Fransa’nın Nanterre kentinde, 27 Haziran’da araç içindeyken polisin açtığı ateşle hayatını kaybeden ve ölümü ülkede olaylı protestolara yol açan Nael M. isimli gencin cenazesi 2 Temmuz’da defnedildi123. Nael M, Nanterres’deki İbn Badis Camii’nde kılınan cenaze namazının ardından Mont-Valerien kabristanına defnedildi. Cenaze törenine ailesi ve arkadaşlarının yanı sıra yüzlerce kişi katıldı. Cenaze namazı ve merasimi yoğun güvenlik önlemleri altında geçerken zırhlı araçlar da yakın mesafeye konuşlandırıldı.
Olay nasıl gerçekleşti?
Fransız basını, polisin, 27 Haziran’da 17 yaşındaki Nael M’yi silahla öldürdüğü olaya ilişkin bir ses kaydı yayımladı45. Ses kaydında, araçtaki bir yolcu olay anını anlattı. Yolcunun anlatımına göre:
Nael M. ve iki arkadaşı, 27 Haziran sabahı ödünç aldıkları araçla Nanterre’de gezmeye çıktılar.
Alkol veya uyuşturucu kullanmadıklarını söyleyen yolcu, araçla otobüs yolunda ilerledikleri sırada motorları üzerindeki iki polisin kendilerini takip ettiğini fark etti.
Polisler sireni çalıştırarak durmalarını istedi ve Nael M. de aracı durdurdu.
Polislerden biri aracın camını açmasını söyledi ve Nael M. de bu komuta uydu.
Polis memuru Nael M’ye, “Motoru durdur, yoksa seni vururum.” dedi ve silahının kabzasıyla vurmaya başladı.
Diğer polis ise meslektaşına “vur onu” diye konuştu.
Polisten aldığı üçüncü silah kabzası darbesiyle Nael M’nin ayağı fren pedalından çekildi ve araç hareket etti.
Arabanın ön camı hizasındaki polis ateş açmasıyla vurulan Nael M’nin ayağı gaza değmesiyle araç ilerledi.
Yolcu, arkadaşının can çekiştiğini gördüğünü ve sonra bariyere çarptıklarını söyledi.
Yolcu, polislerin kendisini de vurabileceğini düşündüğü için araçtan inip kaçtığını belirtti.
Protestolar ne durumda?
Nael M’nin ölümünün ardından başlayan ve hâlâ devam eden protestolarda, şu ana kadar 2000’e yakın kişi gözaltına alındı, 200’den fazla polis memuru yaralandı1. Paris Marsilya, Lyon dahil birçok kentte düzenlenen protestolarda kundaklama ve yağma olayları da yaşandı. Protestocular polis şiddetine karşı adalet talep ediyor.
Genci öldüren polis açığa alınmış ve tutuklu olarak yargılanmasına karar verilmişti.
Fransa’da Ayaklanmalar Durmak Bilmiyor
Fransa’da son yıllarda çeşitli nedenlerle patlak veren ayaklanmalar, ülkenin siyasi ve sosyal istikrarını tehdit ediyor. Öğrencilerden sarı yeleklilere, bağımsızlık yanlılarından banliyö gençlerine kadar farklı kesimlerden gelen protestocular, hükümetin politikalarına ve soyluların baskısına karşı sokaklara dökülüyor.
Fransa’da ayaklanmaların tarihi çok eskilere dayanıyor. Orta Çağ’da köylülerin soylulara karşı başlattığı Jacquerie Ayaklanması, Fransız Devrimi’ne zemin hazırlayan Paris Komünü ve 1968 Mayıs Olayları gibi önemli isyanlar, Fransız toplumunun değişim sürecinde önemli rol oynadı.
Ancak son yıllarda Fransa’da yaşanan ayaklanmaların niteliği ve nedenleri değişti. Yüz Yıl Savaşları sırasında İngilizlere karşı mücadele eden Fransızlar, bugün Avrupa Birliği’nin kurucu üyelerinden biri olarak küresel bir güç haline geldi. Ancak bu gücün getirdiği sorumluluklar ve zorluklar da Fransız halkını memnuniyetsiz kıldı.
Fransa’da 2005 yılında patlak veren banliyö ayaklanması, ülkedeki göçmen sorununu gözler önüne serdi. Nantes kentinde polis tarafından öldürülen bir gencin ardından başlayan isyan, kısa sürede diğer kentlere de yayıldı. Yaklaşık 100 genç, 8 binayı ve çok sayıda aracı ateşe verdi. Banliyölerde yaşayan göçmen kökenli gençler, işsizlik, yoksulluk ve ayrımcılıkla mücadele ederken, polis şiddeti ve devlet baskısı altında ezildiklerini hissettiler.
Fransa’da 2017 yılında başlayan sarı yelekliler hareketi, ise hükümetin ekonomik politikalarına karşı çıkan geniş bir kesimi temsil etti. Benzin fiyatlarındaki artışın tetiklediği protestolar, Macron yönetiminin vergi reformu, emeklilik reformu ve iklim değişikliği ile mücadele planlarına karşı da tepki gösterdi. Sarı yelekliler, hükümetin kendilerini dinlemediğini ve soyluların çıkarlarına hizmet ettiğini savundu.
Fransa’da 2023 yılında başlayan öğrenci ayaklanması, ise eğitim sistemindeki adaletsizlikleri protesto etti. Öğrenciler, üniversite giriş sınavlarının zorlaştırılması, bursların azaltılması ve eğitim kalitesinin düşmesine karşı çöp bidonlarıyla barikat kurarak sokaklarda direndiler. Öğrenciler ayrıca hükümetin pandemi sürecindeki yönetimini de eleştirdiler.
Fransa’da ayaklanmaların son örneği ise Korsika Adası’nda yaşandı. Fransa’da tutuklu olan bağımsızlık yanlısı aktivist Yvan Colonna’nın saldırıya uğramasının ardından başlayan protestolar, adanın Fransa’dan ayrılmasını isteyenlerin sesini duyurdu. Korsikalılar, Fransız hükümetinin adanın kültürel, ekonomik ve siyasi haklarını ihlal ettiğini iddia ettiler.
Fransa’da yaşanan bu ayaklanmalar, ülkenin içinde bulunduğu derin krizi gösteriyor. Fransız halkı, hükümetin politikalarından, soyluların baskısından ve küresel sorunlardan memnun değil. Fransa’nın birlik ve beraberliğini korumak için, hükümetin halkın taleplerini dinlemesi ve diyalog kurması gerekiyor. Aksi takdirde, Fransa’da ayaklanmalar durmak bilmeden devam edecek.