İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, FETÖ İmamı Kemalettin Özdemir başta olmak üzere 30 kişi için “Darbeye teşebbüs” suçlamasıyla soruşturma açtığı, soruşturma dosyasının, örgütün merkezinin Ankara olduğu ve örgütün dünya ile entegrasyonunun Ankara’dan sağlandığı gerekçesiyle Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderildiği öğrenildi.
Söz konusu soruşturmayla, örgütün kumpas ve yasa dışı dinlemelerinin en yoğun olduğu 2007-2013 yılları arasının incelemeye alındığı, Fetullah Gülen liderliğindeki örgütün İmamı Kemalettin Özdemir ve FETÖ’nün kumpas ve dinlemeleri en yoğun şekilde yürüttüğü bu dönemde görev yapan tüm Emniyet Genel Müdürleri ile İstihbarat Daire Başkanları hakkında Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar kapsamında soruşturmanın yürütüldüğü öğrenildi.
15 TEMMUZ SONRASI MANŞETLERE TAŞINAN HERŞEY O SORUŞTURMADA
Soruşturmada, Kemalettin Özdemir ile birlikte anılan şüphelilerin, “kamu gücünü kullanarak hükümeti görevini yapamaz hale getirdiği, Emniyet Genel Müdürlüğü, İstihbarat Daire Başkanlığı ve kendisine bağlı Türkiye çapındaki bu örgüt faaliyetleri göz önünde alındığında, örgütün cebir, zorlama ve şiddet ile kişiler üzerinde kontrolsüz kamu gücü uygulamak, yaptırımlara maruz bırakmak eylemini tüm yurt çapında uygulamak suretiyle hükümeti görev yapamaz hale getirdiği, bu anlamıyla şiddet uyguladığı, TCK’nın 312. Maddesini kendilerine amaç suç olarak seçtikleri uyguladıkları” tespitlerinin yer aldığı öğrenildi.
Akıbeti belirsiz olan ve kapatılıp kapatılmadığı konusunda kuşkular bulunan soruşturmada örgüt için ancak 15 Temmuz sonrası gazetelerin manşetlerine taşınan iddiaların hemen hepsi yer alırken, ayrıca, “Emniyet Genel Müdürlüğü ve onun bir alt birimi olan İstihbarat Daire Başkanlığı, Türkiye çapında Anayasal teminat altına alınan temel hak ve özgürlükleri yaygın, sistematik ve sürekli bir şekilde siyasal amaçlı olarak ihlal ettiği, uyguladığı yöntemler ve araç olarak kullandığı, TCK 132…140-204-257-266-267-314-328 maddeleri kapsamındaki suçlar vasıtasıyla ve ellerinde bulundurdukları kamu gücünü amaçlarına ulaşmak için toplumda ve kamuoyunda tanınan, belirli ekonomik güce sahip (yasama meclisi üyeleri, eski parlamenter ve bakanlar, hakim ve savcılar, emniyet görevlileri ve üst düzey kamu görevlisi) kişiler, belirli dini toplulukların ileri gelenleri hakkında terör ve organize suç örgütleriyle ilişkilendirerek on binlerle ifade edilen kişiler haklarında işlem tesis etmeleri, devletin arşivlerine kaydetmeleri, İstihbarata Karşı Koyma (İKK) faaliyetleri yapmak için tüm iller İstihbarat Şube Müdürlüklerinde bürolar oluşturup, illerde görev yapan kamu görevlileri ve üst düzey yöneticiler hakkında özel hayatlarına ilişkin bilgileri siyasi amaçlı olarak arşivleyip depoladıkları, cebir ve şiddeti kamu gücü eliyle dolaylı olarak sergiledikleri” suçlamalarında bulunulduğu belirtildi.
Bütün bu suçlamaların yer aldığı soruşturmada, bir numaralı şüphelinin Fetullah Gülen olduğu, ikinci sırada Kemalettin Özdemir üçüncü sırada ise Osman Hilmi Özdil’in bulunduğu ve soruşturma savcılığının, Özdemir dahil tüm şüpheliler için “Silahlı Terör Örgütü Kurma veya Yönetme, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini Ortadan Kaldırmaya veya Görevini Yapmasını Engellemeye Teşebbüs” suçlaması yönelttiği, şüpheliler listesinde, Gülen, Özdemir ve Özdil dışında, Mustafa Özcan, Ramazan Akyürek, Cemil Koca, Bülent Korcu, Hamdullah Öztürk, Alaattin Duman, İlhan İşbilen, Danyal Kılıçalp, Mehmet Ali Mertcan, Murad Karasoy, Süleyman Uysal, Hayrettin Özkul, Cemil Baytekin, Ali Çelik, Cengiz İçyer, Tevfik Emre Aksoy, Nadir Ürkmeztürk, Memduh Oğuz, Satı Mehmet Güral ve Ahmet Kara gibi örgütün önemli isimlerinin de yer aldığı öğrenildi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının yürüttüğü soruşturmada en dikkat çeken detay; “Uzun yıllar içerisinde birbirlerine görev aktarımı yapmak suretiyle örgütsel örgütsel faaliyetlerini Türkiye ve dünya çapında kesintisiz ve sürekli bir şekilde sürdürdükleri, fiil ve eylemleri örgütün hiyerarşik yapısı içerisinde gerçekleştirdikleri, dönemler ve zamanlar itibarıyla kadro değişimleri yaparak süreklilik sağladıkları” ifadeleri oldu.
