Bahçeli: 'AK Parti ile birlikte yan yana mücadele edeceğiz'

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli partisinin grup toplantısında konuştu. Bahçeli, "Partimiz 7 Ağustos Yenikapı ruhu ve 16 Nisan halk oylaması şuurunun gereği olarak, Adalet ve Kalkınma Partisi’yle cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini 2019’da tesis etmek maks

Bahçeli'nin konuşmasından bazı satır başları:

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e yönelik artan ilgiden, sahiplenmeden ziyadesiyle mutluluk duyuyor. Bunun devamını temenni ediyorum.

Aziz Atatürk’ün siyaset üstü kalması samimi dileğimdir. Atatürk hiç kimsenin tekelinde değildir. Hele hele HDP – PKK ve FETÖ’nün yörüngesine giren CHP’nin Atatürk adını anmaya ne yüzü ne de hakkı kalmıştır.

Atatürk hiç kimsenin siyaset dövüşünün, sinir harbinin konusu olmayacaktır. Son zamanlarda herkes Atatürk demeye başlamış… Ne güzel işte. Bunu polemik malzemesi haline getirmek ahlaki mi?

Atatürk konusu abartılıyormuş. Yüzde 50+1 nelere kadirmiş. Bazıları şaşkınlık geçiriyor kelli felli kalem sahipleri şaşkınlık içindeymiş. Laf cambazlığını bırakınız, ipsiz sapsız değerlendirmeleri, uçuk kaçık beyanatları buruşturup atınız.

10 Kasım’da Anıtkabir dolmuş… Bunun ne mahsuru var?

 Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’dir. Milliyetçi kahramanlara şaşı bakanlar, küfredenler, kötü konuşanlar ya Trikopis torunları ya da haçlı tortularıdır.

Böyle gayri meşru torunlarda, tortulardan bir kez daha kurtuluşun müjdesi yakındır. Sayılı günler inşallah çabucak geçecektir. Atatürk tam bağımsızlıktır.

Atatürk ismini duyunca irkilen, zehir saçanlar varsın köhne yolculuklarına böyle devam etsinler. Varsın cehaletlerinin esiri olsunlar. Atalarımız ne güzel de söylemiş “Alim ile eyle ülfet, alırsın mertebe. Cahil ile etme sohbet, dönersin merkebe” Fazla söze gerek yoktur.


“BEYRUT İLE RİYAD ARASINDAKİ İLİŞKİLER SÜREKLİ GERİLİYOR”

Suudi Arabistan’da sular durulmuyor. Riyad ziyareti esnasında istifasını açıklayan Lübnan başbakanıyla ilgili belirsizlikler artıyor. Beyrut ile Riyad arasındaki ilişkiler sürekli geriliyor. Rehin mi, yoksa gönül rızasıyla mı Suudi Arabistan’da bulunduğu tam olarak anlaşılmıyor, açıklanamıyor. İsrail ile ilgili kuşkular, Suudi Arabistan’ı tümden kavramış, geniş çaplı operasyonlar, tutuklamalar, cinayetler, bölgesel projeler son günlerde herkesin gündemindedir.

“YAŞANANLAR, KÖRFEZ ÜLKELERİNİ DE TEHDİT ETMEKTEDİR”

Ilımlı İslam yorumundan, yolsuzluk suçlamasından dolayı prenslerin teker teker gözaltına alınıp, 10 yıldızlı bir otelde zorla tutulmalarına kadar yaşanan onca hadise Suudi Arabistan’ı tartışmaların odağına çekmiştir. Bu ülkede tansiyon oldukça yüksektir. Kıran kırana bir iktidar savaşı yaşanmaktadır. Tahta geçmesi beklenen 32 yaşındaki oğlunun saha temizliği yaptığı, engel çıkaracak ne kadar isim varsa susturmaya çalıştığı yoğun biçimde iddia edilmektedir. Yaşananlar, körfez ülkelerini de tehdit etmektedir.

