Kafasına göre iş yapamaz demiştim (13.09.2017 / S – 400 / Avaztürk) ABD yarım ağız “Irak’ın toprak bütünlüğünden yanayız” dedi. Tam son dakikaları izlerken Irak’ın Kuzeyin de ki korsan oluşumun yayın organı Rudaw seçime katılım oranlarını açıkladı. Hayatımda ilk kez süregelen bir seçimde sandıklar açılmadan katılım oranını(!) öğrenmek nasip oldu. Sonra aniden sokağa çıkma yasağı bile ilan ettiler. Millet sokağa çıkmadan nasıl oy kullanacaktı o da ayrı bir çelişki, neyse...
Bizim askerler de o sırada tatbikat yapıyordu, yanlarında ki Irak ordusu ile poz vererek tabii... Eminim Barzani’nin dizlerinin bağı çözülmüştür (!) o resmi gördüğünde. Ne kadar gülüncüm dimi! Ne yapayım kardeşim, ne zaman ciddi bir konu yazmağa uğraşsam beceremiyorum.
Herkes soruyor ne olacak diye? Valla billah bir şey olduğu yok. Bir kaç gün bağırır çağırır sonra kabullenir kenara çekiliriz. Belki İran bir şey yapar mı diye bekler sonra yolumuza bakar petrol alım satım işine kaldığımız yerden devam ederiz!
Nerden mi biliyorum!
Cumhurbaşkanı Erdoğan 29.9.2016 : "Tarihte bize ne yaptılar. 1920'de bize Sevr'i gösterdiler, 1923'te Lozan'a bizi razı ettiler. Birileri de Lozan'ı zafer diye yutturmaya çalıştı. Her şey ortada... İşte şu an Ege'yi görüyorsunuz değil mi? Bağırsan sesinin duyulacağı adaları biz Lozan'da verdik. Zafer bu mu?” (Adalar 1912’de Osmanlı İmparatorluğu döneminde İtalyanlarca Atatürk ve silah arkadaşlarının Trablusgarp’ta ki zaferine karşılık işgal edildi)
Cumhurbaşkanı Erdoğan 24.7.2017 : "Türk milleti, Lozan Anlaşması ile bu topraklardaki bin yıllık varlığını hedef alan Sevr'i yırtıp atmış, bağımsızlığından asla taviz vermeyeceğini tüm dünyaya kabul ettirmiştir" (Demek ki bir önce ki sene yine kandırıldı)
23.09.2017 tarihli Milli Güvenlik Kurulu (MGK), Cumhurbaşkanı Erdoğan başkanlığında toplandı ve şu sonuç bildirgesinde neye değindi; “Tüm ikazlarımıza rağmen referandumun yapılması halinde Türkiye, ikili ve uluslararası anlaşmalardan doğan haklarını mahfuz tutar.”
Madem tarihe daldık azıcık Adalar Nostaljisi yapalım o zaman. Gerçi yayına hazırladığım “Asimetrik Savaş ‘Darbe Günlükleri’” kitabımda ayrıntılı olarak anlattım ama kısaca değineceğim. Edirne Antlaşması (14.9.1829) bağımsızlığını kabul ettiğimiz Yunanistan’a çevresinde ne kadar ada varsa zaten hibe ettik. Balkan Savaşı patlak verdiğinde işin içinden çıkamayan Osmanlı, Uşi Antlaşması (18.10.1912) ile Trablusgarp’ta ki yenilginin acısıyla adaları işgal eden İtalya’ya armağan etti. Bu esnada Yunanistan fırsattan istifade Midilli dahil bir kaç adayı da rakı balık mezesi yaptı. Balkan Savaşının Osmanlı açısından felaketle sonuçlanmasıyla Londra Antlaşmasına (30.05.1913) imza koyan Osmanlı’nın kabul ettiği madde neydi biliyor musunuz? Adaların geleceği büyük devletlerce belirlensin. Devamını uzatmayacağım çünkü oradan sonra trafik çok karışıyor. Yani Lozan’da biz Misak-ı Milli’yi zor kurtardık, Adalara sıra bile gelmedi doğru dürüst! Ayrıca yine Lozan’da Gökçeada, Bozcaada, Tavşan Adaları ve sınıra yakın adacıklar da alındı. 1947’ye kadar da bu adalar İtalya ve sonrasında Almanya’nın işgali altındaydı. 1947’de imzalanan Paris Antlaşmasıyla 2.Dünya Savaşının kazananlarınca Yunanistan’a verildi. Peki, Yunanistan sahip olduğu adalara ne zaman asker çıkardı biliyor musunuz? 2004 senesinde...
İnanın kaç tane danışmanı olduğunun polemik yapılmasını tasvip etmiyorum ama en azından tarihçi ya da tarihten anlayan bir tane alsa hiç de fena olmayacak gibi.
Kim gelirse gelsin bu arkadaştan daha faydalı olacağı kesindir.
Önce Kuzey Irak bize katılacak dedi savaşın eşiğine geldik, şimdi de ALLAH muhafaza Azerbaycan – Hazar falan diyor, insanın içi titriyor! Acaba bir danışman da buna mı tutulsa diyorum, hani oyalanır falan da memleket işlerine bulaşmaz. Veyahut adını bilmediğimiz bir ülkeye büyükelçi olsa, şöyle havayoluyla bile bir hafta süren. Diğer büyükelçiler ne kadar alıyorsa iki katını verelim. Yeter ki kabul etsin. Gerekirse ikinci bir işe girer aradaki farkı ödemek için dişimi tırnağıma takarım!