ARABACI; BEN SAĞDA İNEYİM

CEMAL DEMİRTAŞ

Ormanlarımız malesef cayır cayır yandı. Her nereye bakarsak bakalım alevler alevler....

Başta Orman teşkilatı olmak üzere, yangın bölgesinden olan olmayan, vatan derdi ile koşan gönüllü neferler. Gece gündüz demeden. Can Azerbaycan’ı burada ayrıca anmak boynumuzun borcu olsa gerek...

Benim memleketim Kavaklıdere.

Muğla’nın en küçük ilçesi. Kıyıda falan değil. Dağın başında. Her taraf yemyeşil ormanlarla kaplı. Kaplıydı. Maalesef 7-8 günde simsiyah oluverdi. 5 mahalle, tabiri caiz ise cehennemi yaşadı. Onbinlerce ağaç, binlerce hayvan yok oldu. Hamdolsun can kaybı olmadan atlatılmaya çalışıldı. Emeği geçen herkesten Allah bin kere razı olsun.

Pek bahsedilmedi tabi Kavaklıdere yangınlarından. Ne de olsa bir Marmaris, Manavgat, Milas değildi. Yanan orman büyüklüğü açısından belki ilk 3 içinde bir bölge olmasına rağmen. Turizm yoktu çünkü. Kimsenin villası falan da yok. Herhalde sebep bu olmalı.

Bodrum’da da yangınlar her yeri kül etti. Teşkilatlar, kurumlar, birlikler canhıraş şekilde çalıştılar... O bölgelerde en büyük sıkıntılardan biri ne biliyor musunuz aziz dostlar?

Yollar...

Yollar öyle kalabalık ki, sanki bölgede hiç yangın yok, her şey normalmiş gibi salına salına giden arabalar var ya... Kamyonlar, arazözler, kepçeler, su tankerleri geçecekmiş hiç. Yavaş yavaş yangın manzaralı yollarda gitmek nasıl bir duygu bilmiyorum. Öyle ineyim de bir hortumun ucundan ben de tutayım zaten aramayın. Bana ne ya, ben tatile geldim. Sanki benim bahçem mi yanıyor der gibi. Yansa da fark etmez, yenisini devlet nasıl olsa yapıyor. Gel gör ki en çok sesi çıkan da yine bunlar oluyor tabi.

Sosyal medyayı baştan hazırlıyorlar ki sonra "ben demiştim" demek için.

Başlıyorlar sağ elde puro, önünde duble viski, elinde iPhone "devlet nerede, uçak nerede" demeye. Bazıları sobeleniyor tabi. Canlı yayında bir tane helikopter gelmedi demeçlerini, arka fonda helikopter eşliğinde verdiler.

Yangın mahalline 4 dakika sonra ulaşan Yangın ekiplerini "devlet hala yok" dediler.

Yıllarca arpalık yapılan THK’nın paralarını nereye hortumladınız da cebinizde bu uçakların bakımını yapacak paranız bile kalmadı diyecekleri yerde, Devlet uçakları çalıştırmadı dediler. Sonra yandabin çarklı belediye başkanları ile THK’yı ziyaret ettiler. Ettiler de ne oldu? Uçması mümkün olmayan uçakları fiilen görmüş oldular.

Hep böyle. Fakat attıkları her yalan bir iz bırakıyor.

O pisliği, o yalanı illa delebiliyorsunuz ama ya izi?

Seçimler yaklaştıkça taktikler de hızlandı.

Bazen “insanın zıvanadan çıkası geliyor” derler ya aynen öyle diyeceğimiz haller ile karşılaşıyoruz.

Bir nevi söylem değiştirdiler.

Söze "ben hiç bir partiyi tutmuyorum" diyerek başlıyorlar.

Hele bir de "Reis için canımı veririm ama…" diye başlayan dokunmatikler türedi.

Ya "20 yıldan beri AKP'liyim (AKP bilerek yazıldı), 3 dönem teşkilatta çalıştım, ama hiç bir gerekçe göstermeden beni yönetime almadılar. Bu mu ahde vefa?" diyen, oturduğu koltuğu babadan miras sanan çalma, çakmalara ne demeli?

Şöyle de diyenler mesela;

İş güvenliği uzmanı şahıs anlatıyor; “…ben her gün canımı dişime takarak fabrikaları dolaşıyorum, bu yasanın faydalarını anlatıyorum, ama bir tek AK Partili gelip de sahada bu yasayı anlatmıyor. Bu kadar da olmaz..."

diyor.

İş güvenliği uzmanı. İşinin partililer tarafından yapılmamasının acısını! yaşıyor...

18 yaşında bir genç kız söze "ben kesinlikle parti tutmuyorum ama durumumuz çok kötü…” diye devam ediyor.