“SUUDİ ARABİSTAN’IN KÜRESEL OYUNLARINA TEŞNE OLMASI HAKİKATEN DE ESEF VERİCİDİR”

Bizim ilgi alanımız kimin kral, kimin veliaht olacağı, kimin suçlu, kimlerin suçsuz yere tutulduğu değildir. Bunlar Suudi Arabistan’ın iç meselesidir. Ama inancımız, kutsal miraslarının bulunduğu Suudi Arabistan’ın küresel oyunlarına teşne olması hakikaten de esef vericidir. Bizim tarafımızdan yadırganmış, yanlış bulunmuştur. Gerçekte kimin galip geleceğini zaman gösterecektir. Taht ve taç kavgasına tutuşanlara hatırlanmasını istediğim gür bir seda vardır. Endülüslü mimarlar, İspanya’nın Granada şehrindeki Elhamra sarayını 250 yılda tamamlamıştır. Endülüs düşse de Elhamra tarihe mal olmuştur.

“Allah’tan başka galip yoktur” Kendini galip görenler, günü geldiğinde mağlup olduklarını anlayacaklardır. Mağluptur bu yolda galip olduğunu zannedenler, yüce dinimizin hangi buyruğunda bugünkü İslam toplumlarının rezilliğine cevaz vardır? Şüphesiz yoktur.


“NE ILIMLISI, NEYİN ILIĞI?”

Ilımlı İslam projesine destek aklı bir karış havada yeni yetme prensler mi taliptir? Ne ılımlısı, neyin ılığı? Ilımlı İslam da neyin nesidir? Düne kadar radikal niyetlere sponsor olanlar, şimdi de ibreyi Ilımlı İslam’a mı çevrilmiştir? Bunun sonu bölgesel yok oluştur. Bu yolun sonunda, hayır, huzur, direniş yoktur.

“ROBOTA DÜNYADA İLK KEZ VATANDAŞLIK VEREREK NE YAPMAK İSTEMEKTEDİR?”

Suudi Arabistan bir Hollywood yıldızına benzetilen, robota dünyada ilk kez vatandaşlık vererek ne yapmak istemektedir? Nasıl bir hüsran, husumet kutsal topraklarda hakimiyet kurmuştur? Allah’ın emir ve yasaklarını çiğneyen, batıl hedeflerle yan yana gelen anlayışı Müslümanlıkla bir tutmak nereye kadar mümkündür?

“BU KABUL EDİLEMEZ BİR KOMPLO VE ŞİDDETLİ BİR TUZAKTIR”

IŞİD ile süren mücadelede önemli mesafeler alınmaktadır. 9 Kasım’da Suriye rejimi, Ebu Kemal’i Bağdat yönetiminin desteğiyle almıştır. Anlaşıldığı kadarıyla IŞİD Irak ve Suriye topraklarında işgal ettiği alanların büyük kısmını yitirmiştir. Çekildiği bölgeleri PKK YPG PYD terör örgütleri doldurmaktadır. Bu kabul edilemez bir komplo ve şiddetli bir tuzaktır. ABD, Rusya ve Ürdün arasında imzalanan, Amman Gözlem Merkezi’nin kurulması dikkat çekici gelişmiştir. Buna Türkiye’nin nasıl yaklaşacağı belli değildir. Ürdün’ü sivriltme çabalarının hangi manaya geldiğini, sonuçlarının nelere mal olacağını yakın zamanda görmek mümkün olacaktır.

Dün Rusya Federasyonu’na giden Sayın Cumhurbaşkanı bu konular çerçevesinde inanıyorum ki muhataplarından bilgi alacak, Türkiye’nin tavrını muhakkak gösterecektir. Dış politika evin içinde başlar, önce evin içerisi düzenli olması lazım ki, dış politika başarılı olsun diyenler, davulun kasnağına vuran, atı arabanın ardına koşanlardır. Evimiz hamdolsun düzenlidir, aksini iddia edenler varsa geçmişteki günahlarını affettirmek için özveri, özeleştiri yapacak cesareti gösterebilmelidir.

Türkiye’nin arkasında iş çevirenler, terör örgütlerini açık ya da gizli destekleyenler ince işçilikle nifak tohumu ekenler insanlık vicdanında her zaman mahkum olacaklardır. Bunu özellikle ABD ve Rusya’nın bilmesinde fayda vardır.

“IHLAMURDAN ODUN, TERÖR ÖRGÜTLERİYLE DÜŞÜP KALKANDAN DA DOST OLMAZ”

Başbakan Binali Yıldırım’ın ABD ziyaretinin verimli geçtiğini ifade etmesi hiç kimseyi rehavete sürüklememelidir. Biz elbette ABD ile ilişkilerin düzelmesini arzular bunu bekleriz. Fakat burada sorumluluğun esas itibariyle ABD’de olduğunu da aklımızdan çıkarmayız. Çürük iple kuyuya inilmez. Ihlamurdan odun, terör örgütleriyle düşüp kalkandan da dost olmaz.


“FETÖ’NÜN HAİN BAŞINI ELLERİ KELEPÇELİ ŞEKİLDE İLK UÇAKLA TÜRKİYE’YE GÖNDERMELİDİR”

9 Kasım’da görüşen ABD Başkan yardımcısı ile Başbakan Yıldırım, Türkiye ile ABD arasındaki devam eden stratejik ortaklığı teyit etmişlerdir. Sorunların anlık müdahalelerle ve telefonlarla çözümü konusunda mutabık kalınmış, tarafların birbirlerine 24 saat telefonla ulaşabilmesinin önü açılmıştır. Ancak ABD, anlık müdahaleyi bir kenara bırakmalı, samimiyse önce terör örgütlerinden elini ayağını çekmeli, ardından FETÖ’nün hain başını elleri kelepçeli şekilde ilk uçakla Türkiye’ye göndermelidir.

ABD ile PKK’Ya karşı anlık istihbarat yapılması konusunda uzlaşma sağlanmıştı ancak sonuç yine fos çıkmıştır. Bu anlık oyalanmaları, beylik lafları, ezbere dayalı klişe ifadeleri geçelim. Türkiye hukukunu koruyor, hakkını istiyor. Suçluların iadesini talep ediyor. Çok mu şey istiyoruz? İmkansız olanı mı umuyoruz? Haysiyetimizle saygı duyulmasını, sadece milletimizin egemenlik haklarına riayet edilmesini şart görüyoruz. ABD, PKK’ya silah vermeyi bıraksın. FETÖ’yü arkalamaktan vazgeçsin. Türkiye’yi küçük görmekten çok acil uzaklaşsın. Zira Türkiye büyüktür, söküğü varsa kendi dikebilecek bir ülkedir.

SEÇİM BARAJI TARTIŞMASI

Geçtiğimiz hafta Salı günü basınımızın değerli temsilcileriyle yaptığım sohbet esnasında, dile getirdiğim bazı değerlendirme ve düşüncelerim hafta boyunca tartışılmıştır. Ne tuhaf ki kuyuya taş atmasam da bazı gafiller olmayan taşı düştükleri kuyudan çıkartmak için çırpınmışlar, buldukları kürsülerde seçim barajı kapsamında evlere şenlik hikaye uydurmuşlardır. Bilinmesini isterim ki bunlara hakikaten acıyorum. Ardıcın közü olmaz, yalancının sözü olmaz desem de bu zevat hayallerine yalanlarına tam gaz devam edecektir. Farkındayım, cahile söz yetmez. Ama biz doğru bildiklerimizi, doğruluğundan şüphe etmediğimiz gerçekleri hilesiz haykırmayı sürdüreceğiz. Dedim ki “Yüzde 10 barajı ağır bir barajdır” Dedim ki, “12 eylül sonrasında yüzde 20 – 25 arasında il barajı, bunun üstünde yüzde 10 ülke barajı oluşmuştu” bunu yok sayacak çıkacak mıdır? Dedim ki “12 eylül sonrasında inşa edilen barajla MHP ve MSP’nin silinmesi hedeflenmişti” Seçim barajının aşağı çekilememesi sonucunda mesela 1991’de olduğu gibi ittifaklarla barajın aşılması mümkün olmuştu.

