Akşener, partisinin TBMM Grup Toplantısı'ndaki konuşmasında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın pandeminin yaşandığı bu dönemde bile milletin birliğini parçalayarak ötekileştirme ve kamplaştırma peşinde olduğunu ileri sürdü.
Devletin böyle yönetilemeyeceğini dile getiren Akşener, günün, siyaset yapma günü değil, topyekun mücadele etme günü olduğuna dikkati çekti.
Felaketin kapıya dayandığını iddia eden Akşener, "Yaraları sarmak yerine, kafa göz yarmak, devlet insanlığına sığmaz. Sana düşen millete örnek olmak, rehber olmak, bu cendereden en az hasarla çıkmamızı sağlamak. Sana düşen, 'nasıl ölmeyeceğiz?' onu anlatmak. Sana düşen 'esnafımıza, çalışanlarımıza hangi destekleri vereceksin?' Onu anlatmak. Sana düşen, vatandaşlarımızdan ne bekliyorsun, sen onlara ne vereceksin, bunları anlatmak. Masal anlatmayı bırak Sayın Erdoğan, bu millet tarihini de değerlerini de senden önce olduğu gibi senden sonra da korumasını bilir." diye konuştu.
Meral Akşener, iktidarın millete verecek hiçbir şeyinin kalmadığını, ömrünü tamamladığını, millet iradesine değil sarayzadelerin keyfine teslim olduğunu ve millet için "pandemi kadar tehlikeli" bir hale geldiğini iddia etti.
Erdoğan'ın, salgın sürecini kötü yönettiğini savunan Akşener, "Tedbirlerde geç kaldığınızı artık herkes biliyor. Gerçeklerle yüzleşme vakti artık geldi de geçiyor. Derhal 14 günlük sokağa çıkma yasağını uygulayın. Bunu yaparken de vatandaşımızın mağduriyetini önleyecek önlemleri eksiksiz alın. Zararın neresinden dönersek kardır. Zaman, Türk milletinin sağlığını ve canını koruma zamanı, siyasi rant kovalama zamanı değil. Bıkmadın mı Sayın Erdoğan? Millet canının derdinde. Böyle bir dönemde en son ihtiyacımız olan kamplaşmak, kavga etmek. Ama sen hala ötekileştirme, kamplaştırma peşindesin." ifadelerini kullandı.
KATAR'LA YAPILAN TİCARİ ANLAŞMALAR
Türkiye ile Katar arasında yapılan ticari anlaşmalara değinen Akşener, birçok devlet ya da şirketin yabancı borsalara ortak olarak yatırımlar yaptığını söyledi. Akşener, yabancı sermayeye ve yatırımlara karşı olmadıklarını vurguladı.
Gelişmiş ülkelerde bu tür satış ya da yatırımlarla ilgili olarak kamuoyuna bilgi verildiğinin altını çizen Akşener, "Devlet, 'ticari sır' maskesinin ardına saklanmaz. O yüzden gizli saklı, yangından mal kaçırır gibi yapılan bu anlaşmaların akıbetini, dikkatle takip edeceğiz." dedi.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda kabul edilen 2021 yılı bütçesine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Akşener, vatandaşların taleplerini içeren öneriler yaptıklarını ancak iktidarın bu önergeleri kabul etmediğini belirtti.
Akşener, bütçeyle ilgili komisyonda muhalefetin verdiği önergelerin hiçbirisinin kabul edilmediğini ve bu durumun da demokrasiyle bağdaşmadığını dile getirdi.
Sürdürülebilir bir büyümenin ancak üretim ve istihdamla olacağına inandıklarını ifade eden Akşener, "İktidarın yanlış politikaları sonucu, vatandaşımızın borçlanmadan yaşayabilmesi imkansız hale geldi. Bu iktidar, Türk milletine zenginliği değil, yönetilebilir bir fakirliği layık gördü. Pandemide bile vatandaşına doğrudan destek olmayı aklından geçirmeyen, sadece kredilerle borçlandırmayı ve askıda ekmeği reva gören bir iktidar var." değerlendirmesini yaptı.
Akşener, AK Parti iktidarında hane halkı borcunun milli gelire oranının10 kat artarak yüzde 17'ye, reel sektör borcunun milli gelire oranının ise 3 kat artarak yüzde 74'e ulaştığını söyledi.
''ASGARİ ÜCRETLE YÜZLEŞMEMİZ LAZIM''
Yüzleşilmesi gereken gerçeklerden bir diğerinin de asgari ücret konusu olduğuna dikkati çeken Akşener, asgari ücretin, evine ekmek götürmekte zorluk çeken 10 milyondan fazla haneyi ilgilendirdiğini vurguladı.
İYİ Parti Genel Başkanı Akşener, konuşmasının bir bölümünde Türk Metal Sendikası Diler Demir Çelik İşyeri Baş Temsilcisi Nurdoğan Çakır'a söz vererek kürsüye çağırdı.
Çakır'ın ardından konuşmasını sürdüren Akşener, TÜİK verilerine göre bile iş bulmaktan umudunu kesmiş vatandaşların sayısının, işsiz vatandaşlardan daha fazla olduğunu, bir an önce yatırım ortamının oluşturulması gerektiğini söyledi.
Meral Akşener, şirketler üzerindeki maliyetlerin izlenen kötü politikalar sonucunda arttığını ve bunların iflasın eşliğine geldiğini ileri sürdü.
Anadolu'daki temaslarında esnafların, çalışanlarını ağlayarak işten çıkarmak zorunda kaldığına şahit olduklarını belirten Akşener, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Son altı senede kamunun genel istihdamı 1 milyon 394 bin artarken, toplam kayıtlı istihdam sadece 1 milyon 312 bin artmış. Kamunun, toplam istihdam içindeki payı yüzde 19,9'dan yüzde 26,2'ye çıkmış. Yola özel sektör odaklı, istihdam yaratan bir büyüme vaadiyle çıkan AK Parti, eskinin Doğu Bloku iktidarlarını aratmayan hantal bir partiye dönüşmüş. Partinin içine orak çekiç koyarlarsa şaşırmayın."
Temel sorunlardan birisinin de kayıt dışı istihdam olduğuna işaret eden Akşener, Türkiye'de toplam çalışan sayısının üçte birinin herhangi bir sosyal güvencesi olmadan kayıt dışı çalıştığını, yüksek öğrenime sahip gençlerin bile kayıt dışı çalışmak zorunda kaldığını savundu.
Acilen istihdam oluşturan bir büyüme modeline geçilmesi gerektiğinin altını çizen Akşener, "Vatandaşlarını borçlandırmadan ihtiyaçlarını karşılayacak bir ekonomik modeli uygulamamız gerekiyor. İşverenlerinin daha fazla istihdam yaratmalarını sağlayacak bir yatırım iklimini oluşturmamız gerekiyor. Bunun için de herkesi memnun edecek bir asgari ücret düzenlemesini uygulamaya koymamız şart." diye konuştu.
"HAKKANİYETLİ BİR ASGARİÜCRET MODELİ ÜZERİNDE ÇALIŞIYORUZ''
Akşener, hakkaniyetli bir asgari ücret modeli üzerinde çalıştıklarını belirterek şu önerilerde bulundu:
"Mevcut durumda brüt asgari ücret 2 bin 943 lira. Gelir vergisi, SGK primi ve işsizlik sigortası fonu kesintileri yapıldıktan sonra çalışanımızın eline net 2 bin 325 lira geçiyor. Diğer taraftan asgari ücretli bir çalışanı istihdam etmek için işverenimizin cebinden ise 3 bin 458 lira çıkıyor. Bu hem maaşı kuşa dönen çalışanımız açısından hem de yüksek bir maliyet üstlenen işverenimiz açısından kabul edilebilir bir durum değil.
Bizim önerimiz şudur: Brüt asgari ücreti 3 bin liraya çıkarıp asgari ücretli çalışanımıza brüt kazancının tamamını ödeyelim. Yani, işverenimiz, çalıştırdığı asgari ücretli vatandaşımızın gelir vergisini ve SGK primini devlete değil çalışanına versin. Devletimiz de çalışanımızın gelir vergisini ve SGK primini üstlensin. Böylece, asgari ücretle çalışan vatandaşımızın eline net 3 bin lira geçerken, işverene olan maliyeti ise 3 bin 458 lira olmaya devam etsin. Yani çalışanımızın eline geçen asgari ücreti 2 bin 325 liradan, 3000 liraya çıkaralım ama işverene olan maliyetini de arttırmayalım."
Akşener, bu düzenlemenin genişletilebileceğini dile getirerek asgari ücretin üzerinde maaş alan çalışanların da asgari ücretten doğan SGK priminin ve gelir vergisinin devlet tarafından üstlenilmesini istedi.
Meral Akşener, bu düzenlemenin ülkeye çok şey kazandıracağını, ekonominin sert bir şekilde daraldığı bu dönemde harcanabilir gelirin artacağını savundu.
Milletin kazancı arttığı için tüketimin de 112 milyar lira artacağını iddia eden Akşener, bu artışın milli gelire etkisinin yaklaşık 450 milyar lira olacağını söyledi.
Akşener, şöyle devam etti:
"Vatandaşlarımızı ve şirketlerimizi borçlandırmadan tüketim ve milli gelir artışı sağlayacağız. Bunun istihdama katkısı ise 1 milyon 550 bin yeni çalışan olacak. Üstelik bu 1 milyon 550 bin yeni istihdamın 1 milyon 164 bini kayıt dışından kayıt altına geçen vatandaşlarımız olacak. Bu model, güvencesiz çalışan 1 milyondan fazla vatandaşımıza sosyal güvenlik ve emeklilik hakkı sağlayacak. Bu model özellikle maliyetler yüksek olduğu için aile bireylerini kayıtlı çalıştıramayan aile işletmelerimize ve tarım işletmelerimize büyük destek sağlayacak. Sonuç olarak önerdiğimiz asgari ücret düzenlememiz, özel sektörün yüksek işgücü maliyetleriyle karşılaşmadan yeniden istihdam yaratacağı bir büyüme modelinin başlangıcı niteliğinde olacak."
Akşener, asgari ücret için bütün hesapları yaptıklarına ve bu modelin bütçeye maliyetinin 71 milyar lira olduğuna işaret etti.
Bu maliyetin, bütçedeki faiz harcamalarındaki artış oranına eşit olduğunu belirten Akşener, şöyle konuştu:
"Bu maliyet, devletin önümüzdeki dönemdeki faiz harcamaları için değil, borcun faizi için ayırdığı bütçenin yüzde 40'ı bile değil. Yani, biz doğru bir borçlanma stratejisi izlersek bu kaynağı sadece faiz harcamalarından yapacağımız tasarrufla bile çıkarabiliriz. Bu maliyet eski damat bakanın dahiyane bir fikirle hazinemizi döviz cinsinden borçlandırdığı dönemde Türk lirasındaki değer kaybından dolayı karşılaştığımız maliyetin yarısı. Mevcut durumda yap-işlet-devret modeli ile Hazine garantili projelere verilen toplam taahhüt, 142 milyar 800 milyon dolar. Yılbaşından itibaren sadece döviz kurundaki artıştan dolayı, 264 milyar 137 milyon liralık bir taahhüt artışı oldu. Önerdiğimiz asgari ücret düzenlemesinin maliyeti bu artışın sadece dörtte biri kadar"
Hükümeti eleştiren Akşener, kendilerinin dardaki vatandaşı dinlediğini hükümetin ise beş müteahhidin derdini dinlediğini iddia etti.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, şunları kaydetti:
"Biz, dar sokaklarda, mahallelerde gezeriz, onlar saraylarda sefa sürerler. Biz, demokrasiyi amaç ediniriz, onlar araç olarak kullanırlar. Biz, gencimiz özgür olsun isteriz, onlar kontrol etmek için uğraşırlar. Biz, kuvvetler ayrılığı deriz, onlar 'kuvvet tek olsun, bizim olsun.' diye için her şeyi yaparlar. Biz, 21. yüzyılı temsil ederiz, onlar 19. yüzyıla takılıp kalırlar"