HER 'ÇARŞAFLI' BACIMIZ OLSAYDI

Sosyolog / BETÜL BAYKAL DİNÇ

İpin üzerinde bisiklet süren cambazları bilirsiniz. Cambaz gösteriyi başarı ile tamamlamak için ipin yere yüksekliği gibi dengeleri gözetmek zorundadır. Ama en önemlisi pedalı çevirerek dengeyi korumak zorundadır.

Aksi takdirde düşer.

Türkiye!

Bölgesinin kaygan zemininde Türkiye hızlı yürüdü. Halk yıllar sonra güçlü bir lider buldu ve etrafında kenetlendi.

Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde onuruna, değerlerine yaraşır bir model kurabileceğine inandı.

Eksiklikler ve hatalar da vardı. Hataların bir bölümü görememekten, duyamamaktan kaynaklandı.

Kendi çıkarını düşünenler yok değildi hani ama Erdoğan hedefe doğru yürüme azmini hiç bırakmadı.

AK Parti döneminde yaşanan önemli ilkler vardı.

Eski Türkiye denilince aklıma iki şey gelir:

Bir; iş üretemeyen ve tüketmeye zorlayan zincire vurulmuş Türkiye, iki, baskı ve yasaklar!

Yasaklar aynı zamanda farklı etnik yapıdaki insanların en temel haklarını da kapsıyordu.

Tek tip insan modeline kurgulanmış ulus devleti devam ettirmek adına asimilasyon politikaları uygulanıyor, bireysel hak ve özgürlükler ellerinden alınıyor, buna direnenler zulme maruz kalıyordu.

Başörtüsü takmak ağır bir bedel ödemeyi göze almak demekti o zamanlarda, başörtüsü Müslümanların kutsal kitabı Kuran’ın emriydi oysa!

Dindarlara yasakların yoğun olduğu, başörtüsünün can yaktığı dönemlerde bile toplum başörtülü ve başörtüsüz yaşamasını bilmişti.

Toplum kendi içinde beraber yaşama kültürünü inşa etmişti.

Başörtüsü serbest olursa başörtüsü takmayanlar baskı altında kalacak diye topluma korku pompalayanlar, dün olduğu gibi bugünde kutuplaşma tartışmalarının öncülüğünü yapanlar, toplumun farklı kesimlerini birbirlerine kışkırtanlar böyle bir kutuplaşmadan medet umanlardır.

Siyasi muhaliflerini, toplumun geniş kesimlerini bürokraside, siyasette, eğitimde görmek istemeyenlerdir.

Demokrasi, özgürlük diyerek milli iradeye saygı göstermeyenlerdir.

Müslüman coğrafyada sınırlar yeniden çizilirken,

Ülkeler sırasıyla bölünürken,

Suriye, Yemen paramparça edilmişken,

Avrupa Birliği dağılmanın eşiğindeyken,

ABD eski gücünü kaybedip küresel otoritesini yeniden inşa etmeye çalışırken,

Türkiye laik-muhafazakar çekişmesine sokulmaya çalışılırken,

Türkiye’nin güçlü olmaktan başka alternatifi yok, zira Türkiye büyük bedeller ödemek zorunda kalır.

Son günlerde sosyal medyada çarşaflı bayanlar üzerinden tutuşturulmaya çalışılan provokasyon ateşine fırsat vermeyelim.

Büyük mücadeleler ile elde ettiğimiz kazanımları heba etmeyelim.

Hatırlayın!

15 Temmuz gecesi Gülenci darbeciler spikere silah zoruyla TRT’de okuttukları darbe bildirisinde darbenin gerekçesini “Laiklikten ve batılılaşmadan uzaklaşma“ olarak göstermişlerdi.

Birileri toplumun sinir uçları ile oynuyor.

Türkiye’nin yükselmesinden, tarihte sergilediği başarı çizgisine yakışır adımlar atmasından, dünyada söz sahibi olmasından korkan küresel güçler devşirdikleri yerel güçler eliyle topluma kaos pompalıyor.

Yeni 28 Şubat’lar tezgahlıyor.

Kışkırtan ve tezgahlayanlar aynı yerden besleniyor.

Biri de okyanus ötesinden izliyor.

Unutmayalım!

Her çarşaflı bacımız olsaydı…

28 Şubat yaşanmaz, Fadime Şahin hatırlanmazdı.

Bu kalsın aklınızda.