Artık bu kadar zorlamalarla, birilerini öldürerek kendini yaşatmak yerine hep beraber nasıl yaşarız, Türkiye’yi nasıl istikrara getirebiliriz noktasında bir uzlaşmaya varacak çalışma yapılmalıdır. Bu yüzde 5 mi 6 – 7 mi olur, yoksa yüzde 10 olarak mı kalır? Özet olarak söylediklerim bunlardır. Bildik koroda yerini alan müfteriler, mal bulmuş mağribi gibi saldırmaya başlamışlardır.

“MHP’NİN BARAJ MARAJ SORUNU ASLA YOKTUR”

Şunu herkes bilsin ki MHP’nin baraj maraj sorunu asla yoktur. Aziz milletimizin muazzam teveccüh ve desteği bunun en açık delilidir. MHP selin önündeki kütük değil, bizzat selin ta kendisidir.

Biz barajdan korktuğumuz için değil, Türkiye’nin 16 Nisan halk oylamasından sonra ortaya çıkan siyasal zaruretten üstelik bağımsız adaylarla veya ittifaklarla barajın delinmesinden dolayı düşüncelerimizi paylaştık. PKK’nın siyasi uzantılarının hülleyle Meclis’e geldiklerini ifade ettik. MHP, on yıllardır yüzde 10’luk ülke barajının aleyhine kurgulandığı 12 Eylül cunta yönetimi tarafından uygulamaya konulduğunu gayet iyi bilmektedir.

Baraj altında kaldığımızdan dolayı telaşlandığımızı söylediler. Yenilgi çığlığı attığımızı, inişe geçtiğimizi utanmadan sıkılmadan yüzsüzce ifade ettiler. Oy oranımızın yüzde 3 – 5’lerde geçtiğini şerefsizce dillendirdiler. Merak etmeyiniz bunların dileği tutmayacak, gökten de kemik yağmayacaktır. Bozkurdun beğenmediğini çakallar kapışırmış. Bunların alayının sıraya girmesi de bu yüzdendir. Demokratik sistemlerde siyasi yönetim yetkisinin kaynağı takdir edeceğiniz üzere seçimlerdir. Bir seçim sisteminden beklenen yalnızca yönetimden istikrar ilkesini hayata geçirmek değildir. Tüm siyasi akımların da parlamentoya yansımasıdır.

Temsilde adalet ilkesine öncelik verilecekse, kaldı ki doğrusu budur. Aşkın ya da eksik temsil oranları en aza çekilmelidir. Türkiye, Avrupa ülkeleri içinde yüzde 10 oranıyla en yüksek seçim barajına sahiptir. Türkiye dışında sadece Şeyseler Cumhuriyeti’nde görülmektedir. Avrupa ülkelerinin yüzde 36’sında baraj sıfırdır, birçoğunda yüzde 5 veya 6’dır. Almanya, Belçika yüzde 5, İspanya’da da yüzde 3’tür.

