Cocu, Comolli, Koeman gitsin takım düzelir diyenlere Ersun Yanal’la mucize bekleyenler de eklenince, Ali Koç’un daha fazla dayanması mümkün değildi. Ne yazık ki, Ersun Yanal’ın dönüşünü hem tribünler hem de spor basını teslimiyet ya da başkana istediklerini yaptırma şeklinde okuyacaktır.
Endişelenmeyin taktik, teknik tartışmayacağım asıl mevzu daha derinlerde gizli. Lig yeni başlamış takım kadrosu birbirini tanımaya çalışırken 7. hafta Rizespor’a üç farkla yenildik, bismillah dakika bir gol bir; Külliye’den başdanışman başladı “Yönetim İstifa” çığlığı atmaya.
Dünyanın hiçbir yerinde yedinci haftada hocasını istifaya çağıran taraftar olmaz, bu başkanı dahi göndermeye hevesli. Her hafta yönetim istifa diye twit atıp duruyor. Milyonlarca Fenerbahçelinin göremediğini Mehmet Uçum daha yedinci haftada nasıl gördü ya da görmesine kim yardım etti? Mesela Real Madrid 10., M.United ise 17. haftada hocalarını gönderdi lakin bu takımların taraftarları yönetim istifa diye yaygara koparmadı. En gülüncü ise, Külliye’nin başdanışmanı aynı zamanda hukukçuymuş. Aziz Yıldırım’ın –kulüp kasasını tarumar ettiği için mecburen–giderayak kabul ettiği Finansal Fair Play (FFP) anlaşmasından belli ki haberi yok! Görünen o ki ne futboldan ne hukuktan anlıyor!
–Külliye’nin danışman kadrosu çok ilginç! Ekonomi başdanışmanı Yiğit Bulut dolar bir lira olacak dedi, sekiz liradan geri döndüğünde memleketin yarısı konkordato ilan etti. Aslında mevzu biricik adaylarının(Mehmet Ali Aydınlar) Mehmet Ali Aydınlar’ı başkan yaptıramadıkları gibi sonradan kankalaştıkları Aziz Yıldırım da koltuğu kaybetti –.
Eski “devrimci” Başdanışman beyden rica etsek Ali Koç sonrası için olası senaryolarda hangi isim ön plana çıkıyormuş bizimle paylaşır mı? Elbette baştan söylemekte fayda var (Ali) Koç ailesi ile her hangi bir hesabı Fenerbahçemiz üzerinden çözemezler!
Tam Külliye’den açılan cepheyi okumağa çalışırken aniden ve de hiç beklemediğimiz yerden kapkara bir çığlık tırmaladı kulaklarımızı. O güne kadar Atatürkçü Düşünce Derneği’nin Başkanı olarak kabul ettiğimiz şahsın aslında olası yeni bir tertibin içinde mevzi almağa hazırlandığını saha ortasında futbolcuların horoz dövüşü sayesinde öğrenmiş olduk. Olaylı ve bol cezalı Galatasaray & Fenerbahçe derbisi sonrası ADD’nin başındaki şahıs aniden döküldü. Açıklamasından aynen aktarıyorum;
“...Bunları kendi adıma yazıyorum. Dernek adına değil. Ama biz Atatürkçüyüz. Doğru ‘olanı’ söylemekten çekinmeyiz. Türk ordusunun yarısı içeri atılırken, Fetöcü savcılarla tavla oynayan, halı saha maçı yapıp, işler terse dönünce Atatürk’ü hatırlayanlara bir tutmasın bizleri kimse... ”
Ayrıca kendisini aklamak için daha önce andımıza sövmesiyle meşhur Çağlar Cilara’ya konuk olması da çok manidardı. Sözde Atatürkçü ile Atatürk’ün andını “Hitler Almanya’sında uygulanan benzer bir rütel ve ilkel toplulukların feda kültürü”olarak tarif eden ikilinin buluşması yeterince etkileyiciydi.
Şimdi kendisi hala adında ATATÜRK geçen bir kuruluşun başında olduğu için kelimeleri özenle seçiyorum. Tam da tertip mevzisine koşarken belirttiği gibi açıklamaları derneği bağlamadığı gibi yazacaklarımda derneği değil onu bağlar.
