Erzurum Milletvekili Meral Danış Beştaş, Türkiye siyasetinde kritik bir tarihe işaret ediyor: 4 Kasım 2016. Beştaş, bu tarihi, siyasi bir darbe olarak nitelendiriyor ve o günden bu yana geçen yedi yıl üç günlük süreci değerlendiriyor. Beştaş'ın ifadelerine göre, HDP'nin iki Eş Genel Başkanı ve diğer parti yöneticileri, tam yedi yıl üç gündür "iktidarın rehini" olarak cezaevinde. Beştaş, yaşananların sadece bireysel tutuklamalar olmadığını, aynı zamanda Türkiye'nin parlamenter sistemine yönelik bir müdahale olduğunu vurguluyor.
Beştaş, 15 milletvekilinin tutuklanmasının ardından yapılan Anayasa değişikliği ile başkanlık sistemine geçildiğini, bu sürecin demokratik normlarla bağdaşmadığını öne sürüyor. İktidarın bu hamlesini, muhalefeti susturma girişimi olarak yorumluyor ve bu sürecin "anayasasızlaşma dönemi" olarak adlandırılan bir döneme ivme kazandırdığını belirtiyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "darbecilerin borusunun ötmediği" yönündeki açıklamalarını eleştiren Beştaş, iktidarın vesayetçi bir rol üstlendiğini ve asıl darbenin kendileri tarafından gerçekleştirildiğini iddia ediyor. Beştaş, AKP'nin geçmişteki darbecilerin izinden gittiğini ve kendisi de bir darbeci parti olduğunu söyleyerek, siyasi rakiplerinin cezaevine konulmasını, demokratik olmayan yöntemlerle eleştiriyor.
Son olarak, AKP'nin siyasi olarak korktuğunu ve zorbalığa başvurduğunu ifade eden Beştaş, muhalefetin sesinin bastırılmasının demokratik bir yönetim anlayışıyla bağdaşmadığını vurguluyor. Konuya ilişkin şu ifadeleri kullandı;
4 Kasım darbesinin üzerinden yedi yıl üç gün geçti, 4 Kasım 2016. 4 Kasım 2023’ü üç gün önce geride bıraktık ve tamı tamına arkadaşlarımız yedi yıl üç gündür cezaevinde iktidarın rehini konumunda tutulmaya devam ediyorlar.
Evet, 4 Kasım darbesi sadece Eş Genel Başkanlarımız Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş değil, Grup Başkan Vekilimiz İdris Baluken ve Çağlar Demirel değil, 15 milletvekilimizin aynı gece 4 ayrı savcının, 4 ayrı ilden planlanıp örgütlenen bir siyasi darbe olarak tarihin dönüm noktalarından bir tanesidir, önce bunu söyleyelim.
Evet, başkanlık sistemini getirmek isteyenler Anayasa’yı değiştirmek için daha doğru bir deyimle, muhalefeti susturmak için bu anlamda bizim Parlamentonun aritmetiğini değiştirdiler. 15 milletvekili alındı, 11’i tutuklandı -yani tutuklama tamamen tırnak içinde söylediğim bir şey- ve 550 milletvekilinin içinde 11 kişinin parlamentoda olmadığı bir dönemde bu ülkeye başkanlık rejimi getirildi, Anayasa değiştirildi, İç Tüzük değiştirildi, onlarca kanun kabul edildi, bütün itirazlarımız reddedildi. Neymiş? İş tamamen kısıtlama, özgürlükten yoksun bırakma.
Anayasasızlaşma dönemi tam da 4 Kasım darbesiyle ivme kazanmıştır bu ülkede, bunun başını da tabii ki iktidar çekiyor. Evet, Anayasa’ya aykırı ama “evet” diyen, dokunulmazlığın kaldırılmasına parmak kaldıranlar da bugün Selahattin Demirtaş’ın Edirne’de, Figen Yüksekdağ’ın Kandıra’da, Sebahat Tuncel’in de Sincan Cezaevinde olmasından tabii ki sorumludur, bunu da unutmadık.
Şimdi şöyle bir şey var, geçenlerde Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı şöyle bir şey söyledi: “Artık bu ülkede darbecilerin borusu ötmüyor, vesayetçilerin tekeri dönmüyor.” Daha yeni, bir iki gün önce demiş. Hayret gerçekten, hayret. Niye hayret diyorum? 12 Eylül darbesinin, 2 Mart 1994 darbesinin devamı niteliğinde bir darbenin sahibi, başrol oyuncusu söylüyor bunu Recep Tayyip Erdoğan.
Bu kampanyayı kendisi yürüttü. Basın da dokunulmazlıkların kaldırılması için çarşaf çarşaf açıklamalar yapıldı, sonra Anayasa’ya aykırı bir değişiklik bu Parlamentodan AKP-MHP ve Anayasa’ya aykırı ama “evet” diyenlerin oylarıyla geçirildi.
Şimdi şöyle diyeyim: Vallahi, darbecilerin borusu ötmeye devam ediyor. Yani bugün sadece boru el değiştirdi, iktidarın elinde bu boru; vesayetçilerin tekeri de el değiştirdi, ne oldu? İktidarın elinde ve dönmeye devam ediyor vesayetçilerin tekeri. Peki, darbecilerin borusu da vesayetçilerin tekerinin de iktidar olduğunu söylemek için fazla bir örneğe gerek var mı?
4 Kasımı konuşuyoruz ya. Bu ülkenin ana muhalefet partisi rolündeki bir partinin Eş Genel Başkanları alenen rehin konumunda tutuluyorlar. Bugün, Demirtaş, Yüksekdağ, Sebahat Tuncel ve Gültan Kışanak yedi yıla rağmen tutuluyor. Leyla Güven, Elâzığ’da tamamen siyasi görüşleriyle, Ayla Akat da Kobani kumpas davasıyla tutuluyor.