“BARAJ YÜZDE 50+1’E ÇIKMIŞTIR”

Yüzde 10 barajına kafayı takanlar haberiniz olsun. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle artık baraj yüzde 50+1’e çıkmıştır. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle, temsilde adaletin temin edilmesine yönelik engel teşkil ettiği çok açık olan yüzde 10 ülke barajı tıkanmaya yol açmayacak şekilde yeniden yorumlanmalıdır. Ele alınmasını beklediğimiz husus ve demek istediğimiz de budur. CHP baraj aşağı insin, 0 ile yüzde 3 arasında olsun diyor, ses edilmiyor. AKP’sinden diğer partilerine kadar baraj fazla deniyor çıt çıkmıyor. MHP, baraj tekrar düşünülsün dediğinde kıyamet kopuyor, yer yerinden oynuyor. Biz ülke barajı tartışılsın diyor sorun oluyor, CHP yüzde 3’e çekilsin diyor itiraz eden çıkmıyor. Bu ne yaman çelişkidir? Acaba CHP siyasi varlığı ve geleceğiyle ilgili korku mu yaşıyor? Bunu soruşturan, buna kafa yoran ne hikmetse kimse yoktur. Vicdanına baraj yaptıranlar, ahlakına set çektirenler, şerefine mil çektirmişler. Bize ne söylemeye çalışıyorsunuz? MHP barajları yıka yıka, manşetleri yene yene bu hale gelmiştir. Tökezlememizi bekleyen odaklara rağmen yoluna da devam edecektir.

“ÖNCE ADAM OLSUNLAR. SONRA YÜZLERİ KALIRSA BİZLERE LAF YETİŞTİRSİNLER”

CHP’nin geveze sözcüleri unutmasınlar ki horozu çok olan köyün sabahı geç olurmuş. Ala keçi her vakit püsküllü oğlak da doğurmazmış. Önce sabaha çıksınlar, önce adam olsunlar. Sonra yüzleri kalırsa bizlere laf yetiştirsinler. Bunların eğer nefesleri el veriyorsa, tavsiyem gitsinler terör örgütlerine borazancı başı olsunlar, kendilerine yakışan da bu olacaktır. Bu CHP’nin 16 Nisan’dan beri karın ağrısı geçmek bilmiyor. Barajın aslında yüzde 50+1’e çıkmasından dolayı ödü patlıyor. CHP yüzde 49’luk hayır blokunu geliştirmek için herkesten medet umuyor, hepsine el uzatıyor. Biz de diyoruz ki al birini vurun ötekine.

Sayın Kılıçdaroğlu geçen hafta bir ziyaretten dönerken diyor ki, “2019 seçimleri iki eksenli olacak. Tek adamdan yana olanlarla, demokrasiden yana olanlar.” Şayet önümüzdeki siyasal süreçte bloklaşma sertleşir, cepheleşme keskinleşirse CHP yanına HDP ve diğer yedeklerini alırsa çalışmasına hız verirse MHP buna duyarsız ve tepkisiz kalmayacaktır.

“ŞİMDİ BENİ İYİ DİNLEYİN”

Şimdi beni iyi dinleyin. Bu bloklaşmaya, 15 Temmuz’dan bu yana tutarlı duruşumuz, tartışmasız muhafaza edilecektir. Bu durum karşısında partimiz 7 Ağustos Yenikapı ruhu ve 16 Nisan halkoylaması şuurunun gereği olarak, Adalet ve Kalkınma Partisi’yle cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini 2019’da tesis etmek maksadıyla sonuna kadar ve birlikte yan yana mücadelesini sürdürecektir. Türkiye’nin demokratikleşme içinde bir yönetim yapısına kavuşabilmesi için üstlendiğimiz sorumluluk aynen devam ettirilecektir. Geçim kapısı fitne olanlara karşı aynı safta duracağız. Bunun adına kim ne diyorsa desin, ne yorum yaparsa yapsın. Hepsi kendi meselelerdir. İhanete karşı iman, ilkelliğe karşı itibar, iftiraya karşı ihtiram sağlam tercihimiz, şaşmaz teklifimizdir.

TBMM Başkan adayımız İstanbul Milletvekili ve genel başkan yardımcımız sayın Celal Adan Bey’e başarılar diliyor, adayımızın arkasında sonuna kadar duracağımızı ifade ediyorum. Ayrıca Naim Süleymanoğlu’na acil şifalar diliyorum.

 

 

Siyaset Haberleri