15 Temmuz Kanlı darbe ve işgal girişiminin şokunu atlattığımızdan bu yana garip bir atmosfere sürükleniyoruz. İhanetin arkasındaki yapının uzantılarına dair tespit yapanların, örgütün 15 Temmuz’da başaramadığı girişimi yeniden ve daha etkili bir şekilde deneyeceği uyarasında bulunanların “FETÖCÜ” yaftasıyla itibarsızlaştırıldığı bir atmosfer bu.
Hem de daha dün, örgütün yeni bir kalkışma denemesinde yer alacağı tespit edilen kurmay subaylar dahil 39 kişinin gözaltına alındığı haberlerini okuyunca bile yüzleri kızarmayanların baskın geldiği bir atmosfer.
15 Temmuz’un birinci hedefi olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a karşılıksız sahip çıkanların, örgütle mücadelenin onun etrafında koşulsuz kenetlenmeyle mümkün olacağını savunanların, makam-mevki beklentisini dava adamlığıyla maskeleyenlerce “Reis’ten çok Reisçi” diye kategorize edilip kitlelerin önüne atıldığı bir atmosfer.
Örgütle ‘mücadelesi’ 15 Temmuz sonrasındaki demokrasi nöbetleriyle sınırlı olanların, sadece 15 Temmuz gecesi değil çok öncesinden beri canını ortaya koyanları ötekileştirdiği bir atmosfer.
15 Temmuz’a kadar örgütle ilgili kullandığı ifadelerde “nezaketi” elden bırakmayanların, 15 Temmuz sonrasında örgüte yönelik tespitlerde bulunanları, örgütün kripto unsurlarına dokunulması gerektiğini söyleyenleri, örgüte dair yürütülen süreci manipüle etmekle suçlayacak kadar küstahlaştığı, yüzsüzleştiği bir atmosfer…
Ne dememizi bekliyorlar çok merak ediyorum.
Buyurun biz çekiliyoruz ne haliniz varsa görün dememizi mi?
Gördükleri hallerin, bu ülkeyi 15 Temmuz gecesi “yok oluşun” eşiğine taşıdığını es geçmemizi mi istiyorlar?
Yok öyle yağma arkadaş.
Bu mücadele, daha düne kadar örgütle birlikte yemediği nane kalmayanlara, o naneler afişe olmasın diye “mücadele ediyormuş gibi yapanlara” bırakılmayacak kadar tarihi…
Bu mücadele, havuzun debisi ne kadar yüksekse o kadar sesi gür çıkanlarla iş tutanlara teslim edilmeyecek kadar önemli bir mücadele.
Yargıda, bürokraside, emniyette ve de istihbaratta kümelenmiş örgütün en kripto isimlerinin referans alanında ismi yer alanların, örgütün bütün unsurlarıyla tasfiyesi için hayatını ortaya koyanları itibarsızlaştırma, yargı ve kolluk gücünü kullanarak susturmaya çalışma işgüzarlığına boyun eğen hain oğlu haindir.
Örgütün sahip olduğu devasa sermaye gücüne üstelik kamu kaynaklarını fütursuzca sunarak katkı sağlayanların, örgütle mücadele ediyormuş gibi yapıp, bu mücadeleyi ölüm-kalım meselesi görenleri etkisizleştirme operasyonlarına teslim olan alçaktır şerefsizdir.
Örgütün aktif edilmeyi bekleyen hücreleri bir kenara, hatır-gönül, çıkar ilişkileriyle korunup kollanan kimler olduğu iyot gibi ortaya çıkmış örgüt mensuplarının, örgüte yönelik devam eden yargı sürecini, soruşturmaları ve tasfiyeyi itibarsızlaştırma girişimlerini dün olduğu gibi bundan sonra da ifşa edeceğiz.
Adliye koridorlarında, bu mücadele için mesai mevhumu bir kenara, hayatını ortaya koyan hakim ve savcıları hedef alan saldırılar ve kumpasların takipçisi olacağız.
Bu mücadele sürecini fırsat bilip yapılanan ve yakın gelecekte bu mücadelenin lideri olan sayın Cumhurbaşkanı başta olmak üzere yerlilik ve millilik ekseninde refleks gösteren herkesi hedef alacak “İstiklal Mahkemeleri” tarzı mahkemeler eliyle yok etmeyi planlayanların ensesinde olacağız.
Bu mücadele sürecinin olmazsa olmazı olan toplumsal desteğin en önemli sacayağını dinamitlemeye çalışan, bu sacayağına toplumun bütün değerleriyle savaş halindeki siyasi anlayışları monte etmeye çalışanların karşısına dikileceğiz.
Varsın dilimize sivri desinler, adımızı deliye çıkarsınlar. Ne kararlılığımızdan ne cesaretimizden ödün vermeden doğru bildiğimiz yolda yürüyecek, yolumuzun tükendiği yerde ya yeni bir yol bulacak ya da yeni bir yol açacağız, ama bu milletin bu ülkenin başına musallat edilen örgütle mücadelede ve yeni ve milli bir devletin tesisinde AK Partili MHP’li fark etmeksizin bu ülkeye sevdalı olanlar, biraz daha kenetlenecek biraz daha sıkılaştıracağız safları.
Gazamız mübarek ola…