ÖKSÜZ'ün İl Emniyet Müdürlüğüne getirilmesi için talimatlar vermediği gibi Adil ÖKSÜZ'ün kesin İl Emniyet Müdürlüğüne getirileceği konusunda kanaatle hareket ettikleri.
Şüpheli Mehmet AKBAŞ'ın Adil ÖKSÜZ gibi önemli darbeye teşebbüs eden şüpheli ile ilgili gerekli hassasiyeti göstermeyerek ve bununla ilgili delilleri hemen toparlayıp Adil ÖKSÜZ ile birlikte İl Emniyet Müdürlüğü TEM Şubeye getirilmesini sağlamayarak ve bu hususta üst amirleri ve Cumhuriyet Başsavcılığına bilgi vermeyerek üzerine atılı Görevi Kötüye Kullanma, Suç Delillerini Yok Etme, Gizleme veya Değiştirme ve Suçluyu Kayırma suçlarını işlediği anlaşıldığından şüphelinin eylemlerine uyan; TCK.md.257/1, TCK.md.53/1, TCK.md. 281/1, TCK.md.281/2, TCK.md.53/1, TCK.md.283/1, TCK.md.283/2, TCK.md.53. gereğince CEZALANDIRILMASINA karar verilmesi,
Kamu adına talep ve iddia olunur.”
DOSYAYI HAZIRLAYAN SAVCILIK VE MAHKEMEYE ÇIKARAN CEZAEVİNE TESLİM EDEN İSMİN İLGİNÇ BAĞLANTISI
Ankara İstihbarat eski Müdürü Cihangir Ulusoy’un tutuklanma sürecinin FETÖ’nün kullandığı bir kumpas yöntemi olduğu yönünde kuşkuları arttıran bu ayrıntılardan sonra, Ulusoy’un dosyasını hazırlayan, adliyeye çıkaran ve tutuklama kararını alıp Ulusoy’u Sincan Cezaevine teslim eden isim de şok etti.
FETÖ ile mücadelede önemli operasyonlara imza atan, 15 Temmuz gecesi görevli olmadığı halde Ankara İl Emniyet Müdürlüğüne gelerek FETÖ cuntasıyla göğüs göğüse savaşan ve burada Gazi olan Cihangir Ulusoy hakkında, Ankara İl Emniyet Müdürlüğü TEM şubede dosya hazırlayıp, onu Adliyeye götüren ve Sincan Cezaevine teslim eden polis memuru Mehmet Sağlam’ın, Bülent Arınç’a suikast kamuflajıyla gerçekleşen Kozmik Oda kumpasından, Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2017/499 ESAS sayılı dava dosyasının sanığı olarak yargılandığı ortaya çıktı.
AVAZTÜRK Özel