Oy oranından bahsetmiyorum. Oy oranına bu rakamsal değeri de ilave edip oyların % 100’e yaklaştırılması hedefinden de bahsetmiyorum. O zaman ortada muhalefet kalmaz. Oysa bir muhalefetin varlığını demokratik bir ülkede, ilkin iktidar diler.
Hz. Ömer bir halifeydi biliyorsunuz. Böyle olmasına rağmen, yanına gelen ve hemen her fırsatta kendisine övgüler düzen kişiye muamelesi neydi? Huzurundan kovmak. Ne ferman buyuruyordu buna gerekçe olarak? “Sen benim dostum olamazsın! Olsaydın bana hatalarımı da söylerdin.” Tek kişilik de olsa, o kişiyi dost diye de ifade etse, karşısında muhalefet görmek istiyor Hz. Ömer. Kavram bugünkü manasıyla o gün bilinmiyor olabilir ama Hz. Ömer’in karşısındakinden beklediği şey muhalefet. Çünkü muhalefet düşman değildir. Eleştiri de zaten düşmanlık değildir. Ve hatta iddiamdır seven sevdiğini eleştirir. Ki bir an önce bir hatası varsa yanlışı varsa ondan dönüş yapsın. Yanlış bir yolda devam edilmesi kimin işe yarar? Düşmanın. Öyleyse muhalefet düşman olabilir mi? Tamam, iyi hoş da, peki, muhalefet kendini düşman olarak konumlandırabilir mi? Ona da geleceğim. Çünkü bu kavram kargaşalarının yaşanmasında asıl mes’ul o.
Kim bilir kendisine doğru düzgün bir muhalefet bulamadığından mıdır Hz Ömer ne yapıyor biliyor musunuz? Kendisine muhalefet olarak saçındaki bir beyazı tayin ediyor. Ona ölümü hatırlatması için. Zira ona her gün gelip “ölüm var Ya Ömer, ölüm var” diyen adama (onu da muhalefet etsin diye kendisi tutmuştur), saçında ilk beyaz teli görmesiyle birlikte “artık gelmene gerek yok, artık saçlarımdaki beyaz teller bana ölümü hatırlatıyor” diyor. Kendisini frenlemek adına içsel ne büyük bir mekanizma kurmuş değil mi? İnsan zaten içinde halledememişse bazı konuları, dışarıdan ne denirse desin kendi kontrolünü sağlayamaz, isterse saçında bin tane beyaz olsun.
Kısaca o %43 de iktidarın aldığı oy oranına dahil olsun, bu yönde kazanç nasıl sağlanır, yazısı değil bu yazının amacı. Muhalefet olmalı ve muhalif olarak kalmalı.
Fakat muhalefet ne yazık ki kendisine biçilen “muhalefet”lik rolünden sıyrıldı bir hayli zamandır. Kavramın ve kurumun öyle canına okudu ki, meseleleri; iktidara vuracağım derken, ülkeye devlete vurmaya kadar getirdi. Hem iddia etti, devlet ayrı hükümet ayrı şeylerdir diye, hem de bu ikisini birbirine karıştıran ilk o oldu. Sapla samanı, elmayla armutu birbirine karıştırdı, bu karıştırma sonucu çıkan şeyi de kendi kesimine, kendi zeminine muhalefet diye sundu. (Bunda FETÖ’nün payı da büyük.) Bu yüzden rakamı %43 olarak verdim zaten. Çünkü gizli ortağı HDPKK olan Millet İttifakı’nın oranı, Başkan Erdoğan’ın %52 küsurluk oranı baz alındığında % 47-48’lere tekabül ediyor. Peki o aradaki %4-5’lik oranı ne yaptım? İşte bu oran muhalefeti düşmanlıkla karıştıran oran ve artık iflah olmasından ümidimi kestiğim oran. Bu oran % 43’ü de peşine takıp koyun gibi gezdiren oran. Onların kazanılması gibi bir ümidim olmadığı için %43’ü dair bir şeyler yapılabilir umuduyla bu yazıyı kaleme aldım. Çünkü biz büyük bir milletiz ve toplum olarak iç içe geçmişiz. Bu %4-5 sürekli %43’ü mobilize edecek, sürekli kışkırtacak ve koyun gibi salacak meydana haydi bakalım kavga gürültü. Çünkü bu % 4-5 tabanına karşı sürü muamelesi yapıyor. Bunda da başarılı. Öyle olmasa HDPPK gibi bir terör uzantısına kitlesini oy vermeye ikna edebilir miydi? (Kim bu % 4-5? Yöneticilerin bir kısmı, bunların kalemleri, bunlara tabi sosyal medya hesapları, birlikte hareket ettikleri illegal oluşumlar vs.)
Ha, ne yapalım bu % 4-5’i, madem bu %43’ü de mobilize ediyor, nasıl durduralım bunları? Alternatif sunarak. İstikbal için, alternatif sunarak. Bazı partilerdeki yöneticilerin ve o yöneticilerin hakim olduğu zihniyetin değişmesine katkıda bulunarak. Niçin mi önemli bu? Çok basit bir örnek. Bu %4-5’e dahil olan, bu zihniyetin temsilcisi olan sözüm ona bir aydın, küçücük bir çocuğun ahlaksız bir biçimde cani bir sapık tarafından öldürülmesinden dolayı topyekün bu kesimi suçladı. Bu nasıl bir aşağılık bir tutumdur, bu ahlaksız adam nasıl bir rezildir? Ve bu rezil, peşine takılan koyunları nasıl bu aşağılık fikirlerle(!!!) mobilize edebilmektedir? Bir diğer örnek. Ak Parti’ye oy verdiği için PKK tarafından infaz edilen Doğu’daki Türkmen köyündeki bir bakkalın cinayetini PKK üstlenmesine rağmen, hala bu % 4-5’lik kesimden PKK terör örgütüdür diye ne bir açıklama duyabildik ne de şöyle gür bir sesle kınama.
Ya, bırakın şimdi “ooo daha neler var bunun gibi” demeyi filan. Biliyorum denizde kum kadar çok bu örnekler. Fakat sırf bu iki örnek bile, Türkiye’de ne kadar tehlikeli ve karşısındakine katıksız düşman bir muhalefet örneğini görmemiz açısından –gerek yönetim gerek bunların sözde entelektüel savunucuları bağlamında- yetmez mi?
Sen nasıl bir vicdansız bir pisliksin ki küçücük bir çocuğun üzerinden bile muhalefet etmeye sebep bulursun? Sen nasıl bir pisliksin ki küçücük bir çocuğun acısı üzerinden birleşmeyi başaramaz, kutuplaşmak için sebep yaratırsın? Demeyelim mi? Söyleyin işte, bu kaşarlaşmış, nato mermer nato kafa kazanılabilir mi? Asla! Bana göre imkanı yok. Adam muhalefet değil, tepeden tırnağa senin şekline, fikrine, yediğine içtiğine, inandığına, her şeyine düşman. Peki, bu %4-5’in kendi kitlesini her gün böyle mobilize etmesine, yalan yanlış bilgilerle kafasını doldurmasına, muhalefeti düşmanlık gibi kanıksattırmasına sessiz mi kalınacak? Hayır. Bu bir sac ayağıysa o ayağın en masumu olan bu kitle kırılacak. Yani onlardan ayrılacak. Yani kazanılacak.
Öyleyse bu kesime karşı farklı ve son derece bütünleştirici bir dil geliştirilecek. Gerekirse toplantılar paneller düzenlenip, bu kitleye %4-5’lik kesiminin yaptığı şeyin muhalefetlik olmadığı tek tek anlatılacak. Sabırla anlatılacak, kırmadan incitmeden anlatılacak. Muhalefetin bu düşmanca tutumunun aksine, kendilerinin bütün milletin her bir ferdinin yöneticisi, dert dinleyicisi, çözüm bulucusu, işe yerleştiricisi, eğer ihtiyaç varsa herkesin her kesimin sosyal yardımcısı olunduğu anlatılacak.
Çünkü bu kesim, bu %4-5’lik kesim tarafından çok hırpalandı, koyun yerine konulup çok kullanıldı, defalarca mobilize edilmeye kalkındı, küstahça HDPPK gibi bir terör uzantısına yönlendirildi, çok yüksek vaatlerle seçimde havalandırıldı ve yere çakıldıklarında yalnız bırakıldı vs. vs. Yani karşınızda son derece psikolojisi altüst olmuş ve inanın bana aslında içsel olarak bu %4-5’lik kesime sizden daha kızgın olan bir kesim var. En ufak bir alternatifte sel olup akacaklardır o yöne, emin olun. Bu alternatifin doğmasında siz de bir şeyler yapmaya mecbursunuz. Hem ülke demokrasisi adına sağlıklı bir muhalefet doğması için, hem de bu %4-5’lik zihniyetin kalıcı muhalefet anlayışı olarak bu ülkeye yerleşmemesi için, yani istikbal için. En ufak bir zaafiyette bu kesim ve mobilize ettiği kesimler ülkeye zarar verebilecek bir potansiyele sahip zira. Bugün olmasa yarın. Öyleyse yüzeysel bakmamak gerekiyor. Ve bunların bu kitleyi her gün ama her gün her türlü sebebi bahane ederek düşmanlığını artırmalarında rol oynamalarına seyirci kalmamak gerekiyor.
Tolstoy; “ateşi kıvılcımken söndürün” der. Bence de. “Kıvılcım dediğine bak, iddiana göre hepi topu %4-5” derseniz yanılırsınız. Zira Türk semalarına kötü bir enerji olarak bıraktıkları düşmanlık mikrobu bir salgın gibi yayılıyor. Çünkü bu karşıt kötü enerjiler karşıt düşmanlıklar da doğuruyor. Böylece kötü enerji oranı artıyor. Ve % 43’e yazık ediliyor. Bana göre sağlıklı bir muhalefete tabi olabilecek kadar aklı başında bu insanlar. Sadece o yöne doğru iteklenmeyi bekliyorlar. Umarım milli, vatansever, devletiyle, milletinin her bir ferdiyle son derece barışık, içi başka dışı başka olmayan, donanımlı, iç ve dış meselelere vakıf bir rüzgar yakalarlar. Çünkü illaki yeni figürler ortaya çıkacak muhalefet adına. Bu böyle sürdürülemez. Benim endişem aynı zihniyeti muhafaza eden fakat şahsiyet bağlamında yeni addedilenlerin ortaya çıkmasında.
Zira o zaman hiçbir şey değişmiş olmayacak.