Kürdistan’ın en büyük savunucuları: Petro-dolarla 'ZANGOÇ'laşan muhafazakarlar!

ZİHNİ ÇAKIR

2.Abdülhamid'in Ermeni Komitacılar tarafından düzenlenen suikasttan sağ kurtulması, Tevfik Fikret'i üzüntüye boğmuş ve bu üzüntüsünü de, “Bir Lâhza-i Ta'ahhur (Bir anlık duraklama)” adlı şiirinde şöyle dökmüştür mısralara: “Ey şanlı avcı, damını bihûde kurmadın/Attın fakat yazık ki, yazıklar ki, vurmadın.”

Tevfik Fikret'e göre Sultan Abdülhamid'e suikast düzenleyen Ermeni “şanlı bir avcı”dır.

İşte o Tevfik Fikret için İstiklal Marşı şairimiz Mehmet Akif Ersoy'un şu dizeleri, tarihe düşülen notlardan biridir adeta:

“Şimdi Allah'a söver… Sonra biraz bol para ver:

Hiç utanmaz, Protestanlara zangoçluk(*) eder!”

***

Şimdi bu hatırlatmayı, Orhan Pamuk, Can Dündar, Elif Şafak gibiler için yaptığımı zannedeceksiniz, zira geçmişte onlar için de yapmıştım; ancak bu defa üzgünüm, bizden görünen, adı soyadı hatta durduğu hattı bile bize benzeyenler için yapıyorum.

Türkiye’nin egemenliğini tehdit eden Kuzey Irak’daki İsrail destekli referandum için pozisyon alan sözde ‘İslamcı, muhafazakar, mütedeyyin’ yazar çizer tayfasıyla kimi siyasetçiler için yapıyorum.

İslamcı gömleğiyle senelerdir parsayı toplayıp, bugün Büyük İsrail projesinin temel taşı olan “Bağımsız Kürdistan Referandumunu” canhıraş savunanları anlayabilmeniz için yapıyorum o hatırlatmayı…

***

Referandum için Milli Güvenlik Kurulu’nun Bakanlar Kurulu’na tavsiye olarak sunduğu karar çok açık: “Tüm ikazlarımıza rağmen bu referandumun yapılması halinde Türkiye, ikili ve uluslararası anlaşmalardan doğan haklarını mahfuz tutar.”

MGK kararının detayında ise, “IKBY’nin 25 Eylül 2017 tarihinde düzenleyeceğini açıkladığı referandumun gayrimeşru niteliği ve kabul edilemezliği bir kez daha belirtilmiştir. Türkiye’nin milli güvenliğini doğrudan tehdit eden bu adımın, Irak’ın siyasi birliği ve toprak bütünlüğü ile birlikte, bölgenin barış, güvenlik ve istikrarı için de tehdit oluşturan vahim bir yanlış olduğu kuvvetle vurgulanmıştır” deniliyor.

Niye böyle denildiğini, başta Musul ve Kerkük olmak üzere bölgeye askeri müdahale sinyali veren bu ifadeleri daha net anlamak için isterseniz tarihi arka plana doğru gidelim.

Theodor Herzl, 1897'de İsviçre'de (Basel) yapılan 1. Dünya Siyonist Kongresi'ndeki konuşmasında aynen şunları söylüyordu: “Kuzey sınırlarımız Kapadokya'daki (Nevşehir çevresi) dağlara kadar dayanır. Güneyde de Süveyş Kanalı'na dayanır. Sloganımız David ve Salamon'un (Davud ve Süleyman) Filistin'i olacaktır.”

Oysa Sultan 2. Abdülhamit o toprakların sadece Filistin hattı için, “Ben bir karış dahi toprak satamam, zira o bana değil, halkıma aittir. Onlar (halkım) bu İmparatorluğu kurup kanlarıyla mahsuldar kıldılar. Onu, bizden koparılmadan önce üzerini kanımızla bir kere daha kaplamayı biliriz” ifadeleriyle tavrını çok net ortaya koymuştur.

Ben Gurion'un ise 1948'de İsrail devletini ilan ederken yaptığı konuşmada, “Filistin'in bugünkü haritası İngiliz manda yönetimi tarafından çizilmiştir. Yahudi halkının, gençlerimiz ve yetişkinlerimizin yeniden çizmesi gereken bir başka harita vardır ki, o da Nil'den Fırat'a kadar olan bölgeyi kapsamaktadır” diyordu.

Theodor Herzl ve Ben Gurion’un açıklamalarıyla hedeflenen toprakların, Türkiye'yi ve ümmetin bağrını tarif ettiğini anlamak için önümüze harita koymaya gerek bırakmayacak bir başka açıklama da Ariel Sharon'dan geliyordu. Sharon, 1974’te, İsrail Savunma Bakanlığı görevindeyken, “Türkiye de alaka alanımız içindedir” cümlelerini kullanıyordu.

MGK’nın “egemenliği tehdit” olarak gördüğü referandumun Türkiye’nin toprak bütünlüğünü tehdit eden Büyük İsrail Projesinin yapı taşlarından biri olduğunu anlamak için kahin olmak da gerekmiyor. Ki öyle olmadığını, İsrail’in bugün verdiği şiddetli destekten de anlamak mümkün. Mesela İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, 13 Ağustos'ta Amerikalı Cumhuriyetçi Kongre üyelerinin İsrail'i ziyareti sırasında, "Kürtler cesur, Batı taraftarı ve bizim değerlerimizi paylaşan bir millet" sözleriyle destekliyordu Referandum fikrini.

İsrail Adalet Bakanı Ayelet Şaked de geçtiğimiz yıl bağımsız "Kürt devleti" kurulmasına büyük destek verdiğini dile getirerek bu yeni devletin Türkiye ve İran arasında yer alması gerektiğini savunuyordu.

Fotoğraf ne kadar net değil mi? Bugün “arz-ı mev’ud/vaadedilmiş topraklar” planının yapı taşlarından biri olan İsrail destekli “Bağımsız Kürdistan” projesini doğru okuyabilmek için gerekli olan tek şey, aklını ve vicdanını üç-beş akçe için kiraya vermemiş olmak. Doğru fotoğrafı görebilmek için ihtiyaç olan tek şey petro-dolar fonlarından beslenmemek…

Daha açık ifadeyle, milli şairimizin yazının girişinde aktardığım mısralarındaki gibi “zangoçlaşmamak”.

***

Türkiye’nin egemenliği ve toprak bütünlüğü için açık ve aleni tehdit sayılan bu referandumu savuşturmak, dayatılması durumunda o planı bozmak AK Parti’ye yüklenen tarihi bir vazife iken; referanduma destek verenlerin bu parti iktidarıyla palazlananlar olması dahası İslamcı, ümmetçi gömleğiyle palazlananlardan oluşması ne kadar acı değil mi?

Mesela muhafazakar mahallenin abisi Hakan Albayrak, “Medya ve siyaset ehli, IKBY’deki bağımsızlık referandumu meselesinde, IKBY ile iyi ilişkilerimizin devamını gözeten bir dil ve üslup kullanmalı” diyor. Aynı Albayrak, dünkü (22 Eylül 2017) yazısında, “…‘Öz be öz Türk şehri olan Kerkük asla Kürdistan toprağı olamaz!’ diye kestirip atılmamalı” diyor ve şu soruları soruyor:

“Türkiye var, Arabistan var, daha birçok Türk ve Arap devleti var; Kürdistan niye olmasın?”

“Türkler, Araplar ve Farslar devlet kurabilir ama Kürtler kuramaz, öyle mi? Kürtleri tahkir etmek değilse nedir bu?”

“Kerkük’ün Türk şehri olduğu için Kürdistan’a katılamayacağını söyleyenler Türkiye’deki Kürt şehirleri hakkında ne düşünüyor?”

İktidara yakın kalemler arasında bilinen Alper Tan ise, Milat Gazetesi’ne verdiği röportajda, “İsrail destekliyormuş gibi yapılan şeyler bence bir propagandadan ibarettir. Bu işi çok abartmayalım. Bu durumu Kürt düşmanlığına Barzani düşmanlığına dönüştürmeyelim” diyor.

AK Parti milletvekili Galip Ensarioğlu ise partisinin ve MGK kararlılığının aksine, “Referandum kararı Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ndeki halkın kendi kararıdır ve anayasal bir haktır” ifadelerini kullanıyor Rudav’a yaptığı açıklamada.

***

Bir tarafta Siyonizmin Tevrat’ı referans alarak 1897’de bir kez daha ilan edip günümüze kadar diri tuttuğu coğrafi hedef, öte tarafta İslamcı/ümmetçi kimliğiyle bilinen muhafazakar mahalle kalemleri ile aynı kimliği iktidara taşıdığını savunan AK Parti mensubu bir milletvekilinin bu coğrafi hedefin yapı taşlarından biri olan “Bağımsız Kürdistan” projesine verdiği destek…

Gel de Milli Şairimiz Mehmet Akif’in Tevfik Fikret özelindeki “biraz bol para verince

hiç utanmadan, Protestanlara zangoçluk edenler” tespitini bunların alnının ortasına sıcak mühürle yapıştırma. Gel de bunlara Siyonizmin muhafazakar zangoçları deme…

 

* Zangoç: Çan çalmakla da görevli Kilise hizmetlisi