Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, partisinin TBMM Grubundaki seçim çağrısı üzerine, Bahçeli’yi Külliye’de ağırlayan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, “24 Haziran’da erken seçim” ilanını siyasi dinamikler parantezinde okumak büyük bir yanılgı olur.
Dış etkenler, içerdeki marjinal terör örgütleri dahil yerel işbirlikçiler ve Ortadoğu’da Suriye merkezli yaşanan gelişmeler, Türkiye için sistemsel değişikliği acil kılıyor.
Cumhurbaşkanı ile Hükümet arasındaki uyum ne kadar tartışılmaz olursa olsun, bürokrasideki vesayetçi zihniyetin temsilcileri, mevcut sistemden edindikleri orantısız güçle, iç ve dış güvenlik bağlamında alınacak tedbirler ve uzun vadeli politikaların önünde bariyer oluyor, hatta bu politikaları sabote edebiliyor.
Aynı şekilde; FETÖ cuntasının 15 Temmuz kanlı darbe ve işgal girişiminin getirdiği toplumsal kenetlenmenin bir yansıması olan ve istikrar ve güvenin teminatı haline gelen AK Parti ile MHP arasındaki uyum ve fiili ittifakı parçalamak için, sözünü ettiğim o vesayetçi zihniyetler ve yargı ve emniyet başta olmak üzere kamudaki varlığını korumayı başaran FETÖ hücrelerinin bir tertip içinde olduğu da yüksek sesle dile getirilen bir tehdit haline gelmiş.
Bu ittifakın çatlamasının sadece iç siyasi dengeleri etkileyeceğini, siyasetin kendi dinamiklerine rota çizeceğini düşünmek bizi yanılgıya sevk eder.
Hiç kuşkusuz ki hedef alınan bu ittifak, iç ve dış tehditler karşısında Türkiye’nin beka mücadelesinde, istiklal ve istikbal savaşında ülkenin ve milletin teminatı haline gelmiştir.
Sayın Bahçeli’nin, partisinin grup toplantısında yaptığı “erken seçim” çağrısı üzerine yaptığım, “15 Temmuz gecesi Erdoğan’ın liderliği etrafında kenetlenen bu millet devleti sokaktan topladı; Eğer sayın Bahçeli’nin erken seçim teklifi dikkate alınmazsa, 2019 da sokaktan toplayacak bir devlet bile bulamayabiliriz” şeklindeki paylaşımıma bir çok kesimden tepki gelmiş, abarttığım ifade edilmişti.
Oysa yukarıda aktardığım AK Parti-MHP ittifakının yüklendiği tarihi misyon tam da bu paylaşımımda anlatmaya çalıştığım misyonun merkezi. İşte bu ittifaka yönelik sabotaj girişimleri başta olmak üzere Türkiye’ye yönelik yıkıcı planların devreye sokulacağına dair alınan istihbari bilgiler ve yaşanan iç ve dış gelişmeler, Türkiye’nin 2019’da bir seçim yapamama riskini bile ortaya çıkarmış durumdaydı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Bahçeli ile görüşme sonrasında düzenlediği basın toplantısında ülkenin karşı karşıya bulunduğu fotoğraftan hareketle Bahçeli’nin erken seçim teklifine olumlu yaklaşmaları gerektiği konusunda kurmaylarıyla görüş birliğine vardıklarının altını çizerek sarf ettiği; "Cumhurbaşkanıyla hükümetin uyumlu çalışması sayesinde ciddi bir sorun yaşanmıyor gibi gözükse de eski sistemin hastalıkları attığımız her adımda karşımıza çıkabilir. Buna rağmen bizim tercihimiz hep milletimize verdiğimiz taahhüde uygun şekilde 2019 Kasım'ındaki seçimlere kadar dişimizi sıkmaktan yana oldu. Ancak gerek Suriye'de yürüttüğümüz sınır ötesi operasyonlar, gerek Suriye ve Irak merkezli olarak bölgemizde yaşanan tarihi önemdeki hadiseler, Türkiye'nin bir an önce belirsizlikleri aşmasını zorunlu hale getirmiştir. Ülkemizin geleceğine yönelik kararların daha güçlü şekilde alınabilmesi ve uygulanabilmesi için yeni yönetim sistemine geçiş giderek aciliyet kesbetmeye başlamıştır" şeklindeki ifadeleri, 24 Haziran’da seçim ilanını siyasetin kendi dinamikleri değil yaşanan iç ve dış gelişmelerle tehditlerin tetiklediğinin göstergesi değil mi sizce de.
Sözün özü; 15 Temmuz atmosferinin tetiklediği ve kendini yerli ve milli ittifak diye tanımlayan AK Parti-MHP ittifakının 24 Haziran’da Erken Seçim iradesinde görüş birliğine varmasını, ülkeyi ve milleti bekleyen büyük belaları bertaraf edecek mekanizmanın bir an evvel hayata geçirilmesinin yanında, emniyet ve yargı başta olmak üzere kamuda hala varlığını koruyan FETÖ hücrelerinin bu ittifakı sabote edecek tertip hazırlığını bozma hamlesi olarak okuyabiliriz.