Ankara’da çok kullanılan bir deyim vardır; “Neyin kafasını yaşıyorsun”diye... O mesajı içeren haberi gördüğümde aklıma gelen ilk cümle buydu;“Neyin kafasını yaşıyor olabilir ki(?)”.
Sırayla gidelim;
- Madde biri yazıyla tekrar belirtiyoruz çünkü diğer bütün maddelerden daha önemli olup hiç aklınızdan çıkarmamanız gereken bir mesajı içerir. Atatürkçülük gibi özge bir duruşu sahiplenip Fenerbahçe’den bahsediyorsanız HADDİNİZİ BİLECEKSİNİZ.
- İşgal ettiğiniz makam (ADD Başkanlığı), CHP koridorlarında siyaset pazarlıklarıyla elde ettiğiniz mevkilere veya makamlara benzemez!
- Fenerbahçe, sizlerin ısrarla cemaat dediğiniz terör örgütü ve kumpaslarına karşı hiç durmadan, geri adım atmadan direnmiş ve bu bağlamda taraflı tarafsız herkesin takdirini kazanmıştır!
- Siz cemaatin Abant toplantılarında sümüklüye düzülen övgüleri alkışlarken, biz Atatürkçülüğümüzü ne otel odalarına ne dövizli bahşişlere ne de kulüp localarında maç izleme rüşvetlerine değişmedik!
- Kiminle tavla oynadığınızı ya da oynayanlara yancılık yaptığınızı tarih elbet bir gün yazacaktır da bir an önce GEREĞİNİ yapmalısınız. Çünkü hayat çok basit iki yoldan ibarettir; Birincisi görevini yapmak–ki siz bu makamın tarafsızlık ilkesine riayet edemediğiniz için görev süreniz dolmuştur–, görevini yapamayan da gereğini yapar.
***
Fenerbahçe’nin ligdeki yeri ve dahi durumuna gelince, eğer VAR bir kaç sezon daha devam ederse üç büyüklerin yüzündeki boya tamamen akar ve geriye sadece gerçekler kalır. Ulusal ligler içinde VAR sonrası zirvesi karışan tek lig Türkiye’dir. Diğer liglerde zirve eskisinden pek de farklı değildir. İşte bu sebeple VAR mevzusu fazlasıyla tartışılmaktadır. Çünkü birileri önümüzdeki sezon bir ihtimalde olsa VAR’ı kaldırmanın hesaplarını yapmaktadır. Ekonomik kriz, FFP ve VAR üçlüsü Türk futboluna en büyük travmayı yaşatacaktır. Üç büyükler içinde en şanslısı olan Fenerbahçe eğer en büyük şansı olan Ali Koç’un önerisini kabul ederse FFP anlaşmasını iptal edip, buna karşılık bir kaç sene Avrupa liglerine katılmayarak Süper ligi domine etmenin dayanılmaz yakıcılığına teslim olacaktır. Çünkü kiralamalar ve FFP dayatmalarıyla küme düşme hattından çıkamadığımız aşikardır. Son üç sezonun 16. hafta lig sıralamasına bakılırsa, VAR’ın etkisi çok açık görülecektir. Aşağıda bu sezon dahil son üç sezonun 16. haftasındaki puan durumları var.
2018-19 sezonu 16.hafta puan durumu;
2017-18 sezonu 16. hafta puan durumu (Önceki sezon)
2016-17 sezonu 16. hafta puan durumu (2 yıl önceki sezon)
Görüldüğü üzere VAR sonrası çarşı pazar karıştı. Artık eyyamcı ve tarafgir hakem kararlarıyla sahadan puan çıkaran büyük takımlar yok. Şimdi herkes ekmeğini/puanını sahadan çıkarmak zorunda. Bir de üstüne FFP anlaşmalarıyla bilançolarını düzeltmek zorunda kalan kulüplerimizin işi hiç olmadığı kadar zor.
Not: Zihni (Çakır) abiye tekrar yazacağım ama bu sefer sadece ileri teknoloji olacak konu başlıkları çünkü, üretim ekonomisine geçmezsek durum hiç de iç açıcı olmayacak demiştim. Yine gündeme dalıp gittim ama herkes bilir ki, Atatürk ve Fenerbahçe iki hassas noktamdır. Çok klasik olacak belki ama “Bu sevda bitmez gönüllerde, darağacında olsak bile son sözümüz -önce Atatürk sonra- Fenerbahçe”