Aylık evlerine "sadece 11.500 TL" girdiğini ve bu kadarcık para ile 3 kişilik bir aile olarak tam 30 koca gün geçinmek için ne kadar zorlandıklarını, “bunun tek sorumlusunun AKP! Olduğunu”... biraz da ağlamaklı ses tonu ile anlatıyor.

Ne acı değil mi?

O 11.500 TL cik ile maalesef sadece taksitle Passat alabildiklerini, bir evlerinin bile olmadığını, kendisinin hala 3 ay önce aldığı ayakkabıyı giymek zorunda kaldığını, telefonunu bile değiştiremediğini… anlatıyor ağlamaklı ses tonu ile.

Dinleyenler tabii ki yoldaşlar olunca, ne kadar haklı olduğunu tasdik ediyorlar. İçlerinde CHP’nin ilçe başkanları da var, meclis üyeleri de. Hatta "ulul emre itaat farzdır" kuralını girdikleri ortaklıklar nedeni ile unutan Saadet Partililer bile var.

Yazık.

Peki biz ne yapıyoruz?

Sabahtan akşama kadar bu yalanların, iftiraların altına yorum yaparak vakit geçiriyoruz.

İktidar ne yapmış kimse bilmiyor zaten.

Kaç milyon ağaç, nereye ne zaman dikilmiş,

Kaç bin km yol yapılmış,

Kaç köprü,

Kaç fabrika…

Hep yuvarlama laflar. Elde kimsenin bir verisi yok. Neden yok? Çünkü gündem bile yapamıyoruz.

Bizim cenahın varsa yoksa tek derdi;

Faik Öztrak, Yılmaz Özdil, Mine Kırıkkanat, Özgür Özel, Engin Ozkoc’u meşhur etmek.

Herkes sabah erkenden kalkar kalmaz ne demiş diye bakıyor(uz). Onları meşhur etmekten başka işimiz yok ki icraat anlatalım....

Karşı tarafı zaten saymaya gerek yok herhalde.

Konya’nın merkezinde battım bittim edebiyatı yapan İP’li restaurantçının dudak ısırtan lüks yaşamını görmeyen kalmadı.

Ya torununa bir lolipop alamadığı için hüngür hüngür ağlayan nenenin, koşa koşa gidip viski şişesi ile yaptığı samba dansını?

IBB’nin trilyonluk YENI ŞEKİL SERMAYE hinliğini?

İP’li Il başkanının tiyatral yumruk sahnesini? Hem de kendi partilisi tarafından...

Halk TV’nin Assos da yaptığı kaçak lüks restaurantı, ya da kimlerin koşa koşa oraya gittiğini?

300 güne yakın zamandır tek kelime edilmeyen CHP parti içi taciz olayları?

Ya +1 adindaki TV için toplanan 40 trilyonun CHP genel merkezinde paylaşılmasını?

Adana’daki sahra hastanesi rezaletini?

10 büyükşehir belediye başkanının hazır olduğu kreş açılışını?

Bodrum Belediye başkan yardımcısının devlet arazisine kondurduğu kaçak malikaneye belediye tankerleri ile su taşıtmasını?

Her tarafı küllerle çevrili olan ve fakat bir OT’una bile zarar gelmeyen Manavgat Belediye başkanının YANMAYAN KONAĞI’nı?

Fatih Sultan Mehmed Han’ın Hazireti Humayununu ziyarete giden Ekrem İmamoğlu’nun ellerini kıçının üstünde birleştirerek yaptığı saygısızlığı?

Hepsi ve daha fazlası.. Ancak ne var ki maalesef yazdık bitti. Gündem bile değil. Çünkü biz hep savunma modundayız. Yalanlarına yetişmeye çalışırken hiçbir şey anlatamıyoruz.

Nasıl hipnotize ettilerse artık...

AK Parti çok güzel bir slogan üretmişti.

"ONLAR KONUŞUR AK PARTİ YAPAR"

Muhteşem bir slogan. Hala da öyle.

Fakat.

Sıkıntı tam da burada düğümleniyor sanki.

AK Parti yapıyor tamam. İktidarda olan AK Parti yapıyor. İktidar olan AK Parti sadece konuşuyor, hatta sadece bakıyor gibi.

İktidara getirdiğimiz AK Partiyi AK Partililer bir türlü savunamıyor.

İktidar olan AK Parti ile AK Partililer arasında bir kopukluk var.

Ya da iktidardaki AK Parti’nin icraatlarını bir türlü dillendiremeyen AK Partili olduğunu zanneden… Bizler yani.

