Şüphesiz ki Fetullahçı Terör Örgütü bu milletin bağrına saplanmış bir hançer.
FETÖ, ülkede yüzde 70’e yakın kitleyi oluşturan muhafazakar milliyetçi kesimin dini ve milli duygularını sömürerek büyümüş, kamuda ve devletin kozmik birimlerinde yapılanmış CIA güdümlü bir örgütlenme.
SSCB’nin yıkılması ve Soğuk Savaş atmosferinin dağılmasından sonra küresel istihbaratın benimsediği yeni paradigma kapsamında CIA tarafından “nüfuz cacusluğu”yla kodlanmış bir örgütlenme.
Örgüte doğru perspektiften bakmadığımız sürece, ne örgütle mücadelede ne de örgütün sonraki planlarının deşifre edilmesinde bir yol alabiliriz.
17/25 Aralık 2013’ten sonra örgüte yönelik mücadelenin akim kalması ve 15 Temmuz’a uzanan sürecin sebebi de bu zaten.
Eğer 17/25’ten sonra başlatılan mücadele, örgütün yapılanma kodları ve amacı doğru tespit edilerek yürütülmüş olsa, kamudaki hücreleri açığa çıkarılıp refleksleri kırılabilirdi. Böylece 15 Temmuz gibi bir ihanetle de karşı karşıya kalmayabilirdik.
Peki 15 Temmuz’dan sonra ivme kazanan mücadelede doğru adımlar atılıyor mu?
Bu mücadele, örgütün yapılanma kodları, stratejileri ve nihai amacı çözümlenerek belirlenen bir paradigma üzerinde mi yürüyor?
Devam eden yargı süreci ile kamudaki idari tasarruflara baktığımızda bu sorulara olumlu cevap verebilmek mümkün değil.
Dahası; FETÖ ile mücadeleyi, örgütün Emniyet ve yargı başta olmak üzere kamuda YEDEKLEDİĞİ PARALEL unsurlara teslim ettiğimiz kuşkusunu güçlendiren hiç de yabana atılmayacak örnekler dolu önümüzde.
ÖRGÜTLE MÜCADELE, ÖRGÜTÜN KUMPAS SORUŞTURMA VE YARGILAMALARDA KULLANDIĞI İKİ MODELE DAYANDIRILDI
Örgütün, gerek“etkin pişmanlık”gerekse bizzat kendi modeli olan ve 2007-2014 yılları arasında etkin olarak kullandığı“Gizli Tanık” müessesini “kontrol ettiğine”ve kendine yönelik mücadeleyi itibarsızlaştırmak için kullandığına dair çokça örnek var.
İki yıla yakın zamandır bu bu yönde sürekli uyarılarda bulunduk, somut örnekler verdik. Örgütün hem “etkin pişmanlık” hem de“Gizli Tanık”müesseselerini kitlesel mağduriyetler oluşturmak için kullandığını, bu iki müessese üzerinden 15 Temmuz dahil örgüte karşı duruşunu hiç bozmayan kadrolardan intikam aldığının altını çizdik.
Bu uyarılarımız, Cumhurbaşkanlığı çevreleri dahil devlet içerisindeki iyi niyetli kadrolarda farkındalık oluşturma çabamız kimi zaman fiili tehditlerle kimi zaman da emniyet ve yargı kıskacında hazırlanan FETÖvari kumpaslarla engellenmek istendi.
Bu yetmedi, GİZLİ TANIK ve ETKİN PİŞMANLIK müesseseleri kullanılarak kurulan kumpaslara dair her farkındalık oluştuğunda, ya da bu kumpasları çökertecek yeni bilgileri kamuoyuna aktardığımızda bu kez de medya devreye sokuldu.
Mesela ilk günden bu yana mücadelesini verdiğimiz Emniyet’teki GARSON kumpası…
Sözüm ona eski bir FETÖCÜ, 15 Temmuz kanlı darbe ve işgal girişiminden 9 ay sonra 18 Nisan 2017 günü Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına giderek cep telefonu ve iki adet dijital kart teslim edip bu dijitallerde FETÖ’nün Emniyetteki yapılanmasına dair listeler olduğunu belirtiyor ve GİZLİ TANIK olmak istediğini beyan ediyor.
Bu zatın 27 Nisan 2017 günü Savcılık tarafından alınan ifadesinde GARSON kod ismiyle GİZLİ TANIK olduğu görüyoruz. Ne var ki; FETÖ’cü GİZLİ TANIK’ın ifadesi bile alınmadan, onun teslim ettiği ve içeriğinde FİŞLEME olduğu anlaşılan listeye dayanılarak 26 Nisan 2017 günü 9103 kişi İçişleri Bakanlığı kararıyla açığa alındı.
GARSON’un Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına “müracaat”edip dijitalleri teslim ettiği tarih olan 18 Nisan 2017 ile o dijitallere dayanılarak 9103 kişinin açığa alındığı 26 Nisan 2017 günleri arasında ne tür bir işlem yapıldı bilinmiyor. Dijitallere yönelik teknik bir inceleme yapılmadığını ise Emniyet Genel Müdürlüğü ilgili Daire tarafından hazırlanan teknik inceleme raporuyla anlıyoruz. Zira dijitallere dair hazırlanan “veri inceleme”teknik analiz raporunun tarihi 5 Haziran 2018, yani dijitallerin delil kabul edilip 9103 kişi ile ilgili idari bir tasarruf olan açığa alma kararından tam 13 ay sonra. Üstelik o rapor da eksikliklerle dolu. Bir dijitalin hukuki delil niteliğine sahip olması için gerekli olan “kim tarafından, ne zaman hazırlanıp ne zaman değişiklikler yapıldığı”gibi olmazsa olmaz sayılan hiçbir bilgi yok. Peki bizzat Organize Daire tarafından ve teknik analiz raporunda dijitallerin şifrelendirildiği ve bu şifrelerin çözülmesine çalışıldığı beyan edilmesine karşın, GARSON denen FETÖ’cü Gizli Tanık’ın dijitalleri teslim ettiği 18 Nisandan sadece 8 gün sonra 9103 kişilik açığa alma listesini neye dayanarak işleme koydunuz? Bu liste dijitallerden çıktıysa, teknik incelemesi bile yapılmamış dijitallere neredeyse o listeyi “birlikte hazırlamışçasına”nasıl güvendiniz?
Teknik Analizi 13 ay sonra 5 Haziran 2018 günü tamamlanan o dijitallerde ters fişleme dahil örgütün kumpasının izleri olduğunu avaz avaz haykırdık. Devletin örgüt tarafından hazırlanan büyük bir zokayı yuttuğunu açık açık dile getirdik.
9103 kişilik liste içiresinde 15 Temmuz’da örgütün ihanetine karşı kahramanca direnenlerin, Güneydoğu’da terörle etkin mücadelede gazi olmuş yüzlerce insanın, Emniyet içerisinde örgütün düşmanı olarak sembolleşenlerin, hayatının hiçbir döneminde örgütle yolu kesişmemişlerin bulunmasının ters fişleme kumpasının izleri olduğunu yazdık çizdik.
İşte bu tespitlerimizi doğrulayan izlerden biri de Rize Emniyet Müdürü Altuğ Verdi’nin bir polis memuru tarafından makamında şehit edilmesine dair soruşturmanın detaylarında ortaya çıktı.
ÜLKEYİ SARSAN İKİ SARSICI SUİKASTTE GARSON’UN SERVİS ETTİĞİ KUMPASIN İZLERİ VAR!
Verdi’yi şehit eden trafik polisi İsmail Hakkı Sarıcaoğlu’nun GARSON tarafından teslim edilen dijitallerdeki FİŞLEME listesinde “daha önce örgütün sohbetlerine katılmış ancak daha sonra irtibatını kesmiş kişiler” kişiler kategorisinde yer aldığı öğrenildi. Hatırlanacağı üzere; Rus Büyükelçi Andrey Karlov'u öldüren Mert Mevlüt Altıntaş'ın da söz konusu listede aynı kategoride yer aldığı tespit edilmişti.
Ülkeyi sarsan bu iki suikastın failleri, Emniyetteki bir grup tarafından adeta ANAYASA gibi kabul edilen fişlemelerde “daha önce örgütün sohbetlerine katılmış ancak daha sonra irtibatını kesmiş kişiler” kategorisinde yer alırken, örgütle mücadelesi 17/25 Aralık’ın da çok öncesine dayanan, 15 Temmuz gecesi Cumhurbaşkanlığı Külliyesi ve TBMM’de örgütün kanlı darbe ve işgal girişimine karşı ölümüne direniş gösteren, ülkeye ve devlete sadakatıyla Güneydoğu’daki terörle mücadelede canını ortaya koyup gazi olan binlerce insanın “örgüte yakın”diye FİŞLENMESİ, örgütün GARSON ile servis ettiği dijitallerin bir kumpas aparatı olduğunu ortaya koyan önemli verilerdir.
Rize Emniyet Müdürü’ne düzenlenen saldırıya dair soruşturma sırasında, katilin “irtibatını kesmiş kişiler” kategorisinde bulunduğunun ortaya çıkması üzerine, dijitallerdeki fişleme listelerinin “FETÖ tarafından kendi mensuplarını gizlemek maksadıyla renklendirilip renklendirilmediğinin araştırılmaya başlandığı” söyleniyor.
Temennim o ki; bu araştırma işini, “kediye ciğer emanet eder gibi” o dijitallere dair teknik inceleme bile yapılmadan içerisindeki listeleri mutlak doğru kabul edenlere havale etmezler.