'İnandığı masallar kadar yaşıyor insan'

ZEHRA BETÜL ÖZSEÇER

Oysa ki kaybetse de tüm savaşları

İnandığı masallar kadar yaşıyor insan

ALMORA

 

Zamanın gözlerinde eski bir tılsım, masalların sırrını fısıldıyor diye başlıyor Almora şarkıya. Bende uzun bir aradan sonra yeniden pembe kalemin mürekkebindeki tılsıma sığınıp inandığım masalı yazmaya başlıyorum. İnsan, çoğu zaman bir inanışla bir arayış arasında geçiriyor ömrünü. Tüm bu süreç içinde arayışlarımıza vesile inanışlar biriktiriyoruz, ama aynı zamanda inanışlarıma ulaşmak için de aramaktan asla vazgeçmiyoruz. İşte bazen pembe bir kalem, hem arayışımız hem de inanışımız oluveriyor. Nazan Bekiroğlu okurları bilirler; Nazan hocam mor mürekkebi kendi dilince kutsar. Bende kalemler içinden pembe olanı seçtim bugün yazmak için. Pembe bir kalem, mavi bir tılsım oluyor benim içimde. Bir tılsıma ihtiyacım var, bir ilhama ihtiyacım olduğu kadar. Çünkü uzun bir aradan sonra yeniden yazabilecek miyim endişesi taşıyorum. Aslında haftalardır yazıyorum ama hep mavi ile siyah arasında bütün cümlelerim. Tez yazdığım için tüm renklerime ara vermiştim. Şimdi iki bayram arasında, inandığım masalları yazmak istiyorum, bunun için de pembeyi tercih ediyorum. Çünkü bayramlar artık inandığımız masallar tadını almaya başlıyor hayatımızda. Gerçek olmaktan uzaklaşıyor sanki yavaş yavaş. İçinde barındırdığı onca renk azalıyor, bir kültür olmaktan çıkıyor ve sadece bir görev halini alıyor. İşte bu kaygı ile, içinde umut barındırsın diye seçiyorum pembe rengi. Pembe benim tılsımım oluyor. Sıkıca sarılıyorum bayramlara, bizi bir arada turan her kurum ve kuruluşa, her töreye ve her adeter bizi biz yapan her sürece. Sıkıca sarılıyorum ve bırakmak istemiyorum.

Belki yersiz ve zamansız bayramdan başlayan bir yazı yazmak. Ancak bir bayram sabahı büyüyor içimdeki boşluk. Kelime anlamı olarak bayram; huzur, mutluluk neşe ve sükun demek. Bayram namazı ile başlayıp kalabalık kahvaltılarla devam eden, büyüklerin ellerinden küçüklerin gözlerinden öpülen bir ritüel bayramlar. Küslerin barıştığı, dargınlar kaynaştığı, hem göze hem gönle güzel ikramların yapıldığı günler bayramlar. Eskiden büyüklerimiz nerede eski o Ramazanlar derlerdi. Biz de gerek karikatürlerle gerekse son zamanların modası caps’lerle bu durumdan eğlence devşirirdik. Şimdi görüyorum ki zaman geçtikçe nerede o eski ramazanlar, nerede o eski bayramlar demeye bizler de evrildik. Sadece eskiye bir özlem değilmiş bu söylem, bir çok duygunun dışa vurumuymuş meğerse, büyüyünce fark ettik. Bir kaygı mesela; kültürden kopma kaygısı. Bir korku; kültürsüzlüğe adapte olma korkusu. Bir hüzün; yıkıma mani olamamanın hüznü. Bir umut; sesimiz duyulur umudu. Bir savaşmış bu söylemler aslında; kanla değil canla zamanla verilen bir savaş. O kadar çok şeyi sessizce hayatımızdan alıyorlar ki ve yerine vasıfsız temelsiz gerçekler (!) inşa ediyorlar, bizler farkına bile varamadan. Yanlış anlaşılmasın; gerçek denilen şey artık günümüzde daha çok sayıda kişinin inandığı bir şey olmaktan öteye gidemiyor. 50 kişi inanıyorsa idea, 50 milyon kişi inanıyorsa gerçek oluyor. Ve bu 50 milyon kişinin bir yalana inanması gerçeği değiştirmiyor. Bir yalana inandırabilmek içinde değerlerimizi ellerimizden almaktan hiç çekinmiyorlar. Bizler ise vermekte bir beyis görmüyoruz. Sadece bayramlarımızı değil, bizi bir arada tutan inançlarımızı, değerlerimizi, kültürümüzü, tarihimizi ve hatta rüyalarımız alıp yerine yeni manalar inşa ediyorlar. Sanki bir laboratuar ortamında günlük yaşantılarımız üzerinde etkilerini artırabilmek adına çeşitli oynamalar yapıyorlar.

Madem öyle bende tüm bu oyunların içinde, inandığım masallar gerçek olsun diye, pembe kalemimle maviyi yazmayı tercih ediyorum. Sanırım kelimelerim tükenmeden, umudu barındıran bir mavi ve masalsı bir pembe ile kültürümüze derinden bağlayan atasözlerimizle yazılarıma hem başlamak hem devam etmek istiyorum artık. Belki çok sınırları aşan bir çaba olacak benim için. Çünkü binlerce yıllık bilgi birikimi anlayacak kültüre ve vizyona sahip değilim ama inandığım masallardan da vazgeçmeyi düşünmüyorum. İnandığımız masallar kadar yaşıyorsak eğer asla inanmaktan vazgeçmeyeceğimiz nice yazılarda görüşmek dileğiyle. Bir Anadolu şehrinden iki bayram arasında sevgiler tüm Türkiye’ye.