Evvelden ;

Baş örtüsü, imam hatipler, sakal bıyık, ağır sanayi, Ayasofya, askeri okullar en büyük derdimiz diyenler, bugün dertlerini domuz eti, LGBT derneği, zinanın suç olmasına indirmiş durumdalar.

Sakın yanlış anlaşılmasın asla bu üç belayı savunduğumuz için değil, meseleyi onların nereden nereye getirdiklerini anlatmak için söylüyoruz. AK Parti’yi destekleyen biri olarak Cumhurbaşkanımızın da bu üç konudan benden bin kat daha muzdarip olduğunu da biliyorum. Derhal, ama, lakin, fakat bile demeden bu üç belanın da bertaraf edilmesi en büyük isteğimizdir de.

Ülkemizin başına 40 yıldan beri musallat olan terör belası, son iki yıl içerisindeki muazzam hamleler sayesinde sıfırlanma noktasına gelmiştir.

Bunda terör örgütü PKK ile gizliden ve fakat son derece etkili birliktelik içinde olan hain FETÖ’nün devlet ve askeriye içindeki eniklerinin temizlenmesi en önemli etken olmuştur. Diğer bir etken ise, peşin para ile satın aldığımız Yahudi Heron’un bakımı için bile en az bir yıl beklediğimiz günlere inat, kendi İHA ,SİHA’larımız ile dağları hainlere dar etmemiz gelmektedir.

Ne var ki bugün, bu hain terör örgütüne terör örgütü dahi diyemeyen bir muhalefet ile karşı karşıyayız. Aynı terör örgütünün maalesef Gazi Meclisimizdeki uzantıları ile kol kola yürüyenleri de görmekteyiz.

Daha bir kaç hafta evvel bir TV canlı yayınında Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’na sorulan, "Siz 2023 seçimlerinde, HDP’nin de içinde bulunduğu bir ittifaka EVET der misiniz?" sorusuna verdiği şu cevap:

".. bu konuları konuşmak için henüz erken.."

Manidar değil midir?

Ne zaman vereceksiniz bu cevabı?

40 bin şehidin kanı ellerinde olanlar ile tokalaşmak ağırınıza gitmiyor mu peki?

Ya 40 bin şehidin içindeki Saadet Partilileri?

Ticaret kişisel bir kurumdur.

Ticaret erbabı her zaman kar ile zararın bir arada olduğunu bilir. Bir çok sebepten dolayı maalesef ticari faaliyetini büyük zararlar ile hayal kırıklıkları ile sonlandıran insanlar her zaman vardı. Dün de vardı bugün de. Yıllık verilere herkes ulaşabilir. Sebepleri dahil. Ancak muhalefet batan, kepenk kapatan, iflas eden her ticari işletmenin faturasını iktidara keserken, bizler verileri, sebep ve sonuç paritelerini dahi bilmeden ya susuyor, ya da bunları diyenlere sadece yalan demeye çalışıyoruz. Bilmediğimiz gibi araştırmıyoruz da.

Muhalefet her gün "bu iktidar bir tek fabrika açtı mı" diye yeri göğü inletirken dahi duymadım, görmedim, bilmiyorum numarası yapıyoruz.

Peki ne zaman konuşacağız?

Ne zaman bu dava uğruna bedel ödemiş bir Lidere layık olduğumuzu cümle aleme ispat edeceğiz? 2023’te mi? Bıçak sırtı giden bir parametreye katkımız var mı?

Son iki yıl içinde tüm Türkiye’de temeli atılan, inşası devam eden, bir kısmı da açılan tam 5174 adet fabrika, tesis, işletme, imalathane, üretim tesisi var. Hepsinin isim isim listesi de var.

Peki kimin haberi var?

Bizim işimiz mi sanki ?

Her Allah’ın günü muhalefetin akıl almaz iftiralarına yetişmek , karşılık vermek için sarfedilen çabanın %100 muhalefete yaradığını artık görelim mi?

Sosyal Medyada muhalefeti bizler ne zaman kaale almaz, ne zaman onlara cevap yetiştirmeyi bırakır, icraatları, yapılanları ön plana çıkarmaya, devletimizi, Liderimizi ön plana çıkarmaya başlarsak, inanın o andan itibaren Ak Parti kazanmaya başlamış olacaktır.

Üç beş tag ile görevimizi yaptık edasi ile gerinmenin faydası bize değil onlara.

Hadi aklımızı bir kere daha çalıştıralım.

Muhalefete atılacak en büyük tokat onları dikkate almamak olacaktır.

Saha bomboş.

Sahaya inmediğimiz müddetçe muharebe kazanılmaz.

Kademe mensuplarının artık milletin baktığı pencereyi dikkatle almaları lazım.

Dün nasıl dünde kaldıysa, yarın baktığımızda bugün de dün olacaktır.

Selam ve Dua ile.