Bu ifadelerle, FETÖ imamlarının görev değişikliklerinin “örgütten ayrılma/kopma” değil örgütün sürekliliğini ve devamlılığını sağlamaya yönelik örgütsel bir yöntem olduğu, görev değişikliklerine rağmen örgüt mensuplarının birlikte hareket ettiklerinin” tespiti olarak değerlendirildi.
Bunun somut bir yansıması da Fetullahçı Terör Örgütü'ne (FETÖ) ilişkin soruşturmanın şüphelilerinden iş adamı Hamit Gürdoğan’ın 2 Eylül 2016 tarihinde Ankara Emniyet Müdürlüğü’nde verdiği ifadelerde görüldü. Gürdoğan, örgüt elebaşı Fetullah Gülen'in, "mübarek bir şecerenin mübarek meyvesi Kemalettin Özdemir Bey, latife-i Rabbaniyenin sesi olarak kabul edecekleri ümidiyle" notunu yazdığı kitabı Kemalettin Özdemir'e, darbe girişiminde aktif rol oynadığı belirlenen Adil Öksüz aracılığıyla gönderdiğini itiraf ettiği ortaya çıktı.
SORUŞTURMA SÜRERKEN “MİLLİ DAMAR” SOPASI MI GÖSTERİLDİ
Bu arada AVAZTÜRK, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Kemalettin Özdemir’in de bulunduğu soruşturma sürecine dair ilginç detaylara ulaştı. Yargı kaynakları, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının soruşturmayı yürüttüğü dönemde, ilgili savcı ve görevli kolluğun hedef haline getirildiğine, Yargı ve Emniyet Camiasında görevli olup soruşturmadaki örgütün hedefinde bulunan isimlerin de “Milli Damar” adı altında “örgütsel faaliyet göstermekle” itham edildiğine, bu kapsamda Ankara ve İstanbul’da iki ayrı Milli Damar Örgütü iddiasıyla suç duyurusunda bulunulduğuna vurgu yaptılar.
Bilindiği gibi 15 Temmuz sürecinde Hanifi Avcı tarafından Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına yapılan ve bir çok emniyet ve yargı mensubunun isminin bulunduğu “Milli Damar” suç duyurusunda takipsizlik kararı verilmişti.
Şimdi kamuoyu, benzer bir iddia ile “Milli Damar Örgütü” olduğu iddiasıyla İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına yapılan suç duyurusunu kimin yaptığını, kimleri bu suç duyurusu dilekçesine şüpheli olarak yazdığını merak ediyor.
GÖREVSİZLİK KARARIYLA ANKARA’YA GELEN DOSYANIN AKIBETİ BELİRSİZ
FETÖ’nün, 15 Temmuz kanlı darbe ve işgal girişimi sonrasında medyanın manşetlerine taşınan bir çok iddianın yer aldığı ortaya çıkan ancak soruşturma dosyasının, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından “örgütün adresi ve dünyayla entegrasyonunu sağladığı yer Ankara olduğu” gerekçesiyle 2015 yılı Kasım ayında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na göndermesi de kuşku uyandırdı. Yargı çevreleri de, Fetullah Gülen’in açtığı davaların hemen hepsinde İstanbul Altunizade adresini verdiğini, örgüt merkezi olarak Ankara kabul edilmesinin sebebinin Gülen’den sonraki ikinci şüpheli olan Kemalettin Özdemir’in Ankara’da bulunması olabileceğini öne sürdü.
Soruşturma dosyasının Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na ulaşmasından sonra “dosyadaki iddiaların araştırılması” talimatıyla Ankara Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele (TEM) Şubesi’ne gönderildiği, dosyanın bu aşamadan sonraki akıbetinin ise belirsiz olduğu ortaya çıktı.
AVAZTÜRK Özel