Daha büyük saldırılara, daha büyük ihanetlere hazırlıklı olalım!

ZİHNİ ÇAKIR

Türkiye ile Rusya’nın, Suriye’de geniş planlı ateşkes üzerinde anlaşmaya vardığı yönünde somut bilgiler geçti ajanslar.

Diplomatik tedbirleri elden bırakmamak koşuluyla gelinen nokta cidden sevindirici. Tedbirleri elden bırakmamalıyız; zira ateşkes ile ilgili mutabakata vardığımız ve son dönem aramızda bahar rüzgarları esen Rusya terör doiplomasisini en etkili kullanan bir geleneğin sahibi. Üstelik kendi çıkarlarının sürekliliği için Türkiye’ye İstanbul boğazına atom bombası atmayı planlayabilecek kadar gerçeklerden uzak akılların etkisinde bir ülke Rusya. Bunların yanında küresel sistemin kendini yenileme hamlesi için seçtiği alan üzerindeki kaos kargaşa ve şiddetin sonlandırılması noktasında Türkiye’nin “süper güç” pozisyonunda ateşkesin taraflarından biri olması küçümsenecek bir şey değil.

Elbette büyük bedeller ödedik. 100 yıldır ödediğimiz bedellere ek olarak 2011’de başlayan bir saldırı ve kuşatma iklimi altında ödediğimiz bedellerin haddi hesabı yok. Hem de bu bedeli, milletin dini hassasiyetlerini sömürerek büyüyen ve devletin tüm katmanlarına yerleşen Fetullahçı Terör Örgütü eliyle tahsil ettiler.

7 Şubat MİT Operasyonu, Gezi Kalkışması, 17/25 Aralık Yolsuzluk Soslu Küresel Casusluk ve Yargısal Darbe girişimi ve 15 Temmuz Kanlı Darbe ve İşgal Girişimi...

Bütün bunların arasında patlayan bombalarla ateş düşen ocaklar, yüzlerce şehit ve binlerce gazi...

Daha gerilere gittiğimizde 28 Şubat’ta, Danıştay saldırısında ve 90’larla 2000’in başlarında işlenen siyasi suikastlerde derin devlet artıklarıyla birlikte hareket ettiklerini de unutmayalım FETÖcülerin.

En son İstanbul Beşiktaş ve Kayseri’deki bombalı araç saldırıları... Bu saldırılarda PKK’nın eylemsellikte FETÖ’nün de istihbari zafiyette aktif olduğunu unutmayalım.

Benzer durum, Türkiye’nin egemenliğini tehdit eden terör oluşumları ile mücadele konseptinde yürüttüğü Fırat Kalkanı Operasyonu’nda da var. El Bab’da yoğunlaşan operasyonlarda TSK’nın rakibi ne sadece DAEŞ ne de PKK...

TSK içerde olduğu gibi Suriye’nin Kuzeyi ve Irak’taki terörle mücadelesinde de tam anlamıyla asimetrik bir savaşla karşı karşıya.

ABD, İngiltere, Almanya gibi ülkeler, bölgedeki çıkarlarının önünde engel olarak gördükleri Türkiye ile savaşlarını devşirdikleri ya da kendilerinin kurduğu terör örgütleri üzerinden yürütüyorlar. Asimetrik savaşın temel tanımı da bu zaten.

Türkiye’ye hem de NATO’daki müttefikleri eliyle açılan bu savaşın, Türkiye’nin egemenliğini tehdit eden PKK ve uzantılarının sözde müttefiki ABD tarafından açık bir şekilde desteklenmesinin arkasındaki gerekçeyi anlamayanlar, bugün ajanslara düşen haberlere baksınlar. Türkiye ile Rusya’nın Suriye’de ateşkes için anlaştığı haberlerine.

Bu gelişme öncesinde sadece Türkiye’de mi aktifti terör hücreleri ve kaos? Elbette hayır. Bakın Rusya, bugün gelinen nokta öncesinde sadece son 20 günde 5 ayrı şok yaşadı. Rusya Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov, FETÖ’cü bir uyuyan hücre mensubu polisin saldırısıyla hayatını kaybetti. Hemen akabinde Rusya Dışişleri’nde çalışan diplomat Petri Polşikov evinde ölü bulundu.

Önemli operasyonlara şahitlik ettiği düşünülen Rusya’nın NATO Denetçisi Yves Chandelonn başından vuruldu. Kızıl Ordu Korosu ve kimi askeri yetkilileri taşıyan Rus uçağı Karadeniz’de düştü. Son olarak da Rus enerji devi Rosneft’in ikinci adamı şaibeli bir şekilde hayatını kaybetti. Şirketin başkanı İgor Seçin’in sağ kolu olan Oleg Erovinkin’in cansız bedeni arabasında bulundu. Eski Rus istihbarat generali olan Erovinkin en önemli özelliği ise, ‘Kremlin sırlarının koruyucusu’ olarak bilinmesi. Bu arada asıl dikkat çekici olan, Erovinkin’in, CIA’nın hedefindeki isimlerden biri olmasıydı.

Bir yandan Türkiye’nin yaşadığı saldırı ikliminin kronolojisine bakın öte yandan da Rusya’nın...

Ve bugün Suriye sorununun çözümü için Türkiye ile Rusya’nın anlaştığı haberlerine. Yani Küresel Sistemin kendini yenileme hamlesinin merkezi olarak seçtiği Suriye’de kendi inisiyatifi dışındaki çözüm iradesine...

Bütün bunlara ilave olarak, küresel iradenin dizayn ettiği Türkiye’deki yönetim sisteminin AK Parti ve MHP gibi yerli ve milli hassasiyetleri en üst seviyede iki parti tarafından değiştirilme kararlılığını göz önünde bulundurun.

Bütün bunları sessiz ve sorunsuz yaptıracaklarını mı düşünüyorsunuz?

Daha büyük saldırılara, daha büyük ihanetlere hazırlıklı olmalı, millet olarak ülke olarak, devlet olarak teyakkuza geçmeliyiz...