Son yıllarda popüler kültür, korku sinemasının çığır açan yapımlarından biri olan "Çığlık" (Scream) serisiyle adeta yeniden canlandı. Ancak, sanatın hayatı taklit ettiği durumlar her zaman hoş karşılanmaz, özellikle de bu taklit, gerçek dünyada bir kabus senaryosuna dönüşmüşse. ABD'nin Pennsylvania eyaletinde yaşanan ve adeta bir korku filmi senaryosunu andıran vahşi bir cinayet, ülke çapında şok dalgaları yaratıyor.
30 yaşındaki Zak Moyer, kendisini "Çığlık" serisinden tanıdık bir seri katil figürü gibi hissettiren bir kostümle donatıp, 59 yaşındaki komşusu Edward Whitehead Junior'ın hayatına korkunç bir son verdi. Moyer'in, elektrikli testere ve bıçak darbeleri ile gerçekleştirdiği bu vahşi cinayet, komşuluk ilişkilerinin karanlık bir yüzünü gözler önüne seriyor. Amerikan medyasında geniş yer bulan haberlere göre, Moyer, komşusuyla geçmişte yaşadığı bir tartışmanın ardından bu korkunç eylemi gerçekleştirdi ve ardından sakin bir şekilde evine dönüp polis gelene kadar film izlemeye devam etti.
Bu trajik olayın ardından ABD polisi, Moyer'in geçmişte işlenen ve henüz çözülemeyen diğer cinayetlerle de bağlantılı olabileceğini ortaya koydu. Bir yıl önce meydana gelen, bir kadın ve bir çocuğun trajik ölümleri üzerinde duran yetkililer, Moyer'in bu vakalarla ilişkili olabileceğine dair ipuçları üzerinde çalışıyorlar. Polisin başlattığı soruşturma kapsamında, Moyer'in tutuklanmasının ardından, babasının da Whitehead ailesine yönelik tacizde bulunduğu ve bu sebepten dolayı gözaltına alındığı belirtildi.
Bu korkunç cinayet olayı, "Çığlık" serisinin kurgusal dünyasının, gerçek hayatta nasıl karanlık bir yankı bulabileceğini gösteriyor. Film serisinde işlenen temalar, gerçek dünyada tezahür ettiğinde, toplumun en derin korkularından biri haline geliyor: Gerçek hayatta bir korku filmi karakteriyle yüzleşmek. Moyer'in eylemleri, popüler kültürün ve medyanın, bireyler üzerinde nasıl beklenmedik ve bazen dehşet verici etkiler yaratabileceğinin canlı bir örneğini teşkil ediyor.
Bu trajedinin, komşuluk ilişkileri, medyanın etkisi ve bireysel psikoloji üzerine yapılacak tartışmaları tetiklemesi bekleniyor. Ayrıca, bu olayın, gerçek suç hikayelerinin ve korku filmi motiflerinin toplum üzerindeki etkilerini daha detaylı incelemeye yönelik bir diyalog başlatması umuluyor. Toplum olarak, sanatın ve eğlencenin karanlık yüzüyle nasıl başa çıkılacağına dair ciddi sorularla yüzleşmemiz gerekecek.