FETÖ'yü kadrolaştıran da zenginleştiren de siyaset kurumuydu!

ZİHNİ ÇAKIR

Kamuoyunun en çok tartıştığı konulardan biri malum 15 Temmuz Kanlı Darbe girişiminin arkasındaki FETÖ’nün siyaset ayağı... Bu konudaki kamuoyu beklentisi tavan yapmış durumunda. Bu beklentinin ötelenmeye çalışılmasına dair emareler karşısında öfkesini dile getirenleri suçlamak da mümkün değil.

Hiç şüphe yok ki; Kanlı Darbe girişiminin ana gövdesini oluşturan FETÖ, meşruiyetinden ekonomik gücüne varıncaya ve devlete sızmasına kadar her aşamasında örgütün siyaset ayağını kullandı.

Mesela örgütün TSK ve Emniyetten çeşitli sebeplerle tasfiye edilen mensupları, bilhassa AK Parti’li belediyelerde Başkan Yardımcılığı ve üst düzey bürokrat olarak görevlendirildi. Bu isimler, Üniversitelerin Bilgi İşlem ve İnsan Kaynakları birimlerinin başına getirildi. Hemen kızmayın durun; bu iddialar bizzat örgüt soruşturması kapsamında Ankara Cumhuriyet başsavcılığına ifade veren tanıklarla bu örgütten ayrılan önemli isimlere ait.

Bunların yanında örgüt kendine alan açacak yasaları da iktidar partisi içindeki milletvekilleri, Anayasa ya da Adalet komisyonu üyeleri üzerinden hazırlattırıp TBMM’den geçirtti.

Örgütün en büyük finans kaynağını, Büyükşehir Belediyeleri başta olmak üzere yerel yönetimlerin kat sayı artırımı ve arsa satışları oluşturdu. Burada, belediyelerin, imar revizyonu kapsamında oluşturdukları arsalar ihaleye çıkarılıp, ihale duyurusu sınırlı tutularak ya da ihaleye girenler ikna edilerek örgüte ait özel ve tüzel kişilere satılmasıyla sonuçlanan bir yöntem izlendi. Bu satışın gerçekleşmesinden sonra da ilgili belediye bu arsanın inşaat kat sayısını artırarak örgütün astronomik rantlar elde etmesinin yolunu açtı.

Kimi belediyelerin, eğitim alanı olarak belirlenen bu arsaları örgüte yardım ve yaltaklık ve örgüt finansmanına katkı amacıyla “ticari alana” çevirdiği bile oldu.

Böylece öğüt, eğitim alanı olarak aldığı bu arsalara kurduğu AVM’lerle on milyonlarca dolarlık rant elde etti. Hatta örgütün egemen olduğu Büyükşehir, İl ve İlçe Belediyelerinin, imar revizyonları ya da emsal artırımları sürecinde, arsa sahiplerinden bu işlemlerle elde edilen rantın belli bir yüzdesini himmet olarak aldığı bile oldu.

Örgütün siyaset uzantısında yer alan iktidar ya da muhalefet milletvekillerinin ise büyük bir koordinasyon içerisinde kimi usulsüz ihaleler üzerinden örgütü fonladığı, ihale sürecinde olmamaları durumunda ihaleyi alan fermalardan belli oranlarda himmetlerle örgüte finans sağladığı biliniyordu.

Yine örgütün yargı, emniyet ve istihbarat örgütlerindeki kadrolaşmasının, kimi kabine üyeleri ve örgüt mensubu milletvekillerince desteklendiğini tartışmak bile yersiz sanırım.

Çok uzatmaya gerek yok.

Her terör örgütünün olduğu gibi Fetullahçı Terör Örgütü’nün de en büyük propaganda ayağını, meşruiyet zeminini siyasetçiler oluşturdu.

Bütün bu veriler ortadayken, toplumun kahir ekseriyeti bu siyasetçilerin kimler olduğunu tek tek sayacak kadar bilgi sahibiyken ipe un sermek, sadece 15 Temmuz Kanlı Darbe girişiminde şehit düşenlerle kahraman gazilerimize değil bu ülkeye bu millete ihanettir.

Örgütün siyaset ayağına dokunulmadığı sürece, örgüte yönelik yürüyen yargı süreci ve bu sürecin operasyon ayaklarının sağlıklı ilerlemesini beklemek abesle iştigal olur.

Tıpkı Ankara’da, İstanbul’da, İzmir’de, Balıkesir’de, Kayseri’de, Yozgat’ta, Konya’da, Muğla’da, Sinop’ta, Şanlıurfa’da, Erzincan’da olduğu gibi örgüte yönelik soruşturmalar akamete uğrar, bu akamet, örgütün uyuyan hücrelerini cesaretlendirir, tabanına moral olur...