“Maaşımın yarısını KHK mağdurlarına dağıtacağım…”
Bu sözlerin sahibi Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu Üyesi.
Hani FETÖ ile mücadele konusunda atılan adımları sekteye uğratma pahasına ta 2014’te FETÖ şüphelileri için avukatlık “cübbesini giyesi”gelen zat.
FETÖ’nün 15 Temmuz ihaneti öncesi, kaleme aldıkları yazılar ve ekranlarda sarf ettikleri sözlerle ihanetin yapı taşlarını döşeyen Nazlı Ilıcak, Ahmet Altan gibi kalemşörler için “yeterli ve inandırıcı delil bulunamadığı için darbe suçlamasından beraat etmeleri gerektiğine”hükmedilmiş.
Bu hükmün sahibi ise; FETÖ ile mücadelenin yargı boyutundaki en kritik merci, Yargıtay 16. Ceza Dairesi…
Bu arada başta eski Başbakan Ahmet Davutoğlu olmak üzere bir çok“eski” AK Parti’li milletvekili KHK ile kamudan ihraç edilenlere sahip çıkan sözler ve sosyal medya paylaşımlarıyla gündeme gelmeye başladı.
Hayatı Fetullahçılarla mücadele ve savaşla geçmiş, kamudaki görevi boyunca örgütün baskı ve zulmüne maruz kalmış ancak 15 Temmuz’dan sonra “FETÖ çuvalına konularak”kamudan ihraç edilmiş binlerce mağdur için bu çıkışları önemsiyorum.
Beceriksizlik ve kontrollü tasfiye mekanizmasını perdelemek için kullanılan “kurunun yanında yaş da yanar”söylemini başından beri reddettim. Hatta “yaşı yakmak için çuvallara kuruların serpiştirildiği”gibi çok iddialı sözler de sarf ettim.
Sırf mağdurları savunma mücadelem sebebiyle, FETÖ’nün yedeklediği unsurların, 15 Temmuz’dan sonraki sürece müdahale ederek ihraçları bir intikam aracına çevirdiğini sık sık dile getirdiğim için hakkımda “FETÖ araştırmaları”bile yapıldı.
Sosyal medya hesaplarım 24 saat takip altına alınırken, kimi zaman kanuna aykırı kimi zaman da “kanuna uydurularak”teknik ve fiziki takibe maruz kaldım.
Mesela; sosyal medya hesaplarım üzerinde “FETÖ şüphesiyle”2018 yılı Mart ayında Ankara Emniyeti tarafından araştırma yapıldığını ve bir bulguya rastlanmadığını, bir dönem FETÖ’cü polis ve polis şeflerinin muhbirliğini yaptığı bilinen, Malatya Misyoner Cinayetlerindeki rolüne dair esrar perdesi halen aralanmamış bir tetikçinin, “FETÖ’cü olduğum”yönündeki iftirasıyla başlayan soruşturmanın “takipsizlik”kararından öğrendim.
FETÖ’nün devletin kılcallarındaki uyuyan hücreleri ve CIA tarafından yedeğe çekilmiş KÖZ unsurlarının deşifresi mücadelem sebebiyle bir daha gün yüzü göstermeyecek kumpas soruşturma hazırlıklarının yüksek yargıdaki aklıselim isimler tarafından durdurulduğuna dair sağlam kaynaklardan bilgiler edindim.
Bir gazeteci olarak doğrunun peşinde verdiğim bu mücadele ve gerçek mağdurların sesi olma çabam bu denli bir baskı ve yıldırma girişimiyle sekteye uğratılmaya çalışılırken hep şunu söyledim: “Kitleselleşmeye başlayan bu mağduriyetler, FETÖ’nün kendisine yönelik mücadelenin meşruiyetini ortadan kaldırma stratejisinin bir parçası…”
Bu sözleri söylerken, örgütün gerçek mağdurların arkasına saklanarak kendi mensuplarını da aklamak isteyeceğine işaret ettim hep.
Öyle zannediyorum yukarıda aktardığım ve ilki Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu gibi önemli bir mevkiden gelen örnekler bu yöndeki planın hayata geçirildiğine dair ipuçları içeriyor.
Olsun… Varsın onlar yeniden “cübbelerini giyip”cürümlerini kurtarma çabası sergilesin… En azından “kurular” sayesinde“yaşlar”da kurtulur belki.
Kabul ediyorum; ömrü bu örgütle mücadele ile geçmiş olmasına karşın, FETÖ çuvalına konularak, gerek emniyet, gerek yargı, gerekse sivil bürokrasiden ihraç edilmiş, hapishanelere konulmuş binlerce mağdurun kurtuluş umudunun Bülent Arınç gibi birinin sözleriyle yeşermesi ayrı bir garabet.
Lakin “FETÖ ile mahsuplaşma”sürecine girildiğine dair onca somut donenin olduğu bir dönemde, mağdurların kurtuluşu için yılana bile sarılıyor insan…