CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, çevresini saranlara kendilerini kanıtlamaları için fırsatlar veriyor. Ancak bu fırsat veya sınavlarda yoklananlar karlı, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu hep zararlı ve iç huzurunu kaybederek çıkıyor. İş gelip Kılıçdaroğlu’na dayanıyor; sonunda, dostlarıyla düşmanlarının arkadaş olduklarını görüyor.
CHP’de ne olursa olsun, sorun nereden gelirse gelsin açıklaması kolay bir formül var elinde, “sistem”
Yağmur yağsa, kar düşse, ayak taşa takılsa suçlu “sistem”
CHP’nin ya da Kemal Kılıçdaroğlu’nun asıl sorunu da tam da bu.
Ama CHP’lilerin sistem eleştirileri, diğer muhaliflerinkinden farklı! Onların “sistem” eleştirisinin temelinde Mustafa Kemal Atatürk, daha doğrusu Kemalizm var. N az CIA İstasyon Şefi Graham Fuller kadar korkuyorlar Kemalizm’den…
Bir farkları var haliyle Fuller’den…
CHP’liler, Fuller gibi “Kemalizm’i öldü” ilan edemiyorlar. Çünkü ölmediğini biliyorlar, ne kadar suikast düzenlemeye kalksalar da “Kemalizm” CHP’de şöyle veya böyle varlığını sürdürüyor. Zaman zaman Kemalistler, geri çekilseler ve adlarını mahcupça “Ulusalcı” olarak değiştirseler de gerçek bu.
Eşkıyası olmayan ülke olmadığı gibi parti de yok!
CHP’dekilerse şaki…
Fırsatını bulduklarında, uygun ortamı gördüklerinde Mustafa Kemal’e silah göstermekten, çekmekten ürkekçe de olsa geri durmuyorlar.
Ne hazindir ki; Mustafa Kemal’e karşı ilk suikast teşebbüsü ilk olarak yine İzmir’de yaşanmıştı. İzmir Milletvekili Zeynep Altıok, Meclis’teki odasındaki Atatürk portresini indirmişti!
Gerçi fatura, CHP’de bu iddiayı dillendiren dönemin Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’ya çıkarılmış ve kapının önüne konmuştu…
Yine ne hazindir ki, yeni bir suikast teşebbüsü daha yaşandı CHP’de, bu kez hem de Samsun’da…
Atatürk’ün işgale karşı direnişi başlattı şehirde söylendi bu sözler…
Altıok’un yakın arkadaşı Bursa CHP Milletvekili Orhan Sarıbal’dı bu kez Mustafa Kemal’e silah çeken. Sarıbal, kürsüden “Atatürk döneminde dahi hiçbir zaman bu topraklarda laiklik ve demokrasi olmadı çizgileri hep askeri vesayet belirledi” diye konuşmaktan çekinmedi.
Anlayacağınız, gün geliyor, aynılar aynı yerde buluşuyorlar!