26 Nisan 2017 günü bütün haber kanalları ve haber yoğunluklu internet siteleri, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün 9103 kişiyi açığa aldığı yönündeki haberlerle yakıyordu “flaş”larını.
FETÖ’nün en sistemli yapılandığı Emniyette neredeyse yüzde 70’ler düzeyinde egemenlik elde ettiği söylemlerin ötesinde ciddi raporlara yansımışken, 9103 kişinin açığa alınması, 15 Temmuz’dan sonra tek kalemde yapılan operasyonların, bilhassa skora oynayanlar açısından sayısal değeri en yüksek olanıydı. Hal böyle olunca; skor üzerinden FETÖ ile mücadele kahramanlığında nam salanlar, hiçbir sorgulamaya gerek duymadan bu 9103 kişinin TC kimlik numaralarına kadar yayınladılar.
9103 kişinin açığa alınması kararının arka planına dair “kozmik senaryolar” da gecikmeden ardı ardına gelmeye başladı.
Mesela; “Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) ve Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık Daire Başkanlığı’nda kurulan özel birimlerin yaptığı operasyonda gözaltına alınan örgütün Türkiye imamlığına vekalet eden FETÖ mensubunun evinde ele geçirilen 2 terabaytlık şifrelenmiş karttan örgütün ‘polis arşivi’ çıktı” deniliyordu. Yazılan senaryoya daha kozmik bir hava katmak için yakalanan kişinin Emniyet İmamı olduğu, bu kişinin MİT’e teslim ettiği Flash Bellek içinde yapılan incelemede, FETÖ’nün emniyet teşkilatındaki yaklaşık 70 bin polisi kendi parametrelerine göre sınıflandırdığının anlaşıldığı yazılıyordu. Üstelik bu verilerin, kart hafızasındaki bilgilerin ancak yüzde 7’lik kısmını oluşturduğu öne sürülüyordu.
Birilerinin, aynı Flash Bellek üzerinden başka bir planı mı var bilemiyoruz, lakin ortada bir gerçek var ki; o hafıza kartındaki kalan yüzde 93’e dair bugüne kadar kamuoyuna yansıyan bir bilgi-belge yok.
Ancak o yüzde 7’lik dilimle ilgili, 9103 kişinin TC kimlik numaraları ile birlikte servis edilen diğer detaylar da;
- FETÖ’nün yaklaşık 70 bin polisi, “kırmızı”, “sarı” ve “mavi” olarak renklere göre sınıflandırdığı,
- Yapılan renkli sınıflandırmada “kırmızı” listenin FETÖ’ye yakın isimlerden, “sarı” listenin kırmızılara göre biraz daha dışarıda kalan personeli “mavi” listenin ise bağlantısı olmayanlardan oluştuğu,
- Veri tabanına göre, FETÖ’nün tüm personeli A,B,C,D,E,F,G şeklinde harf grubunda dikey 1,2,3,4,5,6 numaralarla yatay biçimde tasnif ettiği,
- Böylelikle A1, A2, A3 benzeri her harf grubunda kodlamalar oluşturulduğu, bu kodlamaların da renk grupları içinde detaylı tanımlamalar yapılarak FETÖ’ye yakın/uzak isimlerin yer aldığı…
Şeklindeki “bilgiler” yer alıyordu.
Yani on yıllardır, başta emniyet olmak üzere devletin en stratejik kurumlarında devletin tüm reflekslerini körelterek yapılanan, en kritik birimleri tepeden tırnağa egemenliğine katan FETÖ, emniyet yapılanmasını ve kendisine karşı kişi ve grupları tek tek kodluyor, isim isim listeliyor, bunların olduğu bir “mikro hafızayı” hem de bu işlerde etkin olan “Emniyet İmamı” vasıtasıyla MİT’e/Polise teslim ediyordu.
Toplumun bu senaryoya inanmakta zorlandığını görenler ise, olayı daha da kozmik bir havaya büründürüp, “operasyon yapılan FETÖ imamının flash belleği yutmaya çalıştığı, bunun istihbarat ve emniyet personeli tarafından fark edildiği, FETÖ imamının ağzından çıkarılan karttan ise FETÖ’nün emniyet hafızasının çıktığı” senaryosunu devreye sokuyordu.
Bu arada 26 Nisan 2017 günü, Emniyet Genel Müdürlüğü yaptığı yazılı açıklamada; “667 sayılı “Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin” 2’nci maddesinde zikredilen ve milli güvenliğe tehdit oluşturduğu tespit edilen Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ/PDY) ile iltisakı veya irtibatı olduğu gerekçesiyle 9103 Emniyet Teşkilatı mensubu görevden uzaklaştırılmıştır” diyordu.
27 Nisan 2017 günü ise; 15 Temmuz’dan sonra atandığı İçişleri Bakanlığı görevinde gerek PKK gerekse FETÖ ile mücadele konusundaki kararlılığı ve cesareti ile toplumun kahir ekseriyeti tarafından taktir edilen Süleyman Soylu, ekranlarda FETÖ’nün Emniyet yapılanması kapsamında 9103 kişinin açığa alındığını açıklıyordu.
Soylu’nun bu açıklamalarını Emniyet Genel Müdürlüğü’nde ekrandan izleyen önemli bir isim, zafer edasıyla kolunu havaya kaldırıp, “işte bu, artık kimse bu listeyi delemez” diye haykırıyordu. Diyeceksiniz ki; “FETÖ/PDY ile iltisakı veya irtibatı olduğu gerekçesiyle 9103 Emniyet Teşkilatı mensubu görevden uzaklaştırılması zafer değil mi?” Evet, bu doğru bir hamle olsaydı elbette zaferdi, lakin bu kararı, Süleyman Soylu’ya açıklatmayı bir zafer olarak gören bu kişi, emniyet koridorlarında, “FETÖ’nün yarım bıraktığı işi biz tamamlayacağız” ifadelerini kullandığı iddia edilen kişinin ta kendisiyse, hamlenin doğruluğu da sorgulanmaya muhtaçtır.
Hamleyle ilgili AK Parti Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyar’ın “Son Söz” programında sarf ettiği sözleri hatırlayalım şimdi: “En son bir operasyon oldu. 9 bin 103 kişi alındı. Öyle bir kurnazlık yapılmış ki şu anda cezaevinde bulunan kişilerin isimleri yazılmış. Araya da birilerini koymuşlar ve harmanlama yapmışlar. 100 doğrunun yanına 30-40 tane de yanlış yazıyorlar ve iş sulanıyor. Oradaki yanlış işi söylemeye çalışırken başka bir meselenin üstü örtülüyor. Önce karar vericileri temizleyin ki, operasyon aşağı doğru gitsin. Aşağıdakileri temizliyorsun, yukarıdakiler yerinde dursun. Bu milletin vicdanını sızlatıyor. O listeleri senin temizlemediğin FETÖ'cüler oluşturuyor. Yukarıda problem var.”
İşte yırtındığımız şey tam da bu …
Düşünün ki; “FETÖ’nün yarım bıraktığı işi biz tamamlayacağız” diyen kişi, sözde bir FETÖ İmamı’nın ağzından mı (çok af edersiniz) kıçından mı neresinden çıktığı bile belli olmayan bir hafıza kartı üzerinden 9103 kişinin açığa alınma sürecinde irade sahibi.
2015-2016’da bile Emniyet Yüksek Değerlendirme Kurulu Üyesi olarak terfisine onay verdiği (zira tüm terfiler oy birliğiyle verilmiş) yüzlerce isim FETÖ’den tutuklanmış olmasına karşın aynı kişinin halen Emniyet Genel Müdürlüğü’nde üst düzey kadroda açığa alma ve ihraçlarda söz sahibi.
17/25 Aralık’tan sadece 6 ay önce FETÖ Organizasyonunda eline verilen mikrofona, “Hasta yatağındaki annesini bırakarak geldiğini haykırıp Fetullah Gülen’e selam gönderen” biri o 9103 kişiye dair en etkili karar mercii…
Bir şey daha; aynı flash bellekte FETÖ’nün düşman olarak listelediği biri halen FETÖ gerekçesiyle ihraç. Yine o listeden yola çıkarak açığa alınanlar içinde, 15 Temmuz gecesi istirahatte olmasına rağmen göreve gidip canını ortaya koyarak darbeye direnenler, gazilik ünvanı alanlar var. Mesela o karanlık gecenin hiç unutulmayan ve Kızılay/Ankara Adliyesi arasında gidip gelen tankın namlusuna çıkarak tankı durdurmaya çalışan bu direniş sırasında yaralanıp gazilik ünvanı alan kişi o 9103 kişilik açığa alma listesinin içinde. Net olmamakla birlikte 15 Temmuz gecesi darbeye karşı canını ortaya koyarak direnirken yaralanan 16 kişinin bu 9103 kişilik listede olduğu belirtiliyor.
Mağduriyetini haykıranların ortak mesajı ise aynen şöyle: “FETOŞ’un 26 Nisan'daki kumpası sonrasında ne kaderime küstüm ne Devletime… 26 Nisan FETÖ’nün kumpasıdır.”
Bu arada gelen bilgilere göre listedeki FETÖ’cülerin kahir ekseriyeti daha evvel tutuklu ya da ihraç edilmiş. Kumpas da bu gerçek üzerine kurulmuş. Mesela her 100 kişinin arasına 40’a yakın alakasız hatta hayatının hiçbir döneminde FETÖ ile yolu kesişmeyen bilakis örgütün hedefi olanlar eklenerek kafaların bulandırılması amaçlanmış.
Bizzat EGM’deki vicdan sahibi isimlerin de yaptığı bu değerlendirme ışığında, 9103 kişilik listeden ayıklama yapmanın, bir TERS OPERASYONLA hayatları karartılan mağdurların mağduriyetine bir an evvel son vermenin, devletin ve devlet yönetiminde irade sahibi olanların namus borcu olduğunu hatırlatmak istiyorum.
Bilhassa 15 Temmuz’dan bu yana gizli bir el, kanaatim odur ki; FETÖ’nün zaman ayarlı uyuyan hücreleri, sistemli bir şekilde mağdurlar üretip, devlete ve siyasi iktidara karşı düşman bir kitle oluşturmaya çalışıyor. Gelin bu kirli oyunu bozmaya bu 9103 kişilik listedeki masumları ayrıştırarak, mağduriyetlerine son vererek başlayın.
Biz bu kumpas merkezlerinin medya ve sosyal medya tetikçileri vasıtasıyla “kripto FETÖ’cü” yaftası yemeyi göze alacak cesareti ortaya koyabiliyorsak, sizler elinizdeki devlet gücüyle bu cesareti hayda hayda gösterebilirsiniz.