Joe Biden’ın İsrail-Filistin anlaşmazlığı konusunda tutumu selefinden farklı olacak mı? Seçim kampanyası esnasında iki devletli çözümden yana olduğunu, Trump yönetiminin kestiği Filistinlilere BM kanalıyla aktarılan 200 milyon dolarlık yardımın yeniden başlatacağını taahhüt eden Joe Biden’ın Ortadoğu’nun bu kadim sorunu konusunda selefinden ne ölçüde farklılaşabileceğini hep birlikte göreceğiz. Değişen hükümetlerle birlikte ABD’nin Arap-İsrail ihtilafı konusundaki perspektifinde çok da değişmediği bilinmektedir.
Bugüne kadar ABD yönetimlerinin hiç biri, Kudüs’ün İsrail’in başkenti olduğu görüşünü kabul etmemişler iken Trump bu konuda ilk adımı atmış, ABD büyükelçiliğini Kudüs’e taşımıştır. 1967 savaşında işgal edilen Suriye toprağı Golan Tepelerinin, İsrail tarafından ilhak edilmesini desteklediğini söylemiştir. Batı Yakasında Yahudi yerleşim bölgeleri politikasını da onaylamış ve İsrail Başbakanı Netanyahu’yu Yahudi yerleşim birimleri olan bölgeleri ilhak etmesi için teşvik etmiştir. 2018 yılında BM Yakındoğu Filistinli Mülteciler Yardım ve Çalışma Ajansı’na (UNRWA) ABD’nin yaptığı yıllık 200 milyon dolar tutarındaki desteği kestiğini açıklamıştır. 2020 yılı başında Asrın Anlaşması adıyla duyurduğu barış planında Doğu Kudüs üzerinde İsrail hakimiyetini meşrulaştırmaya çalışmış, Filistinlilere bırakılan Kudüs’teki birkaç mahalle ve Yahudi yerleşim birimleri dışında kalan Batı Yakası topraklarında da Filistin Devleti kurulabileceğini öne sürmüştür.
Trump’un görev süresinin son döneminde 15 Eylül 2020’de BAE ve Bahreyn’in İsrail ile ilişkilerinin normalleştirilmesine arabuluculuk yapmıştır. Sudan’ı terörü destekleyen ülkeler listesinden çıkarılması karşılığında İsrail ile diplomatik ilişki kurmaya ikna etmiştir. Trump ayrıca Komor Adaları, Fas ve Umman’ı da İsrail ile normalleştirmeleri için zorlamıştır. Kosova ve İsrail ‘in arasında diplomatik ilişki kurulması kararlaştırıldıktan sonra Trump, Haşim Taci’ye baskı yaparak büyükelçiliğin Kudüs’te açılmasını istemiştir. Bu talebin bunun kabul görmemesi üzerine Haşim Taci istifaya zorlanmıştır. Haşim Taci, Lahey’de kurulan Kosova Özel Mahkemesinde savaş suçlarından sorumlu olduğu iddiasıyla ifade vermeye çağrılmış ve Cumhurbaşkanı sıfatıyla ifade vermeyeceğini daha önceden beyan ettiği için 5 Kasım 2020’de görevinden istifa etmiştir. Bu olayda ABD’nin etkisi olduğuna ilişkin kuvvetli karineler bulunmaktadır.
İşte tam bu noktada Joe Biden iktidarı döneminde ABD’nin İsrail-Filistin ilişkilerine bakışı ve politikasının değişip değişmeyeceğini sorgulayabiliriz. Seçim kampanyası döneminde Trump yönetiminin kestiği Filistinlilere URNRWA kanalıyla yapılan ABD yardımların yeniden başlatılacağı taahhüt edilmişti. Bu konuda resmi adım da atılmış durumda. Ama yeni yönetimin İsrail nezdindeki büyükelçiliğini Kudüs’ten Telaviv’e taşıması beklenmiyor. Bu yönde ne bir taahhüt, ne de bir çaba var. Olaya ABD derin devletinin kaç zamandır planladığı Kudüs operasyonunun Trump vasıtasıyla tamamlanmış olması perspektifinden bakılmaktadır. Ama öte yandan da Trump’tan farklı olarak Joe Biden’in Arap ülkelerine İsrail ile ilişkilerini normalleşme baskısı yapması beklenmiyor.
Joe Biden bir çok konuşmasında kendisini “Yahudi olmayan Siyonist” biçiminde ifade etmiştir. Obama hükümetleri döneminde Başkan Yardımcılığı görevinde iken ABD-İsrail Savunma Yardımı müzakerelerinde ABD heyetinin başkanlığını yapmış ve ABD ile İsrail arasında 2016’dan itibaren 10 yıllık süreyi kapsayan 38 milyar dolarlık hibe anlaşmasına imza atmıştır. Joe Biden’in İsrail muhipliğinin selefinden hiç de az olmadığını gösteren bir başka örnek de kendisinin sık aralıklarla anlattığı hatırasıdır. Joe Biden, 1973 savaşının ardından genç bir senatör iken İsrail’i ziyaret eder. Savaşın cereyan ettiği bölgeleri gezdikten sonra dönemin başbakanı Golda Meir ile Telaviv’de görüşür.
Başbakana, “Etrafınız sizi ortadan kaldırmak isteyenlerle dolu. Bu durumdan dolayı korkmuyor musunuz?” diye sorar. Golda Meir de, “Sayın Senatör biliyor musun bizim bütün gücümüz bu. Gidecek başka yerimiz yok. Tüm gücümüzü bu çıkmazdan alıyoruz” diye cevap verir. Joe Biden sonraki zamanlarda bir çok yerde bu hatırasına gönderme yapacak ve başbakanın açıklamasından çok etkilendiğini ve kendisinin “1973 savaşında beri Yahudi davasının neferi” olduğunu söyleyecektir. Netice olarak şu hususu öne sürmek kehanet olmayacaktır. Joe Biden iktidarı döneminde kozmetik bir kaç revizyonun dışında ABD’nin İsrail-Filistin ihtilafına bakışında çok da fazla bir değişiklik olmayacaktır. Washington, irrasyonel ve fütursuz bizimde İsrail’i desteklemeye devam edecektir.
İrfan Kaya Ülger: Kocaeli Üniversitesi, İİBF, Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanı