MHP’nin Bilge lideri Devlet Bahçeli, durduk yere, öyle ulu orta konuşmaz. Ketum; sözün, cümlenin değil, noktanın üzerine bile kırk düğüm atıyor. Hesap üstüne hesap yapıyor konuşmadan, yazmadan evvel. Sonucu belirsiz eylemlerin sahibi değil Devlet Bahçeli…
Tam aksine; sonucu kesin olan eylemlerin ustası.
Sözü senet; senetten de öte yazıya dökülmeyen kanun…
Sağcısının solcusunun, Kürtçüsünün, Türkçüsünün yani hülasa milletin, her eyleminde “Bir bildiği vardır” diyerek, yaptıklarından şüphe etmemesi bu yüzden…
Abdullah Öcalan bile en çok Devlet Bahçeli’nin sözüne eylemine, itibar ediyor. Gerek PKK’nın gerekse başka başka isimlerin yayınladıkları “İmralı Görüşmeleri- Oslo Tutanakları” dokümanlarında Abdullah Öcalan, hep “MHP ne yapar, Devlet Bahçeli ne der” diye soruyor. Devlet Bahçeli’nin sözü eylemi üzerine çözümlemeler yapıyor!
Fetullah Gülen’in de gözü kulağı MHP’deydi. Merhum Alparslan Türkeş, döneminde de gerek MHP’ye gerekse de Ülkü Ocakları’na el atmak istemişti…Ancak her iki isim de kapıdan kovdu Fetullah Gülen’i; bacadan girmek istedi, paçasından tutulup kapının önüne konuldu.
Anlayacağınız kurucu iradenin de adresi değişti. Bakmayın CHP’nin cumhuriyetin kurucu partisi olduğu iddialarına…
1950 aslı 1960’tan sonra cumhuriyet kuran iradenin adı hep MHP ve Alparslan Türkeş oldu!
Düşe kalka da olsa MHP hep diri durdu. 1980 öncesinde de “teminat”tı MHP sonrasında da şimdide…
Beyaz Toros’ların can aldığı, faili meçhul cinayetlerin güpegündüz işlendiği yıllarda dönemin HEP Genel Başkanı Feridun Yazar ve Milletvekili Leyla Zana bu nedenle koştu Alparslan Türkeş’e…
Anlattılar meramlarını, “teminat” aldılar Alpaslan Türkeş’ten…
Ve MHP adı mıh gibi kazındı zihinlere ”teminat” olarak…
Sonrasında Devlet Bahçeli, geçti MHP’nin başına..
Hareketin lideri sıfatı verildi kendisine…
En badireli günlerde tarihi kararlar aldı, aldırdı…
Yine öyle badireli günler gelip çattı…
Çıktı ortaya Devlet Bahçeli…
“Kader mahkumları affedilmeli” dedi, ve öyle uç iki ismi Alaattin Çakıcı ve Kürşat Yılmaz’ın adlarını telaffuz etti açık açık…
Haliyle herkes şaşırdı…
Hükümet adına aksi açıklamalar yapılsa da affın “olabilirliği” masaya yatırıldı. Ölçülüp biçildi. Kürşat yılmaz ve Alaattin Çakıcı’nın suç kayıtları çıkarıldı. Hükümleri hesaplandı. İlkin 5 sonra 10 yıl hüküm giyen kader mahkumları formülü üzerinde çalışıldı. Ancak her iki isim de her koşulda tahliye olamadıkları gerçeği ile karşı karşıya gelindi.
Söylenenlere göre, Bahçeli’ye her iki ismin de 5 yıllık infaz sürelerinin bulunduğu bilgi verilmişti.
Durum, bir notla Devlet Bahçeli’ye aynen izah edildi…
İşin aslı “Af” artık kaçınılmaz, “Cumhur” da “Millet” ittifakı da sandıktan çıksa, yolun sonunda şöyle de olsa böyle de olsa af var…
Yazıyı, şöyle sonlandırayım; meşhur fıkradır; tilki avcıların kendisine tuzak kurduklarını görmüş, ancak, avcılara tuzak kurmaktan tuzağa düşmekten kurtulamamış