Avrupa Birliği (AB) Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini ile görüşmesi ve Türkiye-AB KİK Toplantısı’na katılmasının ardından Türkiye'nin AB Daimi Temsilciliği'nde basın toplantısı düzenledi.
KİK toplantılarına çok önem verdiklerini söyleyen Çelik, bunun Türkiye-AB arasındaki en uzun soluklu mekanizmalardan biri olduğunu ifade etti.
TÜRKİYE ÇÖZÜMDEN YANA
Çelik, KİK toplantısında Kıbrıs meselesini ele aldıklarını belirterek, "Kesin olarak Türkiye çözümden yana, Türk tarafı pozitif bir yaklaşım sergilemesine rağmen bu son çözüm fırsatı kaçırılmıştır. Bunda da Rum tarafının uzlaşmaz tutumu birinci derecede etkendir." değerlendirmesinde bulundu.
Son Kıbrıs görüşmelerinde de AB yetkililerinin gözlemci olarak bulunduğunu kaydeden Çelik, "Herkes objektif şekilde Türkiye'nin ne kadar hazır olduğunu, çözümden yana olduğunu ve pozitif bir yaklaşım sergilediğini gördü." diye konuştu.
Çelik, "Müzakerelerin en iyi aşamalarından bir tanesinde Rum kesiminin Enosis kararını gündeme getirmesi, Enosis kararıyla ilgili yaklaşım sergilemesi çözümle ilgili pozitif atmosferi zehirleyen en önemli etkenlerden bir tanesi olmuştur." dedi.
Göç meselesi hakkında AB Bakanı Çelik, şunları kaydetti:
"Türkiye'ye gönderilecek mali yardım konusunda maalesef çok zayıf bir ilerleme var. En son Cumhurbaşkanımızın, (AB Komisyonu Başkanı Jean-Claude) Juncker ile görüşmesinde bu bütün eldeki projelerin derli toplu olarak aktarılması ve Juncker’in bunları hızlandırmakla ilgili bir çaba içerisine gireceği şeklinde bir tablo ortaya çıkmıştı, bu projelerde aktarıldı. Tabii Türkiye’deki tabloyu en çarpıcı şekilde özetliyoruz. Yani Türkiye’de bir AB ülkesi olan Slovakya nüfusunun yarısı kadar mülteci var. Neredeyse bir İskandinav ülkesindeki toplam öğrenci sayısı kadar Suriyeli çocuk okuyor. Bunların yarıya yakını da henüz okul imkanlarından mahrum. 'Eğer Suriyeli çocukları okutamazsak, bunlara sağlıklı eğitim imkanları veremezsek bu çocukların peşinde DEAŞ gibi, El Kaide gibi terör örgütlerinin olduğunu unutmayalım' diyerekten bunun altını çiziyoruz."
AB SINIFTA KALDI
Katılım müzakereleri konusundaki ivmenin yeniden yakalanmasıyla ilgili muhataplarına gereken çağrıyı yaptıklarını anlatan Çelik, "Tabii bir gönüllü yerleştirme planı vardı, yani göç meselesi belli bir kontrol altına alındıktan sonra Avrupa’da belli ülkeler, belli kontenjanlar alacaktı. Bu konuda maalesef AB’yi oluşturan ülkelerin sınıfta kaldığını görüyoruz. 50 kişi için, 100 kişi için, 300 kişi için referandum yapmaktan bahseden ya da Avrupa Komisyonunda bu ülkeler arasında krizin ortaya çıkmasına sebep olan tartışmalar var. Bu çok büyük bir insani kriz ve bu insani kriz yakın zamanda bitmeyecek. Dolayısıyla Türkiye’nin bütün dünyanın vicdani yükünü tek başına, ahlaki yükünü, siyasi yükünü ve bu meselenin mali yükünü tek başına çeken ülke olarak bu konuda yükünün paylaşılması gerekiyor, bu yapılmıyor. Avrupa’nın belli ülkelerinin, belli sayıda mülteciyi alması gerekiyor, bu konudaki gönüllü yerleştirme planı da işlemiyor." değerlendirmesinde bulundu.
"Avrupa’nın içindeki kriz Türkiye meselesine yansıyor."
Bir gazetecinin AB-Türkiye ilişkilerinde yaşanan sorunlara ilişkin sorusu üzerine Çelik, Avrupa içerisinde çok büyük sıkıntılar ve tartışmalar olduğuna dikkati çekti.
Çelik, önemli Avrupa ülkelerinin seçim süreçleri geçirdiklerini ve büyük meselelerin üye ülkeler içerisinde iç politik bölünmeye yol açtığını belirterek, şu değerlendirmede bulundu:
"Yani göçmen meselesi öyle, terörle mücadele meselesi öyle. Bir bakıma iç siyasetteki denklemler bu ülkeleri kıpırdayamaz hale getirmiş durumda. Avrupa Birliği’nin kurulduğu günden bu tarafa kadar şunu söyleyebiliriz, en çok içe kapandığı dönemdir. Yani ilk defa krizleri fırsata çeviremiyor, krizleri daha çok orta sahada top çevirir gibi çeviriyor, içe kapanarak maalesef krizleri sadece erteleyerek çözmeye çalışıyor. Ama bunların hiçbiri çözülmüyor. Yani burada yapısal bir kriz var."
AB'nin yaşayabilmesi için reforma ihtiyacı olduğuna dikkati çeken Çelik, "Dolayısıyla Avrupa’nın içindeki kriz Türkiye meselesine yansıyor. Daha önce de ifade ettim, bu Türkiye-AB arasında bir kriz olmaktan ziyade Avrupa’nın iç krizinin Türkiye’ye yansımasıdır, Avrupa’nın iç krizinin göç meselesine yansımasıdır, Avrupa’nın iç krizinin bu insani yardım meselelerine yansımasıdır. Dolayısıyla bu bakımdan Avrupa genişleme perspektifini kaybettiği gibi aynı zamanda da tek başına karar alma, tek başına bir birlik gibi hareket edebilme refleksini de kaybediyor." ifadelerini kullandı.