KILIÇDAROĞLU'NUN İSMİ ÖNE ÇIKINCA OLUŞAN GEVŞEME VE ÖRTÜLÜ SEVİNÇ BENCE TAM BİR AKIL TUTULMASI

ZİHNİ ÇAKIR

Ekim ortalarında gerçekleştireceği ABD seyahatinde eline farklı bir kurgu tutuşturulmazsa, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu büyük olasılıkla Millet İttiakı’nın Cumhurbaşkanı Adayı olacak.

Ancak Kılıçdaroğlu’nun adaylığını öne çıkaran iki hamlenin sahibi Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu’nun tam olarak oyunun dışına itildiğini söylemek de mümkün değil.

Bütün “bütçe” ve enerjilerini sosyal ve dijital medyaya kanalize eden iki ismin, önümüzdeki süreçte adaylık için “şartları zorlayacak” algı operasyonlarını, odaklandıkları mecralarda başlatma ihtimalinin her daim saklı tutulması gerektiği kanaatindeyim.

O ihtimal bir yana; Millet İttifakı cephesi için bence en doğru isim Kemal Kılıçdaroğlu’dur.

AK Parti başta olmak üzere Cumhur İttifakı cephesinde, Kılıçdaroğlu’nun adaylığının öne çıkması sonrasında yaşanan gevşeme ve örtülü sevinci akıl tutulması olarak değerlendiriyorum.

Neden mi?

Öncelikle 2023 seçimlerinde oy kullanacak seçmen profili, 20 yıldır AK Parti’yi iktidar yapan seçmen profilinden çok çok uzak.

Bu farklılaşmanın yanında kutuplaşmış bir seçmen realitesi AK Parti açısından ciddi bir tehdit Kılıçdaroğlu içinse önemli bir avantaj.

Kuşkusuz seçim sonuçlarını doğrudan etkileyecek 3 farklı seçmen kitlesi var: Ülkücüler, Kürtler ve Aleviler.

İYİ Parti üzerinden Ülkücü kitlenin kafası karıştırıldı hatta bu parti üzerinden Ülkücü seçmende önemli bir kırılma ve CHP’ye yakınlaştırma projesi büyük oranda başarılı oldu. Daha ileri boyutta bir tespit yapacak olursak; İYİ Parti’ye kayan “Ülkücü” kitle Erdoğan ve Bahçeli nefreti üzerinden HDP ile aynı safa konsolide edilmeye bile müsait hale getirildi.

Kürt seçmenin seçim sonucuna doğrudan etki edecek çoğunluğunun, HDP’nin işaret edeceği adaya oy vereceğini sanırım tartışmaya bile gerek yok.

Alevi seçmen için de (eğer fahiş hatalar yapılmazsa) Kılıçdaroğlu’nun adaylığı blok oy anlamına gelir. Öyle zannediyorum iktidarın kabine toplantısı sonrasında açıkladığı “Cemevi hamlesi” de bu realite üzerine kuruldu.

Özellikle kutuplaşmış seçmen profili içerisindeki Kürtler, Aleviler ve “Ülkücülerin” seçim sonucunu doğrudan etkileyeceğinin görünür olduğu bir ortamda mevcut tablo Kılıçdaroğlu için önemli avantajlar getiriyor.

Cumhur İttifakı cephesinin bu tablo karşısında öncelikli yapması gereken şey bu kutuplaşmayı esnetecek, kendine oy veren yüzde 52-53’lük seçmen kitlesini dinamik tutacak, yüzde 65-70’lik milliyetçi muhafazakar seçmene güven verecek söylem ve eylemleri öne çıkarmak olmalı.

Aslında 2023 ile AK Parti’nin ilk iktidar dönemi olan 2002 arasında çok fazla benzerlikler var.

  • Mesela pandemi etkisiyle oluşan küresel ekonomik kriz orta sınıfı adeta yok etti.
  • FETÖ ile mücadelede “kurunun yanında yanan yaşlar” muhalefetin FETÖ ve FETÖcüleri kurtarma operasyonunun meşruiyet dayanağına dönüştü.
  • Adalete olan güven belki de tarihin en dip seviyelerine ulaştı.

Cumhur İttifakı cephesi 2023 öncesiyle 2002 öncesi arasındaki bu benzerlikler üzerinden hareketle yeni bir hikaye yazdığında bütün dezavantajları avantaja dönüştürebilir.

Şu bir gerçek ki; Millet İttifakı bileşenleri içerisinde örtülü de olsa HDP ve FETÖ’nün bulunması CHP ve İYİ Parti başta olmak üzere ittifakın bileşeni parti tabanlarını rahatsız etmiyor. Bu sebeple seçimi “ülke bölecek parçalayacaklar”, “ülkeyi FETÖ’ye teslim edecekler” gibi söylemlere hapsetmek Cumhur İttifakı cephesi için bir avantaj olmaz.

2023’e dair dengeleri, bu dengeler üzerinden değerlendirmeleri yazmaya devam